Güncelleme Tarihi:
SIMPLY RED
Love And The Russian Water
(WEA/ BALET)
SIMPLY Red'in solisti Mick Hucknall'ın hayatını roman yapsam (Ne alakası var şimdi yani diyorsunuz ve haklısınız, size katılıyorum) adını kafadan ‘‘Bir Delikanlının Yükselişi ve Çöküşü’’ koyardım. 1980'lerde ‘‘Money's too Tight to Mention’’ı dinlediğimde dünyam değişmişti. Simply Red'in ilk üç albümünü defalarca (Laf olsun diye değil, hakikaten yüzlerce kez filan) dinlemişimdir. Soul müzikle kısa paslar yaparak ilerleyen, çok harbi bir sound'a sahip olan Simply Red için ‘‘Artık başına Zeman'ı geçirsen bir şey olmaz’’ diye düşünürken, pat diye değiştiler. Geçen albümlerini hatırlarsınız. Mick Hucknall sevgilisi tarafından terk edilmiş ve oturmuş ve Zeki Müren'e rahmet okutacak bir ‘‘kahır mektubu’’ yazmış. Yani tamam güzelim, kızı seviyordun anladık, ama bitti işte. Böyle abuk bir albüm yapmanın alemi yok. Delikanlı gibi çekeceksin aşk acını oturacaksın yerine. Ama yok, illa kanırtacak. ‘‘Neyse geçer’’ diye düşündük ve yeni albüme bir baktık ki; hiçbir şey değişmemiş. ‘‘Ain't That A Lot Of Love’’ güzel şarkı. Ama onun dışında ilaç niyetine bir parça bile yok. Ya bu oğlana iyi bir kız bulunacak, ya da Simply Red unutulacak. Yazık vallahi...
POWER HITS 8
Çeşitli Sanatçılar
(BMG/ SONY)
HERKESİN bir kábusu vardır. Benimkini anlatayım (Burada 'Hayırdır inşallah' diyorsunuz. Dediniz mi?.. İyi öyleyse devam edelim): Böyle, kocaman bir müzik markette kan ter içinde koşuyorum. World Music ve ‘‘Diva’’ rafları tarafından kovalanıyorum daha doğrusu. ‘‘Celine'im, kınalım, güzeller güzelim, yanlış anladın beni’’ filan diye bağırıyorum ama kár etmiyor. Sonra bir bakıyorum, kenarda böyle bir yığın albüm var. Oraya saklanayım, görmezler beni diyorum. Hoop, bir atlıyorum... Ve albümler şimşek hızıyla yeşil renkli, 88 gözlü, kurbanlarını memelerinin arasına alarak öldüren bir tür Dominatrix'e dönüşüyor ve beni bronz bir kulak heykeline çevirip bırakıyor. Saklandığım yerin karışık kasetler bölümü olduğunu o zaman anlıyorum amaaaaa, iş işten geçmiş oluyor. Kan ter içinde uyanılıyor falan filan, gerisini bilirsiniz. Efendim, konumuza dönersek; ‘‘Power Hits 8’’, her karışık albümde olduğu gibi bir adet Ricky Martin şarkısı içeren bir harikalar kumpanyası. Meraklısının bol olduğunu zaten biliyoruz. O zaman susuyoruz ve ne yapıyoruz? Eveeet, uzaklara bakıyoruz. Of!
GEORGE MICHAEL
Songs From The Last Century
(Virgin/ KENT)
Hoşgeldiniz sevgili okurlar. 2000 model Kabakulak'ta bu kez konuğumuz George Michael.
Evet George -Sana George diyebilirim değil mi? Hah-ha, harikasın dostum, sen de bana kısaca Kaba diyebilirsin-, yeni bir albüm yaptın, neler diyeceksin?
- Vallahi sayın Rudeear (Kabakulak), geçen yüzyıldan sevdiğim şarkıları aldım ve yeniden yorumladım. Bence iyi oldu. Ama burada takım arkadaşlarıma da teşekkür etmek istiyorum. Mühim olan takımın başarısı.
The Police'in ‘‘Roxanne’’ini de tanınmaz hale getirmişsin, aferin. Ama bundan önce bir VTR'miz var, ‘‘Roxanne’’in klibi. İstersen onu izleyelim birlikte.
- Olur Kaba!
Evet izledik. Ne diyeceksin?
- Bence güzel olmuş. Niye kıllık yapıyorsun ki, onu anlamadım.
Bana bak ağzını bozma, seni Türk Medyası'na veririm. Neyse albümde iyi şarkılar da var.
- Hah şöyle ol be güzel abicim. Yapıcı eleştiriye her zaman açığız.
Yemezler ama neyse. Ne diyeceksen de, süremiz doluyor.
- Ben bir albüm yaptım. Eski ve güzel şarkıları biraz fazla ağır da olsa kendimce okudum. Güzel de oldu yani. Her eve lazım.
Bir daha böyle acılar yaşamamak temennisiyle, programımızı noktalıyoruz. Esenlikler dilerim.
katkaya@hurriyet.com.tr