Güncelleme Tarihi:
“ItMan” adındaki film, uyuz bir köpek tarafından ısırılıp Kurt Adam’a dönüşen Nusret’in komik maceralarını konu alacak.
KOLPAÇINO VE ITMAN GELİYOR
Şafak Sezer ve Leman dergisinin usta çizerleri Suat Özkan, Kaan Ertem, Soner Günday’ın kurdukları SAÇA ajansı mayısta bir mafya komedisi olan “Kolpaçino”nun çekimlerine başlayacak. Kurt adama dönüşen Nusret’in maceralarını konu alan “ItMan” ve bir Türk şerifinin hayat mücadelesini anlatan “Kahraman Şerif” çekilmeyi bekleyen diğer yapımlar. Tüm bu projeleri dinlemek için ekibi ziyaret ettik.
En baştan başlayalım SAÇA ajansı nasıl ortaya çıktı?
- Kaan Ertem: Şafak’la (Sezer) bizim dostluğumuz 10 seneye dayanıyor, sürekli Leman’a gelir giderdi. Her zaman kafamızda film projeleri olurdu, hep “Bir şey yapalım” derdik. Ancak biz mizahçılar tembel insanlarız, “Hadi başlayayım” deyince kolları sıvayamıyoruz hemen. Karikatürcüler bu konuda biraz gariptir. Kafamızda bir sürü parlak fikir vardır ama harekete geçmeyiz. Ancak Şafak’ın zorlamasıyla bu sefer ciddi ciddi işe koyulduk.
O zaman “Kolpaçino” filmiyle başlayalım. Senaryoda son durum nedir?
- Şafak Sezer: “Kolpoçino”nun senaryosu herhalde 50 kere falan değişmiştir. Herhalde bu değişikliklerden dört tane kabadayı filmi çıkardı. Ama artık her şey rayına oturdu. Senaryo bitti.
- K. Ertem: Daha da değişecek tabii ancak küçük değişiklikler bir-iki ufak oynamamız olacak karakterlerde. “Kolpaçino”yu aslında biz çok ağır bir mafya filmi olarak yazmaya başladık. Kafamızda bir komedi filmi yoktu. Ancak mizahçılar ne kadar ağır film senaryosu yazabilir ki. Her beş-altı diyalogta espri patlatıyorduk. En sonunda Şafak “Abi biz en iyisi bu filmi komedi çekelim” dedi ve senaryoyu en baştan bir daha yazmaya başladık.
Peki, Kolpaçino kim? Ne yer, ne içer? Kolpaçino’nun Al Pacino ile bir akrabalığı var mı? “Scarface” filmine gönderme falan mı yapacaksınız?
Suat Özkan: Alakası yok. Sokak dilinde vardır ‘kolpa’ ancak ‘kolpaçino’yu biz ürettik.
Şafak Bey sizin canlandıracağınız karakter kim peki?
K. Ertem: Kolpaçino bir karakter değil.
“Olağan Şüpheliler”deki Kayzer Shooze gibi bir adam mı yoksa?
K. Ertem: (Gülüyor) Yok o da değil. Kolpaçino bir durum. Filmdeki karakterlerin ortada kaldığı durumun özeti.
- Ş. Sezer: Herkesin içinde bir ‘kolpaçino’luk vardır. Ya kolpacılık diye bir müessese vardır. Kolpa yaparsın, üçkâğıtçılık falan. İşte o durumdan türettik kolpaçino’yu.
MATRAK BİR YOLCULUK
Tamam... O zaman filmin konusuna geçelim.
Ş. Sezer: Benim babam boru müteahhit. Boru yapıyor, hani altyapı boruları var ya; işte o işlerle ilgileniyor. Ben onun bir baltaya sap olamamış, haylaz oğlu Özgür’ü canlandırıyorum. Özgür’ün babası tam bir ‘varyemez’, çok cimri. Özgür de paraya sıkışıyor ve evini çok sevdiği Tayfun’a iki günlüğüne veriyor. O evde küçük bir kumarhane kuruluyor. Tabii yasadışı bir kumarhane. İstanbul’un en ileri gelen iki kabadayısının iki akrabasının yolu bizim kumarhaneye düşüyor. Sonra kumar esnasında büyük tartışma, kavga çıkıyor ve iki kişi öldürülüyor. Cesetleri ortadan kaldırma ihalesi de Özgür ile Tayfun’a kalıyor. Zaten asıl macera da ondan sonra başlıyor. Özetle izleyicileri İstanbul’un yeraltı dünyasında çok matrak bir yolculuğa çıkaracağız.
Guy Ritch’in İngiliz mafya dünyasının parodisini yaptığı “Lock, Stock and Two Smoking Barrels” ve “Snatch” filmlerindeki gibi bir hava var galiba “Kolpaçino”da da...
- Ş. Sezer: Evet, tema olarak bir benzerlik var gibi gözüküyor ama bizim öykümüz çok farklı. Zaten mafya parodilerinde konular ve durumlar hemen hemen aynı. Bir şekilde başka bir film çağrışım yaptırabilir. Biz yüzde 100 yerli malı bir mafya parodisi çekeceğiz.
