İşte Türkiye’nin ilk memur cezaevi

Güncelleme Tarihi:

İşte Türkiye’nin ilk memur cezaevi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2008 00:00

Ankara’nın Elmadağ İlçesi’nde geçen yıl açılan Türkiye’nin ilk memur cezaevinde, komiser, polis, subay, doktor, avukat gibi mesleklerden 89 hükümlü ve tutuklu yaşıyor. Özgürlükten yoksun kalmanın düşüncesi bile kötü, ama buraya "bir arada güvendeyiz" duygusu hakim. Bazıları devlet memuruyken suç işlediği için burada kalıyor; 10-15’i ise emekli memur. Tüm mahkumlar eğitimli olduğu için cezaevinde bilgi ve münazara yarışmaları düzenleniyor. Herkes, sanki hálá çalışıyormuş gibi sabah tıraşını oluyor, ütülü gömleğini, takım elbisesini giyiyor, kravatını takıp günlük cezaevi rutinine başlıyor.

Türkiye’deki cezaevlerinde tam 93 bin tutuklu ve hükümlü var. Bunların içinde memur hükümlü ve tutuklu sayısı 403 gibi küçük sayılabilecek bir rakam. Ama memurların özel bir konumu var. Elmadağ Memur Cezaevi’nin Müdürü sosyolog Birol Özyılmaz bunu şöyle anlatıyor: "Mahkum veya tutuklu memurların diğer cezaevlerinde çok rencide olduğunu, her an tedirgin yaşadığını biliyorum. Polis memuru cezaevine girince tutukladığı kişiyle karşı karşıya gelebiliyor, haliyle tedirgin oluyor. Bir bireyin cezaevinde endişe duyması çok kötü bir şey. Akşam yatağında ’Daha önce bu adamı tutuklamıştım. Acaba şimdi bana bir şey yapar mı?’ diye düşünüyor."

Elmadağ Cezaevi’ndeki mahkum ve tutukluların böyle bir tedirginliği yok. Kendilerini güvende hissediyorlar. Hepsi eğitimli olduğu için, burada mevzuata yüzde yüz uygun işleyen bir düzen var. Aynı zamanda demokratik bir işleyiş de söz konusu. Örneğin, cezaevinde izlenecek filmler, okunacak kitaplar, yapılacak aktiviteler konusunda anketle hükümlü ve tutukluların da düşüncesi alınıyor. Birol Özyılmaz "Anket almadan bir şey yapmam" diyor. "En son olarak Ankara’da bir grupla anlaştık, mahkumları tiyatro çalıştırıyorlar."

KİTAP ÖDÜLÜ YERİNE CEZA İNDİRİMİ YAPILSIN

Mahkumlar kendi aralarında en çok kültürel etkinlikler, kitap ödüllü münazara ve bilgi yarışmalarıyla vakit geçiriyor. Örneğin "Savaş mı, barış mı?" ve "Ödüllendirme mi cezalandırma mı?" konularında iki münazara yapılmış. Müdüre
/images/100/0x0/55eaf75df018fbb8f8a238f0
göre, bu sayede insanların konuşma ihtiyacı karşılanıyor, hepsi deşarj oluyor. Bu yarışmaların ödülü kitap. Ancak mahkumlar, şakalaşmaktan da geri kalmıyor. Son yarışmadan sonra müdüre, "Ödül her zaman kitap olmasın, cezamızda indirim yapılsın" diye haber yollamışlar.

Cezaevinde, öfke kontrolü programı uygulanmasına karar verilmiş. Her koğuşun büyük bir bahçesi olduğu gibi, bazı meraklı mahkumlar saksıda çiçek de yetiştirebiliyor. Cezaevinde spor salonu yok ama avluda basketbol, voleybol ve masa tenisi oynanıyor. Hatta koğuşlararası voleybol turnuvası bile düzenlenmiş.

Birol Özyılmaz’a göre amaçları sıcak bir aile ortamı oluşturmak. "Mesleğim gereği biliyorum, insani ilişkilerin sıcak tutulup kuvvetlendirilmesi, benim için de, kurumumuz için de, mahkumlar için de çok önemli. Mesleğe ilk girdiğim dönemdeki üzüntülerim çok azaldı. Bakanlığın bakış tarzı değişti, buna paralel olarak cezaevleri çok değişti. Cezaevi idarecilerinin eğitim kalitesi arttı, bu da cezaevlerine yansıdı. İnsanlar artık insan olduklarının farkında."

CEZAEVİ MÖNÜSÜ

Yemek listesini ikinci müdür, öğretmen, doktor ve aşçı birlikte planlıyor. Sabah, öğle, akşam yemeği için kişi başı 3 YTL ödenek veriliyor. Bu ödenekle, mevsimine göre kendi deyimleriyle "cambazlıkla" ama çok güzel yemek çıkarılıyor. Hamsi 1.5 YTL’ye inince sık sık balık veriliyor örneğin. Mönülerden biri şöyle: Sabah çay, yağda yumurta, margarin; öğle balık, ezogelin çorba, salata; akşam etli nohut, bulgur pilavı, kayısı komposto.

Bizim ruhumuz memur burada da gündemi izliyoruz

Konuştuğumuz ve fotoğrafını çektiğimiz hükümlü veya tutuklulardan hiçbiri adının yazılmasını istemiyor. Ama cezaevinden çok memnun olduklarını söylüyorlar. Kıdemli bir sakin, cezaevini şöyle anlatıyor: "Ulucanlar ve Sincan cezaevlerinde kaldım. Bir yıl önce bu cezaevine ilk gelenlerden biriyim. Sincan’da on mahkûma on gardiyan düşüyordu, burada 20 mahkûma bir gardiyan düşüyor. İnzibat ortamı yok, kavga-dövüş yok. Burada yeniden yaşamaya başladım. Daha önce ’insanken’ ve ’hapisteyken’ diyordum. Şimdi yine insan olduğumu hissediyorum. Bizim ruhumuz memur, hapishanede bile olsak devleti ve gündemi takip ediyoruz. Örneğin TBMM’deki türban tartışmalarını izledik. Benim bir esprim var: Ulucanlar Osmanlı’nın son halkasıydı, burası Cumhuriyetin ilk halkası."

CEZAEVİNİN İLK ÜÇÜ

Gazete: Hürriyet
/images/100/0x0/55eaf75df018fbb8f8a238f2

Roman: Şu Çılgın Türkler

Film: Da Vinci Şifresi

Cezaevinde en çok okunan gazete Hürriyet. Her gün 50 adet Hürriyet talep ediliyor. En çok okunan kitap ise Turgut Özakman’ın "Şu Çılgın Türkler"i. Talep çok olunca kütüphaneye bu kitaptan 4-5 tane alınmış. En çok ilgi gören film ise Da Vinci Şifresi. Atatürk’ün Nutku, Tolstoy romanları, ÖSS testleri, Orhan Pamuk’un Kar romanı, Atilla İlhan’ın kitapları, Konuşma Sanatı, şifalı bitkilerle ilgili kitaplar da göze çarpıyor. Cezavi Müdürü Birol Özyılmaz, "Gündemdeki her yazarın kitapları olsun istiyoruz. 200 kitapla başladık, şimdi kütüphanede 700 kitap var. Ama 1000 kitabın da sözünü aldık" diyor. Elmadağ mahkûmları haftada iki kez film seyrediyor. Bugüne kadar Köstebek, Pearl Harbour, Filler ve Çimen, Kısık Ateşte 15 Dakika, Beynelmilel, Firuze, Mahşer gibi filmler izlendi.

CEZA VE TEVKİFEVLERİ GENEL MÜDÜRÜ KENAN İPEK

Paşakapısı Cezaevi’ni de tahsis ettik

2005’te yeni infaz sistemi yürürlüğe girdi. Bu yeni sistemde hükümlü ve tutukluların çocuk, genç, yetişkin gibi gruplara ayrılarak, iyileştirme çalışmalarına, sosyal, kültürel aktivitelere katılmalarının sağlanması öngörülüyordu. Arzu ettik ki, daha önce memuriyet görevinde bulunmuş olanlar için, sivil olsun, asker olsun ’memur’ diye bir sınıflandırma yapılsın, infazda kolaylık olsun. Bunlar terörle mücadele etmiş asker ya da polis olabilir. Bir şekilde cezaevine girmiş olabilirler. Cezaevinde tedirgin olmamalarını sağlamak için böyle bir model uyguladık. Elmadağ’dan sonra İstanbul’daki Paşakapısı Cezaevi’ni memur mahkumlara da tahsis ettik. 40 civarında hükümlü ve tutuklu oraya nakledildi.
/images/100/0x0/55eaf75df018fbb8f8a238f4


BASKET POTASI EN BÜYÜK EĞLENCE

Elmadağ Cezaevi’nin alanı küçük ve bir spor salonu yok. Ancak, koğuşun büyük bahçesinde basket potaları var. Basket maçları da masa tenisi gibi en büyük eğlence.

VOLTA MESAİSİ

Her sabah koğuşların açıldığı bahçede volta takım elbise kravatla atılıyor. Günlük sohbetler ve şakalar da "volta mesaisi" sırasında yapılıyor.

KOĞUŞLAR DÜZENLİ

Memurların koğuşları da cezaevlerindeki yaşamları gibi düzenli.

İŞE GİDER GİBİ GİYİNİYORLAR

Mahkumlar her sabah tıraş oluyor. Gömlek ve takım elbiseler hazırlanıyor. Hepsi temiz ve ütülü. Herkes koğuş arkadaşına kravat bağlarken yardım ediyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!