Güncelleme Tarihi:
Sahibi Gökçe Çıbık’ın ilk koleksiyonu ‘Kent Sakinleri’ ıstanbul’u yaşayan, otobüs, metro, vapur kullanan şehirli kadınlara... Elbiselerin isimleriyse; Sade, Jale, Taze, Bade.
Aslında mimar
1982 Bandırma doğumluyum. Öğretmen olan anne-babamın tayinleri Aydın’a çıkınca, üniversite öncesine kadar Aydın’da yaşadım. Çocukluğum ders çalışmaktan çok oyun oynamakla ve resim yapmakla geçti. Ailem kesinlikle suça iştirak ediyordu. Babam daha zevk alarak resim yapayım diye odamın yarısı kadar bir tuval yaptırmıştı, annem salonu ne kadar çok dağıtırsam dağıtayım daha da dağıtmama izin verirdi. Anneannemden kalan dantelleri kesip bebeğime elbise yaptığımda, bile hiç tepki almazdım. Tüm haylazlığıma rağmen fen lisesinde okudum, nasıl yaptıysam hiç sınıfta kalmadım ve sayısalcı oldum. Kendime en yakın hissettiğim mimarlık bölümünü tercih ettim. ıstanbul Teknik Üniversitesi mimarlık mezunuyum. Mimarlık eğitiminin kazandırdığı renk, doku, ölçek algısının katkısı çok oldu Uttu’ya. Tasarım kocaman bir dünya, meslek ayrımı yapmak çok doğru değil bence. Müzik, sinema, mimarlık, moda, hepsi birbirinden beslenen alanlar… Ürün farklı ama geçtiği yollar çok benzer. Bu noktada sadece moda tasarımı okumadığıma şükrediyorum aslında, özellikle mimarlık eğitimim ve farklı alanlara olan ilgim sayesinde şu an olduğum noktaya gelebildim.
Beni besleyen, hoşuma giden her türlü şeyi blogumda (www.blog.uttu.com.tr) paylaşıyorum. Mezun olduktan sonra bir süre mimarlık ofislerinde ve serbest olarak çalıştım. Modaya olan ilgim hiç kaybolmadı, yıllar geçtikçe alevlendi, daha da şekillendi kafamda. En büyük hayalimin kendi markamı kurmak olduğuna ikna olduğum zaman moda tasarımı eğitimi almaya karar verdim. Ailemin ve özellikle de babamın sonsuz desteğiyle başladı marka süreci.
Bir kadının en seksi şeyleri önce gülüşü sonra sırtıdır
Bir kadının en seksi şeyi gülüşü ve sonra da sırtıdır bence. Seksiliğin, giydiğimiz kıyafetle gelen bir durum olduğunu düşünmüyorum. Hatta sırf o giysi parçası yüzünden seksi olunması rahatsız edici bir durum benim için. Bu anlamda giyilen kıyafetten ötürü değil de, giyenin kendisini nasıl hissettiği asıl konu. Sade’yi giyen bir kişi hanım hanımcık görünürken, kendisini seksi hissedebilir. Jale mesela, yeterince seksi bir elbise benim için, giyenin de kendini seksi hissedeceğini düşündüğüm bir elbise.
ılk koleksiyonda online satışa odaklandım. Karaköy Fransız Geçidi’ndeki ofisimi ürünlerin görülebileceği mini bir showroom gibi düzenledim. Uttu’yu daha yakından tanımak isteyen herkese kapım açık. Sonbahar-Kış koleksiyonundan itibaren ürünleri Uttu’ya yakın bulduğum mağazalarda satışa sunmayı planlıyorum. Kendi mağazamı hayata geçirmekse daha uzun soluklu hedeflerimden biri.
Uttu: Kısa ve simetrik
Marka yolculuğu başlarken benim için en önemli şeylerden biri isimdi. ınsanların beni değil, markayı tanıması mühim. ısmimle marka olmak istemedim. Bir markayı yaratmak, doğurmak istedim her zaman. Hummalı geçen isim arayışı sırasında mitoloji kitabı okurken Uttu’ya rastladım. Sümer mitolojisinde dokuma ve örgü tanrıçası olan Uttu, hem anlamı hem de kısa ve simetrik oluşuyla beni çok heyecanlandırdı ve arayış o an son buldu. Sonra da patent sürecini başlattım.
Kıyafetler isimlerle can buldu
Koleksiyondaki her bir parçanın ismi var, bunun olması gerektiğine daha koleksiyonu çizmeden karar vermiştim. Bu isimleri, formları, detayları ve en çok da giyen kişiyi nasıl hissettireceğini düşünerek koyuyorum. Koleksiyonu oluşturmaya ‘Sade’nin hayaliyle başlamıştım, çok sevdiğim bir isim... Mesela ‘Sade’ ile daha rahat ve yalın hissederken, ‘Jale’ ile daha özel, belki birazcık seksi hissedebilir insanlar. Yaz mevsimine merhaba derken üstümüze geçiriverdiğimiz şortun ismi ‘Taze’ iken, daha mevsimlik bir parça, kaprinin ismi ‘Bade’. Birbirine yakışan, uyumlu isimlerle, her bir parçanın hissiyatını verebildiğimi düşünüyorum. Sanki kıyafetler can buldu. Kıyafetlerin bütününe ve ıstanbul’a yakıştığını düşündüğüm ‘Kent Sakinleri’ oldu koleksiyonun adı da.
Toplu taşıma kullananların markası
Uttu, tasarımın erişilebilir fiyatlarla insanlarla buluşmasını amaçlayan bir marka. ıstanbul’un gerektirdiği hayatı olduğu gibi yaşayan, okuluna otobüsle giden, işine yetişirken taksiye binen, karşı yakadaki bir konseri dinlemek için vapura atlayan, metrobüse binen, olağan hayatlar yaşayan, rahat ve özenli giyinmeyi seven insanların markas. Özellikle kadınların demiyorum çünkü erkek koleksiyonu hazırlamak da en büyük hayallerimden biri, umarım yakın gelecekte bunu hayata geçirebileceğim.
Cepsiz elbise tasarlamam
Maskülen duruşun netliği ve sadeliği her zaman cezbeder beni. O yüzden olabildiğince yalın parçalar oluşturmaya çalıştım. Yaka vazgeçemeyeğim bir unsur, kıyafetin en önemli uzuvlarından biri. Her bir parçanın cebi olması da tasarım prensiplerimden biri çünkü günlük hayatımızda üzerimizdeki cepsiz bir elbisenin kullanım olarak hiç fonsiyonel olmadığını kendi deneyimlerinden biliyorum. Bağıran renklerle aram hiç bir zaman iyi olmadı. Daha ara tonlar, bozuk renkler, her zaman tercihim.