Güncelleme Tarihi:
Vizontele ve Vizontele Tuuba gibi gişede yüzü gülmüş filmlerin yönetmeni Yılmaz Erdoğan, senaryosunu yazdığı, yönetmenliğini yaptığı ve aynı zamanda başrol oyuncusu olarak kamera karşısına geçtiği Organize İşler’de İstanbul’daki suç ortamına, hırsızlara ve mağdurlara, mizahi bir pencereden bakıyor. Filmde Yılmaz Erdoğan ve kısa bir rolle karşımıza çıkan Cem Yılmaz'ın dışında Tolga Çevik, Özgü Namal, Demet Akbağ ve Altan Erkekli gibi önemli isimler var.
Arkadaşınızı tabuta koyarsınız. Bir mahalle kahvesinin önünden geçerken yardıma gelip, el verenleri bir güzel soyar, sonra da yavaşça olay mahalinden uzaklaşırsınız.
Aralarından biri “Cenazenin sahibi kim? Tabut nereye gidiyor kardeş?” diye sorana kadar kimse olayın farkına varmaz. O arada dolandırıcılar çoktan uzaklaşmıştır bile.
İşte size fıkra gibi gelse de gerçekten yaşanmış organize bir suç; organize suçların ne kadar iyi işlediğine iyi bir örnek; kısacası Organize İşler.
Yılmaz Erdoğan, üçüncü filmi Organize İşler’de, bize üç tip insandan bahsediyor: tabutun içindekiler, tabutu taşıyanlar ve bu işi organize edenler.
OCEAN’IN ÇETESİYLE ALAKASI YOKTUR
Filmin başrolünde muhteşem görüntüleriyle karşımıza çıkan İstanbul tam bir suç şehri haline gelmiş. Kapkaç, hırsızlık, dolandırıcılık almış başını gidiyor. Hırsızı kovalayıp polise yakalatıyorsunuz, kullandığınız araç çalıntı çıktığından suçlu durumuna düşen, hırsız yerine konulan siz oluyorsunuz. Uzun lafın kısası, çivi tamamen çıkmış durumda. Size batmasın diye ne kadar uğraşırsanız uğraşın, olmuyor.
İlklerin filmi |
- Boğaziçi ve İstanbul’un havadan çekimleri için Super Gyron FS kamera stabilizasyon sistemi ilk kez Türkiye’ye getirildi. - Organize İşler’de son dönemde Türk sinemasında ilk kez sinemaskop, yani geniş ekran gösterim formatı kullanıldı. - İlk kez bir Türk filmi Almanya, Avusturya ve İsviçre’de Almanca altyazılının yanı sıra dublajlı versiyonu ile de seyirci karşısına çıktı. Ayrıca film Almanca’nın yanı sıra İngilizce, Flemenkçe altyazılı versiyonları ile de Türkiye ile aynı anda Avrupa izleyicisiyle buluştu. |
Numan (Yılmaz Erdoğan) ve çetesi (her ne kadar ağır çekim yapılan bir sahnede toplu halde üzerimize üzerimize yürüseler de Ocean’s 11 ve 12 ile bir ilgileri yoktur. Yılmaz Erdoğan, Numan ve çetesinin onlarla hiç bir alakasının olmadığını defalarca dile getirmiştir) araba çalıp, dolandırıcılık yaparak geçinmekte.
Zaman zaman zenginlerin sürdüğü yaşama özenseler de, oldukça neşeliler, yaşamdan zevk almayı biliyorlar, zorluklarla dolu yaşamlarından mizahı eksik etmiyorlar.
CEM YILMAZ GOLF OYNUYOR
Numan, çapkınlık yaptığı bir gün, sevgilisinin kocasına yakalanınca çareyi tabana kuvvet kaçmakta buluyor. Onu peşindekilerden kurtaran, intihar etmek isteyip ama onu bile becerememekte olan Süpermen, daha doğrusu Süpermen kılığında stand-up şovlara çıkıp, ilk gösterisinde kovulan Süpermen Samet (Tolga Çevik). Numan, kendisini öfkeli kalabalıktan (birazdan daha da iyi anlayacaksınız, bu aralar Televizyon Makinası’nı çok sıkı takip etmekteyim) kurtaran bu saf adamı, bu dünyayı terk edip, kendi deyimiyle Kripton’a gitmekten vazgeçirerek, Organize İşler çetesine dahil ediyor.
Yapılacak iş basit; çalıntı arabalar vatandaşa satıp, arazi olunacak.
Ama gelin görün ki, beceriksiz Süpermen, daha ilk denemesinde karşısına çıkan Umut Ocak’a (Özgü Namal) aşık olup, işi yüzüne gözüne bulaştırıyor. Sonra olanlar oluyor tabii.
Cem Yılmaz nerede derseniz, kendisini filmin başında ve sonunda golf oynarken görüyoruz. Nasıl golf oynadığını sormayın ama, filmi görünce anlarsınız...
BONUS KAFALI KASİYER YAMA GİBİ DURUYOR
Kendi yaşamından kesitler taşıyan Vizontele serisine ara vererek, bu kez bir İstanbul hikayesi anlatmayı tercih eden Yılmaz Erdoğan, kurtaranların, kurtarıcıların, hırsızların ve mağdurların yanına götürüyor bizleri.
Organize İşler’de soyanlar ve soyulanlar var. Soyulanlara üzülmemek elde değil tabii, ama tuhaftır ki filmde sık sık soyanlara üzüldüğümüz anlar da oluyor. Çünkü yönetmen, film boyunca kamerasını kimseden uzak tutmuyor, hem hırsıza hem de mağdura çeviriyor, böylece olaylara geniş açıyla bakmamızı sağlıyor.
