İsteyip de giydiremediğim tek ünlü Obama

Size modanın uçuk çocuğu diyorlar ya? Nereniz uçuk diye sorsam? Yüreğiniz mi, beyniniz mi, ruhunuz mu, ruhunuzun ortaya çıkardığı tasarımlar mı?
- Benimle ilgili her şey uçuktur, aşırıdır! Tasarımlarım, hislerim, düşüncelerim... Benzeri olmayan, eşsiz vizyona sahip güçlü bir karakterim.
Deli misiniz, yoksa dahi mi?
- Belki sadece deli bir dahiyimdir.
Kansas’da doğup, New York’ta okuyup, moda kariyerine Paris’te başlamak? Bunlar planlı ve bilinçli adımlar mı yoksa rüzgar nereden eserse oraya savrulmalar mı?
- Her zaman kalbimi dinledim ama hep moda dünyasının bir parçası olmak istediğimi söyleyebilirim. 14 yaşlarımdayken özel tasarımlara odaklanmaya başlamıştım. Gerçekten ilham almıştım ve bu dünyanın bir parçası olmak istiyordum. Sonra New York Brooklyn’de bulunan Pratt Enstitüsü’ne gittim. Burası Amerika’da moda tasarımı diploması veren ilk okuldu ve şimdi buradayım.
Kendi çizginizi yaratmadan önce moda sektöründe kaç yıl çalıştınız? En çok şeyi kimden öğrendiniz?
- Okulu bıraktım ve kendime ait ilk defilemi bir yıl sonra Paris’te düzenledim. Moda dünyasında bir çalışan olarak hiç yer almadım, kendi dünyamı yarattım çünkü ihtiyaç duyduğum dünya orada yoktu. En çok kendimden bir şeyler öğrendim.
Hem kadınlar hem erkekler için kıyafet tasarlıyorsunuz. Bu süreçte beyninizi ve ruhunuzu ikiye mi bölüyorsunuz?
- Hayır, buna gerçekten ihtiyacım olmuyor. Tasarımlarımın çoğu unisex (her iki cinse de uygun) ve kadınlarla erkekler üzerinde eşit derecede güzel görünür.
Üretmek için nasıl bir ortam arıyorsunuz?
- Yaratıcı bir ortam elbette. Bu sekse benzer, doğru müziği çalıp mumlar yakabilirsiniz ama uygun ruh halinde olmanız gerekir, yoksa hiçbir şey işe yaramaz.
Size ilham nasıl gelir?
- İlham çok çeşitli şekillerde gelebilir ama hiçbir zaman aynı değildir. Her zaman bir sürprizdir ve memnuniyetle ilk geldiğinde buyur edilir.
Madonna, Rihanna, Kanye West, Beyoncé, Justin Timberlake, Christina Aguilera, Kylie Minogue, Victoria Beckham, Gwen Stefani gibi saya saya bitiremeyeceğim ünlüler sizi sevdi, güvendi, tasarımlarınızı üstlerinde taşıdılar…. Bir ünlüyle iletişim kurmanın sıradan bir insanla iletişim kurmaktan farklı yanları var mı?
 - Bu isimlerin çoğu benim arkadaşım, dolayısıyla onlarla aramızdaki daha çok arkadaşlık ilişkisi ancak onlarla çalışmayı, iletişim içinde olmayı seviyorum. Benim tasarımlarımı giymeleri onur verici çünkü böylelikle kendilerini benim vizyonum, fikirlerim ve hayatımla tanımlıyorlar, bunun en büyük övgü olduğunu düşünüyorum.
Sizce tasarımlarınızı en iyi kim taşıyor?
- Gerçekten bilemiyorum. Tasarımlarımı giyerken hepsinin özel bir tarzı var. Katy Perry örneğin... Giydiklerinden ne kadar keyif aldığını ve ne kadar renkli seçimler yaptığını görmekten mutlu oluyorum. Ama Rihanna’yı da seviyorum, harika bir tarzının olduğunu düşünüyorum, giydiği her şeyle havalı görünüyor. Gwen de öyle.. Madonna’yı çocukluğumdan beri seviyorum, dolayısıyla onu tasarımlarımın içinde görmek her zaman harika.
İsteyip de giydiremediğiniz ünlü kaldı mı?
- ABD Başkanı Barack Obama. Bence yüksek bilekli ve kanatlı basketbol ayakkabılarıyla harika görünürdü.
Mickey Mouse’la ne alıp veremediğiniz var? Çocukken çok mu burnunuza soktular?
- Tanrım, hayır, kim Mickey Mouse’den nefret edebilir ki! Küçükken onu seviyordum ve hâlâ seviyorum. Bence en iyisi o.
Yıllardır Adidas ile çalışıyorsunuz. Bu marka güvenli mi hissettiriyor size kendinizi?
- Adidas’la çalışmayı ve spor giyimin sınırlarını zorlamayı seviyorum. Örneğin yüksek bilekli ayakkabı konseptine meydan okuyan tasarımlar ortaya koymayı ve bu tasarımları aynı zamanda ticari bir başarı haline getirebilmeyi seviyorum. Adidas ve ben, ticaret ve sanat alanlarında, dünyanın en iyisiyiz.

