J.R.’dan mektup var

Güncelleme Tarihi:

J.R.’dan mektup var
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2004 19:42

“Sevgili Serdar, çok zayıf Türkçemle her gün yazılarını okuyorum. Kelime kelime anlayamasam da, birçok espiriyi mutlaka kaçırsam da, anladığım kadarını çok seviyorum.” Yeni Zelanda’dan geliyor bu e-posta bana. Zayıf İngilizcem’le tercüme edeceğim size.

Haberin Devamı

“Sevgili Serdar,

senin ‘Paran kadar gül’ yazını okurken, aklıma geçenlerde okuduğum muhteşem bir anı kitabı geldi. Donna Meehan’ın ‘Çocukluğum’ adlı insanı allak bullak eden kitabı. Bu vesileyle bir isyanımı anlatacağım sana...

Önce niye ‘gülmek’ deyince aklıma bu kitap geldi?

Otobiyografik kitabında, Donna Meehan şöyle diyor: ‘Geçmişimin bana geri gönderdiği en güçlü aksiseda (eko), kahkahalar...’ Hani sen de çocukluğunun kahkahalarını özlüyordun ya, onun için...

Serdar, Avustralya, ne üstüne vazifeyse, ‘Türkler, 1915’te Ermeniler’in soyunu kırdı’ diye bir karar aldığında, tanıdık tanımadık, önüme çıkan herkese ‘Ben Türkler’i tanırım, son derece hoşgörülü, misafirperver, güçlüye karşı güçsüzü koruyan insanlardır, Türkler’e haksızlık ediyorsunuz’ diye tepki verdim. Buralarda ‘Kürtler’i öldürüyorlar’ diyen salaklar da çıktı, onlara da aynı şeyi söyledim.

Haberin Devamı

Şimdi, Donna Meehan’ın Çocukluğum adlı otobiyografisini Türk düşmanı tanıdıklarımın burnuna sokuyorum.

Meehan’ın anıları yukarıdaki cümleyle başlıyor. Halbuki gülecek bir şey yok ortada. 21 Nisan 1960’da, Meehan’ın annesi - bir Avustralya yerlisi, yani Aborijen - Avustralya Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nden bir mektup alıyor. Servis, anne Meehan’a, çocuklarını tren istasyonuna götürüp, bir sosyal hizmetler görevlisine teslim etmesini emrediyor. Donna ve kardeşleri, Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nün bir bakımevine götürülüyor.

Serdar,

1936’dan 1965’e kadar, Avustralya Hükümeti bu şekilde 5.600 yerli çocuğa, annesinden babasından ayırıp, resmen el koymuş. Yerli çocuklar zorla şehirlere gönderilmiş. Hedef: Aborijenleri asimile etmek ve Aborijen kültürünü yok etmekti. Donna, bugün bile, yüzme havuzlarında, sinemalarda, okullarda ayrım yapıldığını anlatıyor, çocukken “diğerleri gibi” yani “beyaz” olma hayalleri kurduğunu, kökenleri yüzünden acı çektiğini, ama susmak zorunda kaldığını anlatıyor. Ancak 20 yıl sonra, “biyolojik annesini” arama cesareti bulabilmiş kendinde. İkili kimliğini ancak 20 küsur sene sonra kabullenebilmiş. Ve “beyazları” affedebilmiş.

Haberin Devamı

Serdar, sizleri ‘ırkçılıkla’, ‘soykırımla’, ‘ayrımcılıkla’ suçlayan insanlar, işte böyle insanlar!

Sevgiler,

J.R. / N.Z.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!