Dilek DALLIAĞ
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 09, 2005 00:49
Yaklaşık sekiz yıldır ülkemizde oyunculuk ve sunuculuk yapan Ayumi Takano, şimdi de bir şaka programı için kolları sıvadı. Birkaç özel tiyatro deneyiminin ardından, geçtiğimiz yıl Devlet Tiyatrosu ekibine katılan ve oradaki ilk ve tek yabancı oyuncu olmayı başaran Takano, ‘Daha yeni yeni bu işi Türkiye’de yapabilirim diye düşünmeye başladım’ diyor.
- ‘Şaka Şova’ diye bir program sunacakmışsın. Nasıl gidiyor hazırlıklar?
Her şey yolunda. Güzel olacak diye düşünüyorum, bakalım...
- Yeni şakacımız sensin yani bundan sonra...
Aslında şaka yapan ben değilim, seyirciler... Evlerinde çektikleri komik görüntüleri bizlere gönderecekler, biz de yayınlayacağız. Hatta o bantları yollayan arkadaşları stüdyoya davet edip, onlarla sohbet etmeyi planlıyorum.
- Sen çekim yapar mısın günlük hayatta?
Babam amatör fotoğrafçı olduğu için, çocukluğumdan kalan bir hobi bu... Şu an bir kameram yok, ama yakında olacak. O zaman bol bol çekerim.
- Peki habersiz çekilen görüntüleri yayınlayacak mısınız?
Biz eğlence programı yapıyoruz. O yüzden kimseyi üzmeyecek, rencide etmeyecek şakalara yer vereceğiz programda... Seyirciler bir şeyi çekelim diye de uğraşmasınlar, çünkü en iyileri tesadüfen çekilenler oluyor.
- Bu yıl ‘Hayat Bilgisi’ dizisine de başlıyormuşsun...
Evet, dizide İngilizce öğretmenini canlandıracağım. Çok eğlenceli olacağını düşünüyorum.
- Geçtiğimiz yıl Devlet Tiyatrosu’na giren ilk yabancı oyuncu oldun...
Evet, çok mutluyum. Bir yabancı oyuncunun AKM’de sahneye çıkması müthiş bir olay. Bu sadece benim değil Türk oyuncular için bile bir hayaldir. O açıdan kendimi şanslı sayıyorum. Sadri Alışık Tiyatrosu’ndayken Rumeli Hisarı’nda oynama şansı bulmuştum. Ondan sonra en etkilendiğim şey AKM’de sahneye çıkmak oldu. Bu sene de devam edecek.
- Oradaki rolün neydi?
‘Çayhane’ oyununda rol aldım. Oyunda Japonya’daki bir adada yaşayan köylülerin, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra oraya gelen Amerikan askerlerini göndermek için yaptıkları oyunlar işleniyor. Ben de bir geyşayı oynuyorum.
- Türkiye’ye geleli kaç yıl oldu?
Sekiz yıl... Ama açıkçası daha yeni bu işi Türkiye’de yapabilirim diye düşünmeye başladım.
- Yıllarca özel tiyatroda oynadın. Onları Devlet Tiyatrosu’yla kıyasladığında ne gibi farklılıklar görüyorsun?
İkisinin de kendine has özellikleri var. Ama benim aldığım eğitim Devlet Tiyatrosu’na daha yakın.
- Devlet Tiyatrosu daha mı klasik yani?
Evet, öyle denilebilir. Daha evrensel ve klasik eserler sahneleniyor. Türkiye’de özel tiyatroların durumu çok zor. Fakat onlardan öğrendiğim çok şey olduğunu da inkar edemem. Ben kendimi hep sıfır olarak düşünüyorum. Bir kere başka ülkeden geldim. Orada eğitim almış olsam da, Türkiye’de işe bir şeyleri yeni öğreniyor gibi girmeliyim.
- Türkiye hakkında kaleme aldığın yazılar, bildiğim kadarıyla Japonya’da yayınlanıyordu. Bu hálá devam ediyor mu?
Evet, iki yıldır devam ediyor. Devlet Tiyatrosu’nda ilk çıktığımda, Japon gazetelerinden röportaj talepleri geldi. Yaşadığım yerden dolayı, benimle ilgili orada çıkan haberlerin hepsi Türkiye’yle bir şekilde bağlantılı ayrıca... Japonya televizyonlarında burayı çok sık gösteriyorlar zaten.
- Peki Japonya’da devlet sanatçılığı statüsü var mı?
Hayır. Zaten bizde Devlet Tiyatrosu sistemi de yok. Dolayısıyla bağımsız gruplar, özel tiyatrolar var. Bunun için devlet sanatçısı olmak gibi bir şey söz konusu değil.
- Evlilik sana uzak mı Ayumi?
Uzak ya, ne yapalım! Evleneceğim kişiyi bulamadım henüz. Olsun, bunlar kısmet işidir. Çok şükür işim var. Çok sevdiğim, birlikte çalıştığım arkadaşlarım var. Evlilik başka bir şey tabii ama o da olur elbet, daha genciz...
Japon firmaları peşinde geziyor
- Az önce Sanyo firmasından bir iş teklifi aldın. Senin, yeni dijital kameralarının reklam yüzü olmanı mı istiyorlar?
Henüz ortada kesin bir şey yok, o yüzden fazla konuşmayayım. Ama zaten Japon firmaları sık sık bana geliyorlar. Açılışlarını falan da yapıyorum. Hem Türkçe hem Japonca konuşabildiğim için avantajlıyım. Tercümana gerek kalmadan her işi hallediyorum. Tesadüf işte, Sanyo firması da bugün geldi. Kendi ülkemde üretilenleri yaşadığım ülkede satabilmek adına bir şeyler yapabilirsem ne mutlu bana...