Güncelleme Tarihi:
Quentin Tarantino’nun iddialı yapımı “Rezervuar Köpekleri”nde (Reservoir Dogs) canlandırdığı Mr. Blonde rolüyle ünlenen Madsen, Soma’daki maden faciası ve ölümlerle ilgili, “Önceliklerim ailem ve çocuklarımdan yana. İşte bu nedenle Türkiye’de yaşanan korkunç maden kazasından çok etkilendim. Kalbim ve duygularım onlarla. Ölenler ve aileleri için dua ediyorum” diyor.
- Yıllar önce Antalya Film Festivali sırasında birlikteydik...
- Bazı istenmeyen olaylar yaşanmıştı, beni kötü hatırlamıyorsunuz değil mi?
- Olur mu öyle şey, bende gayet güzel anılar var Antalya ile ilgili. Tamer Karadağlı ile yakın arkadaş olmuştunuz, hala görüşüyor musunuz?
- Bağımız koptu ama güzel günler geçirdik birlikte. Yeniden buluşsak kaldığımız yerden başlarız.
- Çok arkadaşınız var mı bu sektörden?
- Dünyanın her yerinde arkadaşlarım var. Ama insanın gerçek dostu fazla olmuyor. Çok zor gerçek arkadaş bulmak.
- Çocukluk arkadaşlarınız...
- Onların çoğunu kaybettim, hayatta değiller. En yakın arkadaşlarım çocuklarım, beş oğlum var herşeyimi onlarla paylaşıyorum.
ANTALYA’DAYKEN DAHA AGRESİFTİM
- Türkiye’yi değişmiş buldunuz mu?
- Kendimde değişiklikler oldu. Antalya’dayken çok daha agresif ve gergin bir insandım. Şimdi ise daha sakinim. Oradan oraya koşturmuyorum, hayatın keyfini çıkarıyorum. Bir önceki gelişimde böyle değildim.
- Nasıl oldu bu değişim?
- Tüm dünya değişiyor aslında. Politik anlamda da iklim anlamında da. Bu hızlı değişime benim tepkim yavaşlayarak oldu. Farklı yerlere gittim kariyerim boyunca ve oraların keyfini çıkarmadığımı anladım. Şimdi daha farklıyım.
- Öncelikleriniz nasıl?
- Önceliklerim ailem ve çocuklarımdan yana. İşte bu nedenle Türkiye’de yaşanan korkunç maden kazasından çok etkilendim. O yıkılan aileler, babasız kalan çocuklar... Çok üzgünüm gerçekten de.
- Neler diyeceksiniz onlara?
- Kalbim ve duygularım onlarla. Ölenler ve aileleri için dua ediyorum. Umarım bir daha olmaması için önlemler alınır ve daha fazla ölüyle karşılaşılmaz.
BU ROL İLGİNÇ GELDİ
- Neden kabul ettiniz bu filmde oynamayı?
- Kariyerim, kötü adamları oynayan, adam öldüren, motosiklet kullanan, sigara içenleri oynayarak geçti. Ve bu filmdeki rol bana ilginç geldi. Burada bir yazarı oynuyorum. Amerika’da korku filmi denince akla zombiler, vampirler geliyor ve ben bundan hayli sıkıldım. Böyle farklı bir korku filminde tarikatı araştıran yazar olmak iyi geldi. Daha önce böyle bir filmle karşılaşmamıştım.
- Filmin yönetmeni Hasan Karacadağ’la nasıl bir çalışma geçirdiniz?
- Birbirimizin dilini konuşmamamıza rağmen olağanüstü bir iletişim oldu aramızda. Çok akıllı ve yetenekli biri. Etkilendim kendisinden.
HAYALET GÖRDÜM
- Magi cinlerle ilgili bir film. Siz doğaüstü olaylara inanıyor musunuz?
- Ben şüpheciyimdir. Karma, enerji gibi şeyleri düşündüğünüzde zaten herşeyi sorgular oluyorsunuz. Doğaüstü şeyler de geldi başıma.
- Ne gibi, nasıl yani?
- Teksas’ta film çekiyordum. Kaldığım odada o otelin merdivenlerden düşerek ölen bir kızın hayaleti yaşıyordu. Yatağımda yatarken tavandaki pervane dönmeye başladı. Kapattım yastığımı atıp durdurdum. Ama bir süre sonra tekrar dönmeye başladı.