- K. Ertem: Biz zaten “Kolpaçino”yu Şafak’la TRT’ye çektiğimiz bir yaz programındaki skeçlerden yola çıkarak çekmeye karar verdik. O skeçlerde Özgür diye çok matrak bir karakter ortaya çıkarmıştık. “Kolpaçino” da zaten Özgür’ün maceralarını izleyeceksiniz.
- S. Özkan: Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Bir buçuk senedir bu öyküyle yaşıyoruz. Benim aklıma bir şey gelir gecenin ikisinde Şafak’ı ararım, o da aynı şekilde beni arar. “Kolpaçino”nun senaryosunu biz işte böyle yavaş yavaş, yaşayarak yazdık.
- Ş. Sezer: Eğer telefonlarımız dinleniyorsa içeri alınmamamız çok enteresan. Çünkü gecenin 2’sinde arıyoruz birbirimizi “Abi cesetleri ne yapacağız?”, “Gömelim abi, öyle daha iyi olur” falan diyoruz o anda da TV’de Erkegenekon’un kazı görüntüleri ekrana geliyor.
Peki bu filmi kim çekecek?
- Ş. Sezer: Biz Avşar Film ile anlaştık. “Kolpaçino” ve “ItMan”i Avşar Film ile birlikte çekeceğiz. Yönetmen olarak birkaç isim var aslında ama görüşmeler hâlâ devam ediyor. Yönetmen çok önemli. Anlaşabileceğimiz bir isim olsun istiyoruz. Kafandaki filmi çekmek için kendin yönetmen koltuğuna oturamıyorsun. Çünkü yönetmenlik tecrüben yok ve kimse sana 1.5-2 milyon dolar verip “Hadi filmi çek” demez.
Yani siz yönlendirebileceğiniz bir yönetmen arıyorsunuz.
- Ş. Sezer: Evet, biraz öyle ama sonuçta filmi yönetmen çeker, kimse ona karışamaz. Bizim tek bir isteğimiz var kafamızdaki filmin çekilmesi. Yani anlaşmak, aynı dili konuşmak istiyoruz.
Aslında Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan tam sizin istediğiniz tarzda çalışıyorlar. Yanlarına genç bir yönetmen alıyorlar ve istedikleri filmi çekiyorlar.
- Ş. Sezer: Evet, Cem ve Yılmaz abinin kazandığı en güzel nokta da bu verdiğin örnek aslında. Çünkü istedikleri her şeyi perdeye taşıyabiliyorlar. Ancak bende öyle bir durum yok. Ben hep akıl danışırım. Tahminime göre benden sağlam bir yönetmen olmaz. ? Filmin çekimleri ne zaman başlıyor?
S. Özkan: “Kolpaçino”yu mayısta çekmeye başlayacağız. “ItMan” ise bu yaz sonu. İki filmin de senaryosu bitti gibi.
Nasıl bir oyuncu kadrosu düşünüyorsunuz?
- Ş. Sezer: Karakterlerin ikisini ‘no name’ isimler oynayacak. Sokak dilini bilen çok yetenekli iki arkadaş bulduk. Biz onlara çok güveniyoruz. Acayip çocuklar, izlediğiniz de siz de göreceksiniz. Türk sineması iki yeni oyuncu kazanacak. Bebek yüzlü katil Sırrı’yı Hakan Ural oyanayacak. Halil İbrahim Kalaycıoğlu, Serkan Şengül diye bir arkadaşımız daha var. Öyle çok yıldız isimler oynatmayacağız. Bizim filmde önemli olan öykünün kendisi.
Cem Yılmaz'ı ilk kez eleştirdik
Birçok film çekiliyor ama çoğu gişede hüsran yaşıyor. Sinema en riskli sektörlerden biri olmaya başladı değil mi?
- Ş. Sezer: Riskli demek yetmez. Sinema bir kumar. Öykünüz, oyuncu kadronuz, yönetmeniniz her şeyiniz iyi olsa da bir film tutmayınca tutmuyor arkadaş. Mesela “Kirpi” çok iyi filmdi, ben kendi adıma çok güldüm. Mazhar Alanson harika oynamıştı. Güven Kıraç da çok iyiydi. Öykü de çok komikti ama “Kirpi” beklenen gişeyi yapamadı. Bence sinemada izleyiciyi yakalamanın tek yolu içtenlik. Eğer seyirci senin samimi olduğuna inanırsa filmini izliyor. Aslında sadece samimi olmak da yetmiyor. Sokaktaki insanın neye güldüğünü de bulman lazım.
Peki, Türk insanı neye gülüyor?
- Ş. Sezer: Dikkat edersiniz ki çok farklı şeylere gülmeye başladık memleket olarak. Yeni bir nesil yetişti. Bu yeni nesil internet kuşağı gençlerden oluşuyor, çok zekiler ve onları güldürmek hiç de kolay değil. Çünkü internet sayesinde en kral, en komik videoya ulaşıyorlar. Mesela Cem Yılmaz çok değerliyken bir anda eleştirilmeye başlandı. Cem Yılmaz’ı ilk defa bu yıl eleştirdik. Türkiye’de mizah anlayışı değişiyor. Herkesin sevdiği bir adam var artık. Şahan Gökbakar’ın, Ata Demirer’in, Yılmaz Erdoğan’ın seyircisi var. Ancak yeni gençler de geliyor.