Güncelleme Tarihi:
Hatırlarsanız bundan çok değil bir ay önce Justin Bieber’ın Berlin konserinden alnımızın akıyla çıkmıştık. Çıkmıştık çıkmasına da çile bitmiş miydi? Tabii ki bitmemişti!..
Berlin’den Türkiye’ye adım atar atmaz İstanbul konseri için geri sayıma başladık. İstanbul konser tarihi belli olduğunda biz çoktan D&R’daki bilet kuyruğunda yerimizi almıştık bile. Biletleri alınca derin bir oh çektim. Tamam dedim, Bieber çilesini ortaladık. Yanılmışım. Çile daha yeni başlıyormuş. ‘Bugün ne giysem?’ buhranının ‘Bieber konserine ne giysem’ konseptini yaşıyorduk. ‘Kot mu? Etek mi? Çoraplı mı? Çorapsız mı?’ Biz annelerin en büyük derdi de okul ve yaklaşan sınavlardı. Hepimiz içten içe “Lütfen okullar tatil olsun, sınavlar iptal edilsin” diye dua ediyorduk. Sonuçta ne okullar tatil, ne de sınavlar iptal edildi. Biz de ne mi yaptık? 12–13 yaşlarındaki sayısız ilköğretim çocuğuyla atladık 1 Mayıs günü uçağa, ver elini İstanbul! Uçaktaki sohbet konumuz tahmin edersiniz ki Justin Bieber ve yeni barıştığı sevgilisi Selena Gomez’di. “Acaba Selena da İstanbul’a gelir miydi?”
Medeniyetlerin kesişme noktası, koskoca İstanbul bize dar geldi… Evet, biz İstanbul’a sığamadık! Nereye gitsek, hangi caddeden geçsek, hangi kafede soluklansak dört kişi bir koldan çalışıyoruz, bakınıyoruz, aranıyoruz… “Justin Bieber şimdi nerededir? İstanbul’un hangi köşesindedir?” diye akıl yürütüyoruz. “Justin” diyoruz başka bir şey demiyoruz. Artık konu Justin’i de aştı, dansçılarına kadar geldi. Oturuyoruz Justin, kalkıyoruz Justin. Taksiciler soruyor; “Abla İstanbul’a Biber mi geliyor? Abla bu Biber el kadar çocuk ya…” Belieber’larsa (Bieber hayranları) hep aynı. Tipler, haller, tavırlar, kıyafetler hepsi birebir kopya. Anlayacağınız Justin muhabbeti hiç bitmiyor, konu bir türlü kapanmıyor.
Konser günü alana girişin 15.30’da başlayacağını öğreniyoruz. Biz bu oyunlara gelir miyiz? Gelmiyoruz ve saat 12.00’de, güneş tepemizdeyken düşüyoruz İTÜ Stadyumu’nun yollarına. Çile ki ne çile! Trafik, susuzluk, sıcak. Ayaklarımıza karasular iniyor. Perişan oluyoruz. ‘Survivor’a taş çıkartır bir hayatta kalma mücadelesi veriyoruz. Bir bakıyorum ki etrafım Selena Gomez ve Justin Bieber’larla etten bir duvar. Bütün kızlar en büyük rakipleri Selena, bütün erkekler de en büyük idolleri Justin gibi olmuş. Gittikçe arabesk bir hal alan bu ‘Belieber’lık durumuna “Bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap” demek istiyorum. Bütün annelerde bir yılgınlık... Yorgunuz çünkü hepimiz Justin Bieber mağduruyuz. Buradan sosyologlara, psikologlara artık konu hakkında yetkili, tecrübeli kim ya da kimler varsa onlara sesleniyorum: Biri biz annelere yardım etsin!
ADIM ADIM BIEBER
Saat 13.00’de İTÜ Stadyumu’nda, kapının önündeyiz. Ruhumuzu teslim etmek üzereyiz. Çılgın bir bekleyiş. Heyecan, gözyaşı, panik, sevinç. Tüm duygular dorukta. İzmir’den uçağa doluşup da gelen yalnızca biz miyiz? Hayır. Bu çilede yalnız değiliz! Gaziantep’ten Ankara’ya, Mersin’den Antalya’ya kadar Türkiye’nin dört bir yanından tüm ‘Belieber’lar burada. Bieber şapkaları, tişörtleri, bileklikleri, telefon kapları… Tam donanımlı olarak beklemedeler. Birbirlerini 100 metre öteden tanıyorlar.
İtilip kakılarak konser izlemek
Korkunç bir izdiham. Alınan tedbirler, güvenlik, her şey felaket. Organizasyon sıfır. Çocuklar resmen eziliyor. Son çilemiz de güvenlik tarafından tartaklanmak oluyor. Çocuklarımız gözlerimizin önünde şiddet görüyor. İtiliyoruz, kakılıyoruz. Eğer Justin bu konserde de kanatlarla sahneye inerse o kanatlarındaki tüyleri tek tek yolmak istiyorum! Dersimizi Berlin’de çalıştığımız için şovu A’dan Z’ye biliyoruz. Ama Türkiye’de şiddeti, eziyeti, tartaklanmayı da öğrenmiş olduk. Kanattı, tüydü, Bieber’dı, Belieber’dı… Artık hiçbir şey görmek istemiyoruz. Sizi bilmem ama galiba ben uzunca bir süre Bieber orucuna gireceğim.