ÖZGÜN OLMAK DIŞINDA HİÇBİR ŞEY OLMAYA ÇALIŞMADIM

Herkesin aynılıktan sıkıldığı bir ortamda farklılaşmayı becerebilen nadir insanlardansınız. Aynı denizin farklı balığı olabilmenin sırrı nedir?
- Her zaman mizah, eğlence, renk, üst ve alt kültürdeki garipliklerin karışımı diyebilirim. Kontrastları seviyorum. Özgün olmak dışında hiçbir şey olmaya çalışmadım.
Saçınız, giyiminiz, kendi tarzınız da bir enteresan… Kendinizi de tasarlıyor musunuz?
- Elbette. Kendimi tasarlamasam markamın arkasında durmam mümkün değil.

Markamızın yüzü özel bir peri

Dünyanın en şık alışveriş caddelerinde yer alan mücevher markası Pomellato, İstinye Park alışveriş merkezindeki Arte Gioia’da satılmaya başladı. CEO’su Andrea Morante markayı ve marka yüzleri Tilda Swinton’ı anlattı

47 yıl önce mücevher sektörü çok farklıydı! Kesinlikle bugünden daha az küreseldi. Mücevherler sadece özel günlerde takılmak üzere satın alınıyor ve kasalarda kilitli tutuluyordu. Pomellato’nun kurucusu ve bugün de en büyük hissedarı Pino Rabolini’nın en önemli sezgisi tam da bu baskın kültürel alışkanlığı sorgulamak ve sadece abiye bir kıyafetle takılabilecek mücevherler yerine her gün kullanılabilecek mücevher konseptini yaratmak oldu. Düşüncedeki bu ufak değişim pret-à-porter mücevherin doğmasınayardım etti. Biz kadınlara sadık bir markayız. ‘Kadınların tarafında’ olmak demek sadece kadınların mücevherden ne istediğini yorumlamaya ve anlamaya çalışmak değil, aynı zamanda, bir kadını reklamlarda bir obje olarak kullanmamak gibi ince detaylardan geçiyor.
Pomellato’nun tasarım çizgisi keskindir. Uzaktan bile ürünün bize ait olduğunu anlarsınız. Bunu yaratıcı direktörümüz Sergio Silvestris’e borçluyuz. Tasarım devamlılığını korumakla kalmamış aynı zamanda da yeni malzemelerin, taşların ve yeni formların bulunmasını sağlamıştır.
Markayı yıldızların üzerinde taşımaları bizim sektörümüzde tabii ki çok önemli bir konu, bazı ülkelede daha da fazla. Biz bu alanda farkımızı, özellikle Pomellato markasını seven ve içtenlikle sevdikleri için takmak isteyen yıldızları tercih ederek belirliyoruz.
Bizim aynı zamanda üç yıldır markamızı temsil eden ve reklamlarımızda yer alan çok özel bir perimiz var: Tilda Swinton. Bugüne kadar, Pomellato Newton, Barbieri, Comte gibi çok önemli fotoğrafçılarla çalıştı ve fotoğrafların sanatsal yönü en az reklam boyutu kadar, hatta daha fazla önem taşıdı.