İşte o çok merak edilen ŞÖVALYE

Geçim sıkıntısı çektik
AİLE

Annem ve babam Bulgaristan göçmeni. İstanbul doğumluyum. Bir kız kardeşim var. Annem ev kadını. Babam makine teknisyeniydi. Beş yıl önce akciğer kanserinden kaybettim. Fakir denebilecek bir ailem vardı, geçim sıkıntıları çektik ama mutlu bir çocukluk yaşadım. Çocukluk yıllarına dair aklıma gelen ilk karede leblebi tozu var. Sonrasında da sokakta oynadığımız oyunlar...

Yedi sene Ülkerspor’da oynadım
BASKETBOL

Mahallede benden büyükler basketbol oynarken beni de çağırırlardı. Zamanla basketbola vuruldum. Ortaokulun ilk yıllarında basketbola başladım. Ülkerspor’un seçmelerini kazandım. Ailem tam o dönemde Silivri’ye taşınma kararı aldı. Ben basketbol aşkıyla İstanbul’da kalmayı tercih ettim ve Ülkerspor’un lojmanlarında kaldım. Yedi sene boyunca, ümit takıma kadar orada oynadım. Sonra Erdemir Ereğli Spor’a transfer oldum. Orada maceram iki yıl sürdü. Sezon ortasında sarılık geçirdim, rahatsızlık beni spor kariyerimde biraz geri götürdü. Ardından Balıkesir DSİ Spor’da bir yıl oynadım. Bu arada Marmara Üniversitesi Spor Akademisi’nde antrenörlük bölümünü kazandım ve İstanbul’a döndüm.

Harçlık kazanmak için başladım
MODELLİK

Üniversitede bir arkadaşım “Defileye çıkmak ister misin?” dedi. Harçlığımı kazanmak için kabul ettim. Beni çok beğendiler ve bir ajansla çalışmaya başladım. Katalog çekimleri yaptım. 2002’de Best Model’de üçüncü oldum. Bu sayede Londra’da yapılan ‘Dünyanın En Yakışıklı Erkeği’ yarışmasında dünya dördüncüsü, en iyi fotomodel ve en iyi fizik seçildim. İtalya ve Japonya’da Prada gibi markalara modellik yaptım. Türkiye’de çeşitli markaların kampanya yüzü olarak çalıştım.

Görsellik yeterli değil
OYUNCULUK

Modellik devam ederken Süreç Film’in yapımcısından ilk oyunculuk teklifimi aldım. ‘Rüzgarlı Bahçe’ isimli diziyle oyunculuğa başladım. Tabii görsel olarak artım vardı ama yaşım ilerledikçe bunun yeterli olmadığını anladım ve oyuncu koçlarıyla çalıştım. Şahika Tekand’dan eğitim alıp, workshop’lara katıldım. ‘Candan Öte’ dizisinde Nebahat Çehre ve Naz Elmas gibi isimlerle başrolde oynadım. Bu dönemde babamın hastalığı ortaya çıktı ve onunla yakından ilgilendim. Babamın en büyük isteği üniversiteyi bitirmemdi. Onu kaybettik sonra bu isteğini yerine getirmek için iki yıl okuluma konsantre olarak, mezun oldum. Sonra ‘Doktorlar’ ve ‘Hicran Yarası’ dizilerinde rol aldım. Hayatımda oyunculuk modelliğin yerini aldı. Şimdi sadece özel reklam kampanyalarında çalışıyorum.

İki yılda iki beden büyüdüm
FETİH 1453

Fetih 1453’te benim gibi savaşçı ruha sahip olan ‘Şövalye Giustiniani’ karakterini canlandırdım. Rol için saçlarımı ve sakallarımı uzattım. İki yıl ağır bir antrenman programına girdim. 82 kilodan 94’e çıktım. İki beden büyüdüm. Çevremdekiler “Conan gibi oldun, yeter artık” diyordu. Tarih bilgim çok yoktu. Fetihle ilgili birçok kitap okudum. Üç ay kılıç eğitimi aldım, dört günde dört nala ata binmeyi öğrendim. Sokakta insanlar bana “Giustiniani” demeye başladı. Filmle ilgili eleştiriler tabii olabilir. Bunları katkı olarak görüyorum fakat bazı gereksiz ve anlamsız eleştirilere de gülüp geçiyorum. Bu tip eleştiriler gizli hayranlıklardan doğar, diye düşünüyorum. Bu film Türk sinema tarihindeki en önemli ve büyük projelerden biri. Fetih nasıl yeni bir çağ açtıysa bu film de sinema tarihinde yeni bir çağ açıyor.

En çok kollarıma dokunuyorlar
FİZİK

Kaslarımın photoshop olduğu söylendi ama öyle bir şey kesinlikle yok. Hep sporun içindeydim. Kickboks, juijitsu ve snowboard gibi sporlar yaptım. Dışarıdan sert ve soğuk gibi görünüyorum ama beni tanıdıkça sıcakkanlı bir adam olduğumu anlayabilirsiniz. İlk görüşte “biraz iri” diye de düşünebilirsiniz ama vücudum hakkında hiç olumsuz bir dönüş almadım. Bir mekana girdiğimde en çok kollarıma, karnıma ve popoma dokunuyorlar.

Tutkulu bir aşık
AŞK

Aşık olduğumda tutkulu ve sadık bir adam oluyorum. Hayatımda aşık olabileceğim, sarılıp uyuyacağım biri olsun istiyorum ama istediğim kariyere ulaşmadan bir ilişkide mutlu olamayacağım düşünüyorum. Hiç pişman olduğum bir ilişkim yaşamadım. Filmdeki gibi, bir kadın için savaş da vermedim. Çünkü bir şey ya var, ya yoktur. Eğer karşındaki bir şey hissediyorsa zaten olur. Başkasını seviyorsa savaşmanın bir anlamı yok.

İNANÇLI, ŞEFKATLİ VE GÜÇLÜ

Vazgeçemedim aksesuvarlarım... yüzük, kolye, gözlük. Ayakkabıya meraklıyım. Deri ceket çok severim. Kendimi hangi kıyafetin içinde rahat hissediyorsam onu giyiyorum.
Kendimi... inançlı, şefkatli ve güçlü ...olarak tanımlayabilirim.
Hayat felsefem... bugün olan her şey daha sonra olacakların sebebidir. Hiçbir şey tesadüf değildir, herkes tercih ettiği hayatı aklı kadar yaşar.
En son aşkta... yıllar önce ... first class uçtum.
Hayatta en iyi yaptığım şey... spor. Oyunculukta da kendimi sürekli geliştiriyorum.