- Korkmadınız mı?
- Korktum. Başımı çevirdim yatakta kızın hayaleti benimle oturuyordu. Sonra aniden yok oldu. Diğer tarafa çevirdim orada da vardı. Ve yine yok oldu.
- Sarhoş muydunuz o gece?
- Gayet ayıktım. Sonra resepsiyonu aradım ve ‘beni bu odadan çıkarın’ dedim.
- Mucizeler inanır mınız?
- İnanırım. Optimist olmaya da inanıyorum artık. İyi düşünürseniz iyi şeyler oluyor. Ve siz ne yaparsanız hayat öyle karşılık veriyor. Birini aldatırsanız aldatılıyorsunuz, yalan söylerseniz biri size yalan söylüyor. Buna gerçekten de inanıyorum.
BABA OLMAK BANA ÇOK ŞEY ÖĞRETTİ
- Bu sizi zaman içinde daha iyi bir insan yapmıştır. Mr. Blonde olarak kazındınız hafızalara ama iyi insan olmanın dersini veriyorsunuz.
- Bu konuda Dennis Hopper, David Carradine gibi mükemmel öğretmenlerim, arkadaşlarım oldu. Beni etkilediler, geliştirdiler. Ve tabii insan baba olarak da hayattan çok şey öğreniyor. Pek çok insan çocuklarını terk ediyor, ilgilenmiyor ama ben baba olmaktan ço
OYUNCU OLMASAM NASCAR YARIŞÇISI OLURDUM
-Oyuncu olmasanız ne olurdunuz?
-Nascar yarışçısı olurdum. Bir insanın yapabileceği en heyecanlı şey.
-Şu anda kaç arabanız var?
-Filom azaldı (gülüyor). Oğullarım büyüdü ve arabalarımı paylaştılar. Motosikletlerim duruyor ama.
-Nasıl bu kadar fit kalabiliyorsunuz?
-düzenli olarak spor yapıyorum. Hiç aksatmadan, kendinizi zorlamalısınız istemediğiniz zamanlarda bile.
HER ŞEYİ YEMEK ZORUNDA MIYIZ!
-Free Willy filminde oynamış biri olarak esaret altındaki hayvanlara nasıl bakıyorsunuz?
-hayvanları esir etmek de, kendi zevklerimiz için öldürmek de korkunç bir şey. Balinaları, yunusları katletmeleri, cinselliği arttırıyor diye bazı hayvanları boynuzları için katletmeleri insanlığın yüz karası. Nedn kurbağa yiyiyorlar? Herşeyi yemek zorunda mıyız? Bu nasıl bir açgözlülük.
-Free Willy gibi bir film olsa oynar mısınız tekrar?
-Esaret altındaki hayvanların hiçbiri mutlu değil. Şu anda Free Willy’de oynar mıdın deseler hayır derim. Şu anda çok daha bilinçliyim. O hayvanlar esir alındaktan sonra doğada da yaşayamıyorlar. Kafeslerdeki kuşlara da çok üzülüyorum ben.
SİZLERİNKİ SAHTE HOLLYWOOD GÜLÜMSEMESİNE BENZEMİYOR
-En büyük korkunuz?
-Çocuklarımın özgür bir dünyada yaşayamayacak olması. Temiz hava, temiz doğadan yoksun olması.
-Türkiye’deki hayranlarınız için son olarak neler söylemek istersiniz?
-Şu anda burada olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Politikadan anlamam ama insanlarınızın bana çok iyi davrandığını biliyorum, yaşıyorum. Bana gülümsediklerinde bunu içten yaptıklarını görüyorum, sahte Hollywood gülümsemesine benzemiyor.
JUSTIN BIEBER’I DÖVMEDİM
- Justin Bieber’ın bir şarkısının klibinde oynadınız. Nasıl oldu bu olay?
- Bana Justin Bieber’ın klibinde oynar mısın dediler. Ben de hayır ne alaka dedim önce. Sonra ısrar ettiler, ben de 15 yaşındaki oğluma gittim, Justin Bieber dediğimde onun tepkisini görünce tamam o zaman dedim.
- Neden ille de sizde ısrar etmiş?