Cahit AKYOL
Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 2008 00:00
İngiltere’de Prens Charles’ın himayesinde çalışan The Oxford Centre Of Islamic Studies için İznik’te yapılan çinilerin dörtte biri tamamlandı. Bittiğinde 400 metrekarelik alanı kaplayacak panolar için İznik Çini Vakfı’nın atölyelerinde 35 desinatör genç kız altı aydır, günde 8 saat çalışıyor. Yaptıkları çinileri mayıs ayında Türkiye’yi ziyaret eden Kraliçe Elizabeth’in beğenmesinden heyecan duyan desinatörler "Tüm yeteneklerimizi ortaya koyuyoruz. Çinilerin bu denli önemli bir yapıya konulması bizler için bir gurur" diyor.
Doğu ile Batı kültürleri arasında buluşma noktası ve İslam medeniyetlerinin Batılılar tarafından daha iyi anlaşılması amacıyla İngiltere’de kurulan İslam Merkezi için İznik Çini Vakfı’nın atölyeleri arı gibi çalışıyor. Oxford Üniversitesi’ndeki merkezin duvarlarına yerleştirilecek panonun 100 metrekarelik bölümü bitirildi. Geriye 300 metrekaresi kaldı. 35 genç kız panoları zamanında tamamlayabilmek için sürekli çalışıyor.
İznik Çini Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Akbaygil, panonun sekiz ay içinde teslim edileceğini söylüyor. "Vakfımız yurt dışında birçok önemli projede Türkiye’yi temsil ediyor. İslami Kültür Merkezi de bu projelerden biri. Merkezde Türkiye’den de bir ürünün olması kararlaştırıldığında Dışişleri Bakanlığı yetkilileri çini pano yapılmasını uygun görmüş. Bunun üzerine uzun süren çalışmalar yaptık. Sonunda Bursa Muradiye Küllesi’ndeki çinilerin örneklerini ürettik."
İznik’te bugün 23,5 23,5 santimetre ve 28,5 28,5 santimetre gibi iki ayrı ebatta çini üretiliyor. Oxford’daki merkez için 23.5 santim boyutu tercih edilmiş. Akbaygil, "Osmanlı bu boyutu kullanıyordu" diyor.
Çinilerde bitkisel desenlere yer verildi. Cennet bahçesini çağrıştıran semboller, kûfi yazı ve sülüsler kullanıldı. 400 metrekarelik pano için 7 bin 200 adet birer arşınlık çini üretilecek. Mayıs ayında Türkiye’yi ziyaret eden İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, vakfın Çini Süsleme Atölyesi’ni de ziyaret etti. Kraliçeye panonun küçük bir parçası hediye edildi. "Kraliçe çinileri çok beğendi, Prens Charles’a yapılan işin ne denli titiz çalışma olduğunu anlatacağını söyledi" diyor Akbaygil.
İZNİK VAKFI 200 YIL ÖNCEKİ ÇİNİ TEKNİKLERİNİ GÜN IŞIĞINA ÇIKARDI
15. ve 16. yüzyıllarda çinicilik, Osmanlı İmparatorluğu mimarisinde önemli yer tutuyordu. O dönem yapılan mimari eserlerin en gözönündeki yerleri hep çinilerle bezendi. Fakat 16. yüzyıldan sonra çinicilik, yeni örneklerine rastlanmayan ve uzun yıllar sadece eski camilerin duvarlarında görülebilen bir zanaat olarak kaldı. Bir dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun en gözde süsleme sanatı olan çini şimdi yeniden gündeme eldi. Son 10 yılda, çini 400 yıllık uykusundan uyandı.
1993’te Prof. Dr. Işıl Akbaygil’in öncülüğünde kurulan İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı uzun araştırmalar sonucu iki asır önce kaybolmuş üretim tekniklerini buldu. Klasik teknolojiyi kullanarak fırınları yeniden oluşturdu ve üretime başladı. Bunun ardından az sayıda sanatçı irili ufaklı atölyeler kurdu, bu sanata ilgi yeniden canlandı. Çini popülaritesini neredeyse tekrar yakaladı. Pahalı oluşu nedeniyle herkesin ulaşamadığı çiniler, bugün en gözde dekorasyon malzemesi arasında.
Artık çini bir tarihi süsleme biçimi olarak kullanmaktan çıktı. Gündelik hayatın içine girdi. Yurtdışındaki büyükelçilikler ve konsolosluklar da dekorasyon malzemesi olarak binalarında çini kullanmaya başladı. Vakfın çinilerine bugün bir çok yerde rastlamak mümkün. Özellikle belediyeler yaya yoğunluğu olan yerlerde sık sık çini kullanıyor.
İstanbul Metrosu’nun Ataköy, Osmanbey, Taksim duraklarında da çini panolara yer verildi. Özel şirketler dekorasyonlarında çini kullanmaya başladı. Yapı Kredi Bankası Genel Müdürlük binası, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası binası, İGDAŞ merkez ofisi, Halk Bank Genel Müdürlük binasının dekorasyonunda çini kullanıldı.
ÇİNİ NASIL YAPILIYOR
İznik çinisi dört katmandan oluşuyor. Birincisine bisküvi tabakası deniliyor. Bu tabakada değerli bir taş olan kuvars kullanılıyor. Kuvars tabakaları kırılıp kille karıştırılarak hamur haline getiriliyor. Ahşap kalıplara dökülerek 10 gün kurutuluyor. İkincisine astar tabakası adı veriliyor. İnce taneli ve temizlenmiş kuvars içine, temiz frit ve kil ilave edilerek koyu kıvamlı bir bulamaç hazırlanıyor. Bisküvi tabakası üzerine dökülüyor. 10 gün kurutulup, ve 40 ila 950 santigrat arasında pişiriliyor. Daha sonra desen tabakasına geçiliyor. Desen çizgileri iğne ile nokta nokta deliniyor, eskiz kağıdı üstüne kömür tozu serpiliyor. İğne deliklerinden geçen kömür tozu, deseni nokta halinde karo üstüne aktarıyor. Lacivert ya da siyah boya ile kontur çekiliyor. Aralarda kalan bölümler boyanıyor. Bu arada kuvars, kurşunoksit ve sodadan oluşan bir karışım yaklaşık 1300 derecedeki odun fırınına atılıyor, sır denilen cam kütle elde ediliyor. Daha sonra kütle porselen bilyeli değirmenlerde öğütülüyor, yıkanıyor, eleniyor, kurutuluyor. Su bazlı organik bağlayıcı kullanılarak sır bulamacı hazırlanıyor. Deseni çizilmiş karoların üstüne sürülüyor, yine üç gün kurumaya bırakılıyor. Sonra yeniden fırınlanıyor.