Güncelleme Tarihi:
Sadakat üzerine bir film fikri nereden çıktı?  Â
- Hem komedi hem dram öğesini içinde barındıran bir ‘canavar’ teması arıyordum. 1960’lar İtalya’sında yapılan Canavarlar filmini örnek aldım. Filmin skeçlerden oluşmasıyla birçok karakter ve durumu aynı filmde gösterebilecektim.
Size göre sadakat nedir?
- Bu kavramı ben yaratmadım. İnsanlık tarihinde hep var olmuş; edebiyatta, tiyatroda, sinemada pek çok kez kullanılmış bir kavram. İçinde mizah barındırıyor. Bazen çok güzel, bazen çok adi, bazen çok dramatik, bazen çok korkak olabiliyor. Korkaklık demişken, bu filmde erkekler üzerine çalıştım. Erkeklerin düştüğü durumlar eğlenceli olabiliyor.
Nasıl eğlenceli oluyor?
- Onların bazen hayvanlaştığını görmek mümkün.
Erkekler için ‘hayvan’ mı diyorsunuz?
- Bu birçok ülkede konuşulan bir konu. Bazen kabul ediliyor, bazen edilmiyor. Bazen de halının altına süpürülüyor. Bu konuda yazarken çok samimi ve dürüst davrandım.
Sizce hangi noktadan sonra insan aldatma noktasına geliyor?
- Bu kişiye göre değişir. Bazen basitlikten, bazen korkaklıktan, bazen üzüntüden, bazen kötü davranmaktan, bazen kötü davranılmaktan ortaya çıkıyor. Gerçekten de bilemiyorum. Herkesin farklı bir nedeni var.
Peki, karısını aldatan bir adam neden dürüstçe ondan ayrılamıyor?
- Karısını da seviyor olabilir. Aklıma bu geliyor. Aslında bu sadece erkeklerle de ilgili deÄŸil. Kadınlar da böyle davranabilir. Hatta kadınlar üzerine de böyle bir film çekebilirim.Â
Oyunculuk genlerden mi geliyor?
- Hayır, orta halli bir ailede büyüdüm. Babamın bir metal atölyesi vardı. Annem de onunla çalışıyordu.
OSCAR HAYATIMI DEĞİŞTİRMEDİ
Oyunculuğa nasıl başladınız?
- Askerlik yaptığım sırada seyirciye oynamak için bir şeyler yazdım. Sonra da Paris barlarında bu hikâyeleri oynamaya başladım. Sonra kabarelerde, tiyatro yapılan kafelerde sahneye çıktım ve ardından televizyona geçtim. Orada da her şey yolunda gitti ve sinema filmleri geldi. Gerçekten en alttan başladım. Hiçbir şeyimin olmaması güzeldi. Oynadım, skeçler yazdım, karakterler yarattım. Bundan mutluyum.
Bu yıl da Oscar’ı kucakladınız. Bunu bekliyor muydunuz?
- Hayır, bunu hiç düşünmezdim. Ödül için çalışmadığım için sanırım. İşimi iyi yapmaya ve filmlerin iyi olmasına uğraşıyorum.
Oscar, hayatınızda neleri değiştirdi?
- Hiç etkilemedi. Tabii daha çok özgürlük alanım oldu ve daha çok teklif almamı sağladı. Artık farklı şeyleri seçebilme özgürlüğüm var.
FRANSIZLAR ÖPÜŞMEYİ VE SEKSİ SEVİYOR
Filmin fragmanında bol bol öpüşme ve sevişme sahnesi var. Forumlarda da çok iyi öpüştüğünüz söyleniyor. Gerçekten o kadar iyi misiniz?
- Bilmem!
Nasıl bilmiyorsunuz. Hiç öpüşmediniz mi?
- (Gülüyor) Bence Fransızlar zevki seviyor. Yemek yemeği seviyor. Keyif almayı, keyif vermeyi seviyor. Kutlamayı, beslenmeyi, öpüşmeyi, seks yapmayı seviyor. Yaşamayı seviyorlar. Bu yüzden doğru olabilir.
Bana hep çapkın bir duruşunuz var gibi geliyor…
- Nerelere geldik! Çapkınım diyemem, evliyim ve ailemle çok mutluyum.
40’ınıza geldiniz, ne hissediyorsunuz?
- Çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Kendimi iyi hissediyorum. Zevk aldığım şeyleri yapmayı seviyorum. Bir de özgürlük çok önemli. Özgürsem çok mutluyum. Ve başkalarını da mutlu edebiliyorum.