Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 03, 2008 00:00
İş dünyasının geleceğine yön verecek konuların ve yeniliklerin konuşulacağı fikir platformu THEBOX, Yapı Kredi’nin ana sponsorluğunda, Yürekli Danışmanlık’ın organizasyonuyla 14 Mayıs’ta Çırağan’da gerçekleşiyor.
Konferansın konuşmacıları, Sarkozy’nin ekonomi danışmanı ünlü düşünür Jacques Attali, Microtrends kitabının yazarı ve BursonMarsteller’ın Dünya Başkanı Mark J. Penn, USA Today gazetesi köşe yazarı Alan Webber ve insan kaynakları şirketi Ray & Berndtson’ın Avrupa Yönetim Kurulu Başkanı Xavier Alix. THEBOX’ın sunuculuğunu ve yöneticiliğini ise ABD’nin efsanevi televizyoncusu Joan Lunden yapacak. 17 yıl boyunca ABD’nin en çok izlenen sabah
haber programı Good Morning America’nın yıldız sunucusu olan Joan Lunden, birbirinden önemli isimlerin konuşmalarına yön vermek için İstanbul’a geliyor. Dünyanın birçok yerinde haber peşinde koşan, mesleği uğruna gözünü kırpmadan tehlikeli maceralara atılan Lunden, aynı zamanda sayısız işadamı, siyasetçi ve liderle röportaj yapan bir isim. İş dünyasına yönelik konferansların aranan konuşmacıları arasında yer alıyor. Uzun yıllardır ABD’nin en çok örnek alınan kadınları arasında gösteriliyor. Renkli kişiliği, tamamlayıcı yorumları ve karizmasıyla bir enerji bombası. İstanbul’a gelmeden önce sorularımızı yanıtladı. Sözleri adeta gazetecilik dersi gibiydi.
17 yıl boyunca sabah programı Good Morning America ile tüm ABD’yi uyandıran kadın olarak anılmak size neler hissettiriyor? - Gerçekten çok uzun zaman aynı işi yaptım. Her sabah ülkeyi uyandırmayı, onlara günlük gelişmeleri aktarmayı, gündemi takip ettirmeyi, kamuoyunda Amerikan kadınlarının idolü olarak gösterilmeyi kim sevmez ki? Ben hem işimde hem özel hayatımda hep daha ileri, daha mükemmel olmayı hedeflerim. Ama örnek insan olmak sorumluluklarınızı arttırıyor. Bence göz önünde olan insanların hepsi, 7’den 70’e örnek alınacağını bilerek davranmalı. Mesela sosyal sorumluluk tüm ünlülerin duyarlı olması gereken bir konu.
17 yıl boyunca her güne sabahın köründe başlamak, hep aynı programı sunmak size neler kattı, neler götürdü?- Benden götürdüğü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Aksine bu sayede çok sağlam ilerlediğim inancındayım. Birçok sektörde olduğu gibi televizyon trendleri, izleyici kriterleri, beklentileri de zamanla değişiyor. Bence kalıcılık ve eskimemek, yani klasikleşmek büyük başarı!
Stüdyoya tıkılı kalmamak sizin seçiminizdi değil mi? Haberin peşinden yıllarca dünyanın dört bir yanında dolaştınız?- Benim ruhum maceraperest, meraklı, paylaşmayı, ilk olmayı seven bir ruh. Yerimde oturup, masa başı işi yapabilecek bir karaktere sahip değilim. Bu özellikler beni dünyanın dört bir yanını dolaşan, haberini yakalayan bir insan haline getirdi. Ama çok net söyleyebilirim ki, kimse bana "git yakala" demedi, hep ben buldum, haberimin peşinde ben koştum.
İyi röportajın kokusunu nasıl alırdınız? - Bence iyi röportaj kesinlikle size gelmez, çalıştığınız mecraya da gelmez. O röportajı almak daima sizin kişisel girişimlerinizle gerçekleşir. "İyi röportaj" dediğiniz haberleri büyük emekler vererek yaptım. Bence her şeyin hakkını verince iş iyi oluyor.
