Güncelleme Tarihi:
''Son kitabıma Ali adını verirken bütün bu olacakları hissetmek, hep bilmek, hepimizin en ağır yükü” diye bir tweet attınız. Kitabın adına nasıl karar verdiniz?
- Sabahattin Âli, çocukluk yıllarımın ilk yazarı. “Baba ben kitap okumak istiyorum” dediğimde kitapla dolu kütüphanemizden onu seçip uzatmıştı babam. “Ali ile başla” demişti. Ortaokuldaydım sanırım. Ardından da bana Sabahattin Âli’nin hayatını anlatmıştı. Bizim ailede erkek isimlerinde bir döngü vardır. Dedem Ali İskender, babam Derman, ben Derman İskender. Aslında konmamış bir ismim daha var ki o da Ali. Gördüğünüz gibi ben kitaba isim bulmadım; Ali’nin takibi altındaydım hep. Yıllarca Ali’nin hüznünü, aydınlık yüzünü yanımda gezdirdim. Sonra birdenbire Ali, bir başkası oldu bu toplumda. İstenmeyenlerin simgesi. Yok edilmesi gerekenlerin lakabı. Karşılaştığım bütün güzel insanlara Ali demek geçti içimden hep.
Bu bahsettiğiniz ağır yükten biraz olsun kurtulmak için ne yapıyorsunuz?
- Ben hiçbir zaman yükten kurtulmak için bahane aramadım; hatta tam tersine, ne kadar fazlaysa o kadar iyi. Coğrafyamızda vicdani sorumluluk taşıyan bir aydınlanma olacaksa herkesin yükü daha da ağırlaşmalı hatta. Hafif insan sanatçı değil, politikacı olur. Çünkü bütün düşünceleri, duyguları bir yerlerden kolayca ezberlemiştir ve mutluluğu da vaat ettiği güveni de üzüntüsü de fotokopidir. Oysa Ali’nin peşindekiler bir hayalin inşası için ölümlüdür. Sırf bu yüzden ölümlü olmayı tercih etmişlerdir.
GERÇEK OLAN TEDİRGİN EDİCİDİR
Bir şiirinizde “Efendi takılacaktım, beni 6. sınıf kitaplarına alacaklardı, beceremedim. Aruz vezniyle şiir yazacağıma gidip Berlin’de bir gay club’da...” diyorsunuz. Cinsel ve politik duruşunu hiç saklamayan bir şair olarak toplumda nasıl algılanıyorsunuz sizce?
- Toplum sizi algılamaya karar verdiyse ister istemez figüre dönüşürsünüz. Okurla aramda bu tür plastik bir eklem yok benim. Doğal ve gerçek olan, tedirgin edicidir. Mesele hayatı ürkütmemekse, buna samimiyet denebilir belki de. Okurlarımla ben iyi anlaşırız. Tanışmasak da aynı şeylere öfkeleniyor, seviniyor, aynı insanlara âşık olup tartışıyoruz. O noktada farklılıklarımız kalabalık içinde birbirimizi ayırt etmemize yardımcı oluyor.
LGBT Onur Yürüyüşü’nde insanlara “Hepiniz orada olun ki onlar yalnızlıklarıyla sevişecek kadar çaresiz kalsınlar” gibi bir çağrı yaptınız...
- İktidarları, devletleri çıkartın hayatınızdan, geriye kalan aslında ne kadar da huzur verici ve eğlenceli. Tüm yasaklar bireyi keyfinden edip dini-resmi-ideolojik disiplin altına almak, sınıflandırmak ve böylece daha kolay yönetmek için. LGBT ve onun destekçileri, bedenin, ruhun özgür bırakılmasını istiyorsa elde edilecek bağımsızlık her varlık içindir. Biz mutlu olmak için doğmuş canlıların dostuyuz. Mutluluk bir talep ya da hak değil; mutluluk savaş, çatışma olmadığı için barışın da anlamsız bir sözcüğe dönüşmesinde gizli. Coşkunun nedeni, bu dönüşümün müziğini işiten kulaklarımıza güvenmemizde.
Kitabınızda “Kayda değer bir şiir yazamadım: Yazsaydım devrim olurdu” diye bir dizeniz var. Sizce şiir nerede duruyor böylesi bir ortamda?
- Marangoz için çekiç neyse, şiir de iyi şeyler hak eden insanların elinde sadece bir alet. Şiirle barınak yapıp sığınırsınız, düşmana karşı direnirsiniz, öfkenizi, sevincinizi büyütürsünüz. Çok işlevlidir. Kullanma niyetiniz varsa tabii.
Fıskıyesi için hüzünlenenler...
Gezi direnişi sırasında en çok etkilendiğiniz hikâye neydi?
- Fıskıyesi için hüzünlenenler, gecenin bir yarısı canı kokoreç çekenlerle öldürülen ya da kafasına, gözüne kurşun-fişek sıkılan insanlar arasındaki varoluş sebepleri. ‘Çapulcu, ayyaş, bir grup marjinal’ diye hitap edilerek kendilerince aşağılanmaya çalışılan aktivistlerin birilerini aslında hiç tınmaması, iplememesi. Binlerce hikâye var burada. Bu hikâyelerin hiçbiri de bitmeyecek.
“Sıkıysa cümle içinde kullan özgürlüğü. Bak bakalım kaç bucakmış nefret, intikam ve sayende biriken bela” dizesiyle bitiyor kitabınız. Özgürlük ne ifade ediyor size?
- İktidar, kamu alanlarını işgal etmedikçe, toplumun belleğine tecavüze yeltenmedikçe özgürlüğün şansı vardır. Yoksa herkes bağımsızlığını ilan eder ve bireysel gettolar halinde yaşarız. Adınızı en fazla stada verirler, oysa memleketin her köşe başı Ali.