Güncelleme Tarihi:
“Star Akademi”nin beşinci haftasında eğitmenlik koltuğundan jüri koltuğuna geçtiniz. Bunun tek nedeni sosyal medya baskısı değildir sanırım.
- Ben sosyal medya baskısı dedim ama kimilerine göre de jüri çok yumuşaktı, oraya bir kötü adam gerekiyordu. Bana kalırsa sivri çıkışlarım nedeniyle iş iyi polis kötü-polise döndü. Bu hafta beni oturttular, aklıma geleni söyledim. Ben kötü söylediğim halde bana destek geldi. Demek ki doğruyu söylüyorum.
Çok mu yumuşak başlı kalıyordu jüri?
- Ajda Pekkan ve Sertab Erener çok büyük iki star. Yarışmacılar zaten hayranları; doğru eleştiriler yapsalar da kimseyi kırmak istemiyorlar. Ertuğrul Bey de gazeteci olarak sorularını soruyor, o da pek kırıcı olmuyor. Ben yapı olarak dik dururum, düz konuşurum.
Yorum yaparken şöyle bir durup düşünmüyor musunuz dilinizin ucuna gelenleri?
- Tabii ki düşünüyorum ama Ertuğrul Bey gibi, Sertab gibi, Ajda Pekkan gibi şöhretli biri değilim, kaybedeceğim bir şey yok. Onun için ne düşünüyorsam söylüyorum.
İlk haftalarda yarışmacılar albüm konusunda onları cesaretlendirmediğiniz için size kırgındılar.
- Doğrudur. Ama unutmasınlar ki bu yarışmanın birincisi dışında diğer başarılı gençlere de albüm yapma imkanımız var. İlla birinci olmaları gerekmiyor.
ELEMELERDE OLSAM ÇOĞUNU SEÇMEZDİM
Yarışmada öyle felsefi yorumlar yapıyorsunuz ki bazen... Yakında sanal alem Samsun Demir incileriyle çalkalanmaya başlar...
- Bunun esas nedeni şu; biz kulaklıkla rejiye bağlıyız ve sıra bana geldiğinde “30 saniye süren var” diyorlar. Aklımdaki onca şeyi birkaç cümleyle özetlemeye çalışıyorum. O yorumların temelinde bu var.
Fransızca şarkı söyleyen yarışmacıya “Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışma” dediniz, itirazlar yükseldi.
- Evet... Ajda Pekkan’ın da Fransızca bir albümü vardır ama o dönemde Fransızca’ya bakış farklıydı, aranjman yıllarıydı. Eskiden İngilizce söylendiğinde “ne hoş” denirdi ama şimdi “söyleyemiyor” diyebilirsin. Günümüzde yabacı dilde şarkı söyleyip sonuç almak kolay değil.
Eğitmenlerin arasındaydınız ama eğitmen değildiniz. Peki eğitmenlerle aranızda bir sıkıntı yaşandı mı?
- Ön elemelerde ben yoktum. Olsaydım buradaki yarışmacıların birçocuğunu seçmezdim! Hem televizyon şovu olarak hem de duruş olarak birçoğu vasat. Sanatçının belirgin bir kişiliği vardır. Star olan farklı durur; ya seversiniz ya da sevmezsiniz. Ama yarışmadakilerin birçoğu sıradan ve fazla uysal. Karakterlerini ortaya koymaları gerek. Bazen sert bir yorum yapasım geliyor, sonra “bu benim dişime göre değil” diyorum içimden. Dişe diş olmayınca ben de keyif almıyorum.
Doğrucu Davut olmanız mı koltuk değiştirtti yani?
- Öyle. O çocuk eğer star olmayacaksa, ona star olacaksın diye umut vermek de doğru değil. Bu enteresan bir format. Bu çocuklar star olamazsa, eğitmenleri ya da eğitim sistemleri de suçlu. Normal bir okul gibi düşünün.
Peki ya Atilla Özdemiroğlu?
- O bir duayen. Zeki olduğum için laf söylemeyeceğim tek kişi Atilla Özdemiroğlu’dur. Söyleyeceğim varsa da söylemem çünkü “Sen kim oluyorsun da laf ediyorsun” derler.
BU ÇOCUKLARIN ÖLÜMÜNE ÇALIŞMALARI GEREKİYOR
Onlara albüm yapmanız için neler yapmaları gerekiyor?
- Öncelikle silkinip kendilerine gelmeleri... Benim yaptığım yorumları göğüslemeleri ve stres yönetimini iyi yapmaları gerekiyor. Çünkü hayatları boyunca kendilerine saldıranlar olacak. Bu yarışmadan sonra gidecekleri yer, şampiyonlar ligi. Burada inanılmaz pırıltılı olması gerekiyor ki, lige geldiğinde ezilmesin. Kostümden seçiminden yoruma, orkestra provalarına kadar her konuda çok çalışmaları gerekiyor. Onlarda bu motivasyon yok. Akademinin öneminin farkında değiller. Ben onları eleştirerek iyilik yapıyorum.
Çok çalışının altında yatan tam anlam nedir?
- Ölümüne çalışmaları. Bayılana kadar çalış, ayılırsan yaşıyorsun demektir, yine çalış. Çünkü ben öyle çalışıyorum.
7 gün 24 saat mi yani?
- Benim sanatçım bir şarkıyı kaçırsın, uykularım kaçar. Ajda Pekkan’ın albümünde bulunan “Arada Sırada”yı Sinan Akçıl’dan gecenin 04.30’unda aldım. Onu almasaydım ertesi gün Sibel Can alıyordu. Sibel Can için yapımcısı aradı ertesi gün. Hemen parasını da ödedim konu kapansın diye.
Yanlış hatırlamıyorsam sizin de bir albümünüz vardı. Albüm yaparken size nasıl davranılmıştı?
- Evet yapmıştım. Albüm yaparken gibi zorluklarla karşılaşıldığını ilk elden biliyorum. İlk albümde sizi kimse ciddiye almıyor. Besteciler ve söz yazarları eser vermiyor.
Size başvuran yeni isimler de aynı yollardan geçmiyor mu?
- Aynı durumdalar ama ben onlara yardımcı oluyorum. “Sesin ve yorumun güzel, sana beste bulacağım” diyorum. Bu noktada benim tecrübem ve ilişkilerim devreye giriyor. Bana gelen yeniler bu yüzden şanslı. Çok iyilerse yardım ederim ama ne yazık ki çok iyi kişiler gelmiyor.
AJDA, HER GÜN 2,5 SAAT KOŞU BANDINDA ŞARKI SÖYLÜYOR
* Nilüfer’in 12 düet albümü 120 bin, Ozan Doğulu’nun albümü 80 bin satmış durumda.
* Ajda Pekkan’ın albüm satışı 22’nci günde 126 bine ulaştı.
* Ajda Pekkan 65 yaşında olmasına rağmen günde 2,5 saat koşu bandında şarkı söylüyor. Ayrıca son albümü için evine stüdyo kurdurmuş, sabah, öğlen, akşam, bir kadeh içince nasıl söylüyorum deyip her şarkıyı dörder kez kaydetmiş. Her şeyi tartışılır ama yorumculuğu tartışılmaz.
* Gürkan’dan bir rock star doğacağına inanıyorum ama onda o inancı göremiyorum.
* Mustafa Ceceli ilk başlarda sahnede çok kötüydü ama inanın beşinci konserinde çok daha farklıydı.
ÖNÜMÜZDEKİ YIL DA ÖDÜLLERİ TOPLARIZ
Piyasadaki en önemli yapımcılardan birisiniz. Hatta son Kral TV Müzik Ödülleri Samsun Demir ödülleri diye geçti tarihe.
- Son beş yıldır bütün starlar bünyemizde. Büyük ihtimalle önümüzdeki yıl da ödülleri biz toplayacağız. Bu kadar zamanda elde ettiğimiz başarıya dayanarak biz de düşündüğümüzü söyleme hakkını kendimizde görüyoruz.
Sanatçılarınız arasında bugüne kadarki en yüksek albüm satışı kime ait?
- Tarkan’a, o da 400 bin... Yani beş yıl öncesinin 1 milyon 200 binlik albüm satışına eşdeğer. Çünkü eskiden kaset başına 1 dolar kalırken cd satışlarında adet başına 3 dolar kalıyor. İnternet satışları da 10 milyonun üzerinde.