Sizce haber nedir? - Bence haber bilindiklerin arasındaki gizemi keşfedip halkla paylaşmaktır. Haber, aslında taze dündür, yarın değildir. Bu çizgi o kadar incedir ki, siz yarına koşarken daima dünü takip etmelisiniz. Ama bu sorunun cevabı bile değişken... 70’lerde, ilk haber yapmaya başladığım zaman, herşeyi çekip akşam haberlerine taşıyorduk. On yıl sonra yani 80’lerde, daha farklı sistemler oluşmaya başladı. Haber sunuculuğu çok hızlı ve rekabetçi bir platforma taşındı. Pozitif tarafından bakarsak herkes dünyanın her yerinde ne olup bittiğini öğrenme şansını yakaladı. Negatif tarafı ise, haberi izleyiciye ilk ileten olmak için rekabet her gün keskinleşti. Bugün biz haberciler muhteşem donanımlarımız ve veri tabanımızla tüm dünyaya hükmedebiliyoruz.
EN İYİSİ CLINTON’DUClinton, Bush, Reagan gibi önemli isimlerle röportaj yaptınız. Röportajlarınız arasında sizi en çok etkileyen kadın ve erkek kimdi? Nesiyle etkiledi? - En etkileyici olan Başkan Bill Clinton ile yaptığım röportajdır. Sadece iyi bir iletişimci ve zeki olduğu için değil; aynı zamanda muhteşem bir karizması olduğu için de... Dünyanın en büyük liderlerinden biri olmasına rağmen onunla tanışan kişi kendini yan komşusu ile berabermiş gibi hissediyor. Samimi olmak gerekirse bu röportaj sayesinde çok büyük bir deneyim kazandım ve bu deneyimi hayat felsefemde baş maddeler arasında taşıdım: İyi bir lider olmaktan çok herkese eşit davranmak ve insanlara kendilerini rahat hissettirmek çok daha önemli.
Röportaj peşinde en çok kaç gün yol gittiniz? Ne kadar uzağa? - Bunu hiç saymadım desem? Bir gazeteciye aslında bu sorunun tersini sormak lazım. Yılda kaç gün izinlisiniz? Ne kadar zamanınızı evinizde ailenizle geçiriyorsunuz?
Bir de tehlikeli maceralara atılan biri olarak tanınıyorsunuz. En tehlikelisi hangisiydi? - "Behind Closed Doors" (Kaplı Kapılar Ardında) programımda, FA 16, FA 18 ve U2 keşif uçakları ile 70 bin fit yükseklikte uçtum. Deniz altına seyreden nükleer bir denizaltına girdim, 15 bin fitten paraşütle atladım. Herhalde bunlar hayatımın en heyecanlı maceralarıdır. Gerçi kocam bunlara şefkatli bir şekilde "aptal insan numaraları" diyor...
İKİ ÇİFTİ İKİZ 7 ÇOCUĞUM VAR
Babam kanser araştırmaları üzerine yoğunlaşmış bir cerrahtı. Yıllarca Amerikan Kanser Derneği (American Cancer Society)’ni yönetti ve bu derneğin temsilcisi olarak dünyayı dolaştı. Avustralya’da dünyaya gelmiş, Çin’de büyümüş ve lise yıllarında Amerika’ya gelmişti. Ailem doktor olmamı istiyordu. Ben de liseden mezun olduktan sonra babam ve birkaç doktor arkadaşının kurduğu bir hastanede çalıştım. Orada keşfettim ki dikişler, iğneler ve kanla uğraşabilecek bir insan değilim. Ardından üniversitede psikoloji okudum, tıpta bana en yakın olabilecek bölüm buydu. Faydasını da çok görüyorum, aldığım eğitimi gazeteci olarak yaptığım röportajların çoğunda kullandığımı hissediyorum. Good Morning America programı için psikologlar ve bilim adamları ile röportaj yapmak bana büyük bir keyif verirdi. Annem bir emlakçı, aynı zamanda yatırımcıydı ve hayata karşı hırslıydı. Bu hırsın annemden bana miras kalmasına da çok müteşekkirim. Hayatı dolu dolu yaşamaya devam ediyorum. Bütün dünyayı dolaştım ve kocaman bir ailem var: Eşim, 7 çocuğum (2 çifti ikiz)... Hayatımı neşeyle doldurmama yetiyorlar!
Türk iş dünyası dünya standartlarında
Türkiye’ye daha önce bir kere geldim. Yarım günlük İstanbul turunda her turist gibi ben de Kapalıçarşı, Topkapı, Sultanahmet ve Ayasoyfa’ya bayıldım. Türkiye’yi, Osmanlı tarihini biraz biliyorum. Fatih Sultan Mehmet ve
Atatürk tarihe yön vermiş büyük liderler. Türkiye’deki iş dünyasının kalitesi de dünya standartlarında. Tekrar gelmek için sabırsızlanıyorum.