Güncelleme Tarihi:
AVRUPA’nın en büyük gazetesi Bild’in genel yayın yönetmeni Kai Diekmann aynen şunu söyledi:
“50 yıl önce Türklerin geldiği Almanya’yı dolaş ve bize yaz...”
Ben de ona şunu söyledim:
“Türklerin yaşadığı derin Almanya’ya seyahatimi, bir Türk hamamından başlatacağım.”
“Harika” dedi ve böylece onun deyişiyle, “Türkiye’nin en meşhur gazetecisinin Almanya seyahati” başladı.
DERİN ALMANYA SEYAHATİMİZNEDEN HAMAMDA BAŞLADI
Neden Türk hamamından start aldık?
Türkiye dışında hiçbir kelime, “hamam” kadar Türk değildir. “Das hamam in Hamburg” derseniz, o kelime Almanlaşır mı? Hamburg’daki binanın kapısından girerken kafamda işte bu soru vardı.
Türk tarihinin yüzlerce yılına fazla değişmeden direnen Türk hamamı, acaba Almanya’da yarım yüzyılda aynı güçle direnebilmiş midir?
Türk hamamı deyince, kubbeli, kubbesinin üzerinde küçük lombozvari delikleri olan bir mimari akla gelir.
İlk şaşkınlığımı Seevartenstrasse 10 numarada tipik Hamburg binasına girerken yaşıyorum. Burası eskiden bir hastaneymiş. Eee nerede o bildiğimiz Türk hamamı?
Onun sadece kapısı var. Yan tarafa tipik bir Türk hamamı kapısı konmuş.
HAMAMIN DUVARLARINDAKİ ATATÜRK RESİMLERİNİN SIRRI
Kapıdan girerken ilk dikkatimi çeken şey, duvarlardaki Atatürk resimleri oluyor. Bunun nedenini biraz sonra hamamın sahibi gelince anlıyorum.
Kapıdan giren kişinin kafamdaki “hamamcı” tipiyle yakından uzaktan ilgisi yok.
Hamamın sahibi Coşkun Coştur adlı bir Türk. Üzerinde blazer bir ceket var. Gömleğinin içine fular takmış. Elinde piposu ile hamamcıdan çok, 1960’lı yıllardan kalma Batılı bir Türk entelektüelini andırıyor.
1980 yılında 16 yaşındayken Karadeniz Bölgesi’nden gelmiş. Gençliğinde sol örgütlerde faaliyette bulunmuş. Almancayı ç
BİR TÜRK HAMAMININ GERÇEK MÜDAVİMİ KİMLERDİR
Türk hamamına sadece Türkler gider diye düşünürseniz çok yanılırsınız. Hamburg’daki Türk hamamının müşterilerinin yüzde 90’ı Alman. Yüzde 70’i kadın.
“Peştamal” denilen örtüleri alıp içeri giriyoruz. O anki hislerimiz şöyle. Ben, içeride göreceğimiz manzaradan emin olmadığım için tedirginim. Daniel ve Matthias ise merakla bakıyorlar.
İlk şoku, soyunma odasına giderken yaşıyorum. Çünkü bir önceki soyunma odasında, peştamalları üzerine geçiren kadınları görüyorum. İşte orada, yüzyıllardır değişmeyen “Türk hamamının” ne kadar Almanlaştığını görüyoruz. Burası kadın ve erkeklerin birlikte girdikleri bir hamam.
Gördüğüm ilk manzara şu. Tipik bir Türk hamamı, ama biraz buharı eksik. Ayrıca yerler kuru.
Hamamın ortasındaki göbek taşında 5 kadın uzanmış yatıyor. Bizimle birlikte 3 Alman kadını daha giriyor. Mesleklerini soruyorum. Biri bir kuruluşta asistanmış.
AMAN ALLAH’IM! GÖBEK TAŞINDA KADINLARLA BİRLİKTE YATIYORUM
Biz Türk erkekleri utangaçızdır. Kadınlarla aynı hamama girmek, göbek taşını paylaşmak bizim için çok zor bir şeydir. Etrafıma bakınca görüyorum ki, benim için çok zor olan bu “cohabitation”, Alman kadınları için o kadar zor bir şey değil.
Elinde fotoğraf makinesi ile içeri dalan Daniel “Hadi birlikte fotoğrafınızı çekelim” deyince ben iyice panikliyorum.
“Kadınlar rahatsız olmasın, izin vereceklerini sanmıyorum” diyorum. Daniel hiç oralı değil, “Aman Allah’ım, bir kadınla hamamda yarı çıplak fotoğraf çektirmek. Entegrasyona evet ama bu kadarı çok fazla değil mi...”
“Kesinlikle kabul etmezler” diyorum.
Daniel çok normal bir şey yapıyormuş gibi gidip kadınlarla konuşuyor. Hayret hemen kabul ediyorlar. Fotoğraflara dikkatle bakarsanız benim “embedded” halimi çok iyi görürsünüz. Utancımdan yüzüm kıpkırmızı oluyor ama herkes hamamın sıcaklığından zannediyor.
ÜÇ KADINLA GÖBEK TAŞINDA ‘İYİ Kİ DOĞDUN’ SÖYLÜYORUZ
İnsanoğlu rahata çabuk alışır. Nitekim, içimdeki maymun duruma hâkim oluyor ve 3 dakika içinde sanki hayatım hep böyle karma hamamlarda geçmiş gibi rahat davranmaya başlıyorum. Göbek taşının üzerinde 40 yıllık arkadaşmışız gibi bir sohbet başlıyor. Üçü de çok sempatik insanlar. İçlerinden birinin yaş günüymüş. Birlikte “Happy birthday” şarkısını söylüyoruz.
Yan tarafa bakıyorum, 2 Türk tellak, masanın üzerinde yatan 2 kadına kese çekiyor.
Türk hamamında masaj bir sado-mazo ilişkisi gibidir. Masajı yapan sadist, yaptıran ise mazoşisttir. Masajı yapan ve “tellak” denen kişi, aslında derinizi yüzmeye azmetmiş bir adamdır. Sizi resmen döver. Ama burada o sadist Türk tellağı gitmiş, yerine sanki zarif bir Tai masajcısı gelmiş.
Oradan, terapik Sufi müziğinin çaldığı dinlenme odasına geçiyoruz. Osmanlı dönemi evlerinden esinlenmiş dekorda alaturka bir meditasyon başlıyor.
50 YILIN DAMGASI: TÜRK HAMAMI ALMAN SPA’SI OLMUŞ
Türkiye’de yüzyıllardır değişmeyen hamam, Almanya’ya, bazı Türklerden çok daha fazla entegrasyon sağlamış. O anki duygularımı, Bild gazetesinde şöyle yazıyorum:
“Sevgili Alman okurlarım, göçün 50’nci yılında hepinize şu müjdeyi veriyorum. Finlilerin buhar banyosu, İsveçlilerin saunası varsa, sizin de artık ‘Almanlaşmış bir Türk hamamı’nız var.”
Göçün 50’nci yılında “Alman SPA’sı” doğmuştur...
Üç sempatik göbektaşı arkadaşımıza veda edip çıkıyoruz.
Derin Almanya seyahatimiz, hiç unutamayacağımız ıslak gözlemlerle başlıyor.
Merakla Daniel’e “Kadınları fotoğraf çektirmeye nasıl ikna ettin” diye soruyorum.
Şaşırarak, “Niye çektirmesinler ki” diye cevap veriyor.
“Hay Allah” diyorum. “Ben hâlâ Türk’üm, o hâlâ Alman...”
Şu dünyanın haline bak... İzmir’de sapına kadar erkek bir liseden, Almanya’da kadın erkek karışık bir hamam sefasına..
Demek ki biraz entegrasyon kürüne ihtiyacım var...
YARIN: Köln’de yapılan Avrupa’nın en büyük camisi. Açılışını kim yapacak? Açılan yarışmayı kazanan mimar kimdi? Caminin karşısında rastladığımız Alman öğretmen neler söyledi?