Güncelleme Tarihi:
Altında da, her üç erkekten ikisinin, her üç kadından birinin sigara içtiği, toplamda nüfusunun yarısı tütün kullanan ve en yakın takipçisi Lübnan’a bu konuda 10 puan fark atmış bir ülkenin dumanaltı kalmış verilerini okudu. Arada "Türk gibi sigara içmek" lafının tam anlamıyla ne kadar doğru olduğu iğnelemeleri eşliğinde. Aslına bakılırsa, Amerikalıların mahcup olup olmayacağı, yasanın bar ve
restoranları da kapsayacağı 19 Temmuz 2009’dan sonra belli olacak. Türk gibi tüttürenler, kavgasız gürültüsüz bırakabilecek mi o zaman göreceğiz. Bugün 35 eyalette birden sigara yasağı uygulayan Amerikalılar ise bu geçişi çoktan becermiş. Öyle ki, özellikle New York’ta yaşanan onca tantana, "Yapamazsın", "Yasaklayamazsın", "İfade özgürlüğümü kısıtlayamazsın" gibi restleşmelere, mahkemelere kadar giden çekişmelere rağmen, kentte bugün, restoranlarda bir zamanlar sigara içildiğini neredeyse kimse hatırlamıyor. Hatta şöyle söylemek daha doğru: Başka türlüsünü düşünemiyorlar bile.
New York’ta daha çok Avrupalıların gittiği, eurotrash dedikleri mekanların en bilinenlerinden Felix’te, garsonlar 90 günlük geçiş süresi verilen sigara yasağının başladığı 30 Mart 2003’ü ağızlarında üç sigarayla servis yaparak geçirmişti. Bir yandan yasağı protesto ediyor, bir yandan da, bu yasak nasıl olsa tutmaz, diye düşünüyorlardı. Oysa şimdi sigara içmek için dışarı çıkanların bakışmalarına "smirting" (sigara içerken flört etmek) diye laflar uyduruyor, sigara içenleri sıradışı, sigara içmeyi de istisnai bir durum olarak görüyorlar. Sex and City’nin bir bölümünde, kentteki son tiryakiyi bulduğunu düşünen Sarah Jessica Parker gibi.
Greenwich’teki caz mabedi "55 Bar"a sigarasını söndürerek girmek zorunda kalan sigaracılar, her ne kadar hálá girişte Bloomberg’e izmarit bağışı yapsa da, aslında New York’taki sigara yasağının hikayesi o kadar kişisel değil.
YASAK NY’A GELMEDEN TEST EDİLMİŞTİ
Dünyanın sigara yasağını restoran ve barlara kadar genişleterek bu kadar yaygınlaştıran ilk büyükkenti olan New York’a gelmeden, Amerikalılar işi önce başka yerlerde test etmişti. Arizonalılar halka açık bazı alanlarda sigara içilmesini 35 yıl önce yasakladı. İki yıl sonra da, ona Minnesota katıldı.
Sonra 1990’lara kadar sigaracılar rahat yaşadı. Ancak 1990’da California Eyaleti’nin San Luis Obispo Kenti, bar ve restoranlar dahil, halka açık bütün kapalı alanlarda sigara içilmesini yasaklayınca domino gösterisi de başladı. Eyalet yönetimi, 1994’te yasağı eyaletteki tüm kapalı işyerlerine, 1998’de de halka açık bütün kapalı alanlara kadar genişletti. Yasak, oradan 2002’de Doğu’ya sıçradı ve Florida’ya geldi. Bir yıl sonra da kuzeyde New York’a. Bugün ABD genelinde 35 eyalette, bar ve restoranlar dahil kapalı kamusal alanlarda sigara içmek yasak. Hatta kapalılar bitti, şimdi açık alanlara geçtiler. California’daki 20 kentte, evler hariç hiçbir yerde sigara içilemiyor. New Mexico, Utah eyaletleri de aynı yolun yolcusu...
New York’ta mesele her ne kadar şimdiki belediye başkanı Michael Bloomberg’le özdeşleştirilse de, aslında tiryakilere ilk darbeyi onun selefi Rudy Giuliani vurdu. 1994’te seçildikten bir yıl sonra, Cumhuriyetçilerin yıldız belediye başkanı, 35’ten fazla sandalyesi bulunan mekanlara sigara yasağı getirdi. Görevi 2001’de devralan Bloomberg’in iki yıl sonra başlattığı asıl sigara yasağı, işte o kritik sandalye hesabını ortadan kaldırmaktan ibaretti. Johns Hopkins Üniversitesi’ne sağlık araştırmalarında kullanılmak üzere 100 milyon dolarlık bir bağış yapan eski tiryaki, ben bu işi neden kentte de sürdürmüyorum, diyerek meseleyi kişisel olmaktan çıkarmaya karar vermişti, o kadar.
Sigara yasağı New York’ta ilk gündeme geldiğinde, tıpkı şimdi İstanbul