Nedense, çıkışta, filmin çabuk bittiğini, eksik kalmış bazı noktalar olduğunu düşündüm. Organize İşler’den İstanbul’daki suç ortamını daha detaylı ele almasını, izleyenlere, tabii ki esprili bir dille, daha detaylı, çetrefilli suçlar, enteresan suçlular sunmasını bekliyordum, ancak filmi bu anlamda zayıf buldum.
Hadi şimdi de kendi dediğimi çürüteyim, karşımızda İstanbul’un suç haritasını çıkarmaya soyunan bir belgesel mi var ki ben böyle konuşuyorum!
Neyse, geçelim bu konuyu.
Filmde beni rahatsız eden bir başka detay, hikaye içinde yeri olmayan sahneler oldu. Bonus kafalı kasiyer esprisi sahiden de yama gibi duruyor. 4,5 milyar bütçeli bu filme sponsor olan Garanti Bonus’un katkısının miktarını bilemiyoruz tabii, ama keşke onlara daha az göze batan bir şekilde teşekkür edilebilseydi!
VE OYUNCULAR...
Aylardır basının özel ilgisiyle karşa karşıya olan Berrak Tüzünataç’ın rolünü merak edenler için söylüyorum, Berrak’ın rolü yok denecek kadar az, ama kendisi görüldüğü o kısa sürede bile güzelliğiyle göz kamaştırıyor diyebiliriz.
Yılmaz Erdoğan’ın sevgilisini canlandıran Ebru Akel, belki de canlandırdığı karakterinin altının yeterince doldurulamamış olması ve hikayeye son derece anlamsız bir şekilde girip çıkması nedeniyle, olmasa da olurlar arasında birinci sırada yer alıyor.
Özgü Namal, annesi rolündeki Demet Akbağ ve babası rolündeki Altan Erkekli, son derece gerçekçi tiplemelerle karşımızdalar. Akbağ ve Erkekli, hiç bir konuda anlaşamayan, kadının dominant rolde olduğu karı-koca olarak akılda kalır bir performans sergiliyor.
Berfin Erdoğan, Vizontele Tuuba’daki kısa rolünden sonra ilk kez kamera önünde bu kadar uzun kalıyor. Rahatlığı ve de tabii ki babasına olan benzerliği ile Numan’ın kızı rolü için biçilmiş kaftan.
TELEVİZYON MAKİNASI’NIN ÖZGÜR’Ü
Filmin Süpermen’ini canlandıran Tolga Çevik, canlandırdığı karakterin takma adına yakışır, süper bir performans sergiliyor.
Kişisel bir gözlem olacak belki, ama, Süpermen Samet’i izlerken pek çok kez (en çok da Numan’ın, Samet'i, “Para nerde? Araba nerde?” sorularıyla terlettiği sahnede), Televizyon Makinası’nda çıkacağı anı heyecanla beklediğim Özgür geldi aklıma (Okan Bayülgen de her Cumartesi gecesi bir yolunu bulup Özgür'e rahat vermiyor ya, ondandır herhalde!)
En başta ve sonda kısa süreliğine izlediğimiz Cem Yılmaz, filmde son derece ağır bir mafya babasını canlandırıyor. Bu kez güldürmüyor, ürkütüyor belki, ama ne kadar iyi ve çok yönlü bir oyuncu olduğunu da kanıtlamış oluyor.
Organize İşler’in organizatörüne gelirsek. Yılmaz Erdoğan, Vizontele ve Vizontele Tuuba’daki naif, saf delikanlıdan sonra bu kez hayli farklı bir karakterle çıktı karşımıza. Numan, hâlâ saf kalmış yanları olsa da, feleğin çemberinden geçmiş, İstanbul’un arka sokaklarına ayak uydurmuş bir adam.
İSTANBUL, İSTANBUL
Yılmaz Erdoğan, Organize İşler’in başrolünde İstanbul var dediğinde, ben olayı tam olarak kavrayamamışım.
İzleyince anladım.
Filmin başrolünde gerçekten de İstanbul var.
Ve de başrol oyuncusu o kadar iyi resim vermiş ki, onu ilk gördüğünüz andan itibaren aşık olmamanız mümkün değil.
Helikopteri olanlar ya da helikopterle şehir turu yapmış olanlar varsa onlara yabancı gelmeyecektir belki, ama tepeden çekilmiş İstanbul görüntüleri çoğumuz için yeni ve bir o kadar da etkileyici.
Hollywood filmlerini aratmayan bu görüntüler sayesinde, nasıl güzel bir şehirde yaşıyor olduğumuzu anlamış bulunuyoruz. Bu görüntülere eşlik eden muhteşem müzikler de seyre ayrı bir keyif veriyor. Özellikle Boğaziçi, köprü ve orman yolundaki helikopter çekimlerine eşlik eden Brooklyn Funk Essentials’a doyum olmuyor.
Yılmaz Erdoğan’a ve görüntü yönetmeni Uğur İçbak’a, gözümüzü açtığı, bu çirkin şehirde yaşanmaz artık, diye yakındığımız şu günlerde, yüzümüze su serptiği için teşekkür etmek gerek.
Yılmaz Erdoğan ve ekibi “Organize işler.” cümlesinin hakkını vermişler, son derece organize çalışarak, Türk sinemasına yeni bir soluk getirmişler.