Son günlerde işi gücü bırakıp zinayı tartıştığımızı ve bu konuda hemen herkesin birşeyler söylediğini görünce, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerini hazırlayanlara küçük bir yardımda bulunayım ve eski hukukumuzda yeralan zina cezalarını hatırlatayım dedim. İşte, 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar aldatan eşlere verdiğimiz cezaların bir listesi... Buyurun, beğendiğiniz maddeyi seçin ve yasalaştırın!
MEMLEKETİN bütün dertleri bitmiş ve halledilmemiş tek bir mesele bile kalmamış olacak ki, günlerden buyana işi gücü bırakmış, belden aşağı konuları tartışmakla meşgulüz.
İlk sırada zina var, arkasından halterci kızların cinsel tacize uğradıkları iddiası geliyor ve bunu sporcu kızlarla ilgili lezbiyenlik söylentileri takip ediyor. Üstelik sado-mazo davranışlar gibisinden aşırı fantezilerden bile mahrum kalmıyoruz: Antrenör
Mehmet Üstündağ’ın halterci kızları tekme tokat dövdüğü söylenirken, Türkiye’nin ilk kadın olimpiyat şampiyonu olan kadın haltercimiz
Nurcan Taylan ‘Hocam dayak attı, kazandım!’ diyor.
Günlerimiz işte böylesine derin tartışmalarla geçip hemen herkes ortaya bol bol cevherler saçarken, zinaya ceza verilip verilmemesi konusunda kendi fikrimi söylemeyeyim ama Türk Ceza Kanunu’nun zina ile ilgili maddelerini hazırlayanlara ufak da olsa bir katkıda bulunayım dedim. Aşağıdaki sütunlarda,
Fatih Sultan Mehmed’den
Sultan Abdülmecid’e, yani 15. asırdan 19. asra kadar kanunlarımızdaki zina cezalarından birkaçı yeralıyor. Buyurun, beğendiğiniz maddeyi seçin ve yasalaştırın!
Ama TV’lere çıkıp zina konusunda ahkám kesenlerden, yani bu işi
‘temel bir hak olarak’ gören kadın dernekleriyle feminist örgütlerin temsilcilerinden yahut cezaların aileyi koruma maksadıyla konulacağını söyleyenlerden küçük bir ricam var:
Allah, lilláh aşkına, şu
‘zina’ sözünü doğru teláffuz edin. Kelimenin
‘i’si kısa,
‘a’sı uzundur; yani
‘zîná’ değil,
‘ziná’ denir.
Fatih döver, Bayezid keser, Abdülmecid sürerdi
Eğer bir kimse karısını bir başka erkekle ilişkide bulunurken yakalasa ve her ikisini de öldürse o kimse yargılanmaya, diyet istenmeye, günah işledi diye cezalandırılmaya (Kanuni Süleyman’ın Zülkadir Kanunnamesi, madde: 13).
Avrat yahut kız, bir erkek hakkında ‘Bana ziná kıldı’ dese ve erkek inkár etse, iki tarafın sözüne de inanılmaya. Ere yemin ettirile, eğer ‘Yapmadım’ diye yemin ederse avrata sopa çekile ve iki sopa başına bir akça ceza alına. Ama erkek ‘Ben bu avrata ziná kıldım’ dese ve avrat reddetse, bu defa avrata yemin ettirile. Avrat ‘Yaptı’ derse kadı efendi erkeğe sopa ata ve iki sopa başına bir akça ceza alına (Fatih’in Umumi Kanunnamesi, madde: 10).
Eğer evli bir kişinin ziná yaptığı sabit olursa, o kişi bin akça servete sahipse, üçyüz akça ceza alına. Serveti altı yüz akça ise iki yüz, daha aşağı ise servetine göre yüz, elli yahut kırk akça alına (Fatih’in Umumi Kanunnamesi, madde: 1).
Erkek başkasının avratını öpse, ondan birşey istese yahut yapışsa, kadı dayak ata ve vurulan her sopa başına bir akça ceza alına (Fatih’in Umumi Kanunnamesi, madde: 9).
Eğer evli bir kişi ziná yapsa ve o kişinin bin akçalık serveti olsa, idam edilmediği takdirde varsa 400 akçası ceza olarak alına (Yavuz Selim’im Kanunnamesi, madde: 1).
Avrata ve kıza tecavüz edenin içmeği (erkeklik organı) kesile. Kıza ve avrata zorla nikáh ettirildi ise cebren boşatıla, bu işi yapan adamın sakalı kesile ve iyice bir dövüle. Avratla yakalanan ise idam edile (İkinci Bayezid’in Umumi Kanunnamesi, madde: 26).
Bir kadının aleyhindeki ırz davasını sadece kocası açabilir. Ziná ettiği anlaşılan kadın üç aydan az ve iki seneden fazla olmamak üzere hapsedilir; bu işi itiyad haline getiren kadınlar şehirden taşraya sürülürler ama koca, ziná yapmış olan karısını affeder ve yeniden almaya razı olursa, mahkûmiyet düşer (Sultan Abdülmecid’in 1858’de çıkarttığı Ceza Kanunu’nun 201. maddesi).Zinayı cezalandıran sadrazam, karısından temiz bir sopa yemişti
LÜTFİ Paşa, Kanuni Süleyman’ın hem sadrazamı, hem de kızkardeşi
Şah Sultan’ın kocası yani hükümdarın eniştesidir. Devlet adamlığının yanısıra tarihçidir; hususi hayatında ise sertliğiyle ve kendini beğenmişliğiyle meşhurdur.
1541 Nisan’ında bir gün, zinayla suçlanan bir kadının cinsel organının dağlanmasını emreder. Verdiği emir gerçi ne dine, ne de o devrin kanunlarına uygundur ama hemen yerine getirilir. Haremağaları hemen karısı
Şah Sultan’a kocasının marifetini yetiştirirler.
Şah Sultan akşamı iple çeker ve
Paşa konağa gelir gelmez
‘Senden önceki vezirlerin hangisi bir kadına böyle ceza vermişti? Bu zulmü neden yaptın?’ diye haykırır.
Paşa istifini bozmadan
‘Her fahişe artık aynı cezayı çekecek’ deyince
Şah Sultan ‘Edepsiz, zálim herif!’ diye avaz avaz bağırmaya başlar.
İşittiği hakaretler
Lütfi Paşa’nın kanına dokunur ve Nisa Suresi’nin 34. áyetindeki
‘Dövün onları’ emri uyarınca
Şah Sultan’ın suratına bir şamar aşkeder.
KOCASINI UŞAKLARA DÖVDÜRDÜ
Ama karısının
Yavuz Selim’in kızı ve zamanın hükümdarı
Kanuni Süleyman’ın kızkardeşi olduğunu unutmakla büyük hata yapmıştır.
Şah Sultan ‘Bana el kaldırırsın haaa!’ deyip konakta ne kadar haremağası, hizmetkár ve uşak varsa çağırır, kocasına bir güzel sopa çektirir, her tarafı mosmor olmuş
Paşa’yı kapıdışarı eder, sonra kardeşi
Sultan Süleyman’ın huzuruna koşar,
‘Benim kocam, senin de vezirin olacak deyyus bana el kaldırmaya cür’et etti’ deyip ağlamaya başlar. Bu defa da hükümdar gazaba gelir: Kızkardeşini hemen boşatır,
Lütfi Paşa’yı sadrazamlıktan atıp Dimetoka taraflarına sürgün eder.
Lütfi Paşa kendi ismini taşıyan tarihinde bu hadiseyi anlatırken yediği dayaktan ve konağından kapıdışarı edilmesini hiç yazmayacak, sadece
‘Sadrazamlıktan kadınların hilelerinden kurtulabilmek ve onlara mağlup olmamak için kendi rızamla ayrıldım, çiftliğimde gönül rahatlığıyla inzivaya çekildim ve Allah’a dua etmekle meşgul oldum’ diyecektir.
Eski hukukumuzdan zina terimleri sözlüğü
Zánî: Zina eden erkek.
Zániye: Zina eden kadın.
Muhsan: Büluğa erişmiş evli erkek.
Gayrımuhsan: Evlenmemiş erkek.
Recm: Hıristiyan erkekle zina eden Müslüman kadının taşlanması.
Celd: Zina yapan erkek ve kadına ceza olarak uygulanan 100 sopa.
İffet: Zinadan uzak durmak.
Fahşe: Yüz kızartıcı hareket.
Tagrib: Zina suçlusu erkeğe verilen sürgün cezası.
Hîz: Erkeklerle para karşılığı cinsel ilişkide bulunan eşcinsel erkek.
Defter-i hîzán: Hîzlerin kaydedildikleri defter.
Beyler, ‘Alaturka’ya kaç trilyon ödeyeceksiniz?
TRT’nin düzenlediği
‘Alaturka’ isimli beste yarışması hakkında iki haftadır yazıyor,
‘Bir devlet televizyonunun görevi, özel TV’lerle reyting yarışına girmek değil, gittikçe aşağılara düşen sanat zevkini yükseltmeye çalışmaktır. Dolayısıyla yeni şarkılara milyarlar dökmeyi bırakın, önce elinizdekileri icra edin!’ diyorum.
Bu hafta, yarışma hakkında hiçbir yorum yapmayacak ama TRT yetkililerinden
‘şeffaf’ olmalarını ve bazı sorulara cevap vermelerini isteyeceğim.
İşte, cevabını beklediğim sorular:
‘Alaturka’ isimli beste yarışmasının projesi kime aittir? TRT’ye mi, yoksa özel bir şirkete mi?
İşin içerisinde TRT dışında özel bir kuruluş var ise, TRT ile bu kuruluş arasında bir anlaşma yapılmış mıdır?
Eğer böyle bir anlaşma yapıldı ise, TRT sözkonusu şirkete vergilerimizden oluşan kurum gelirinin ne kadarını ödemeyi taahhüt etmiştir? 2 milyon dolarlık bir bütçenin 1 milyon 200 bin dolara, yani 2 trilyona bağlanması gibisinden bir hadise sözkonusu mudur?
Yayıncılık alanında Türkiye’nin en geniş imkánlara sahip kuruluşu olan TRT bir ‘alaturka’ yarışma düzenleme konusunda özel bir şirkete muhtaç mıdır? Kurum tarafından daha önce düzenlenen beste yarışmaları da özel şirketlere mi ihale edilmiştir?
‘Alaturka’ yarışmasında yetki kime aittir? Meselá, yarışmaya gönderilen eserleri okuyacak olan Türk Müziği sanatçılarını bir bağlamacının yönetmesi talimatını TRT yetkilileri mi, yoksa şirket yöneticileri mi vermişlerdir?
‘TRT’nin kurallarını ihlál ettiği’ gerekçesiyle kurumdan daha önce ihraç edilen ve yapımcılara programlara hiçbir şekilde çıkartılmaması talimatı verilen kişiler arasında sözkonusu ‘Alaturka’ yarışmasında jüri üyesi yapılanlar var mıdır?
TRT bir devlet kuruluşudur, her faaliyetinin kamuya açık olması ve trilyonluk mebláğlarla ilgili hususların karanlıkta kalmaması gerekir.
Cevaplarınızı bekliyorum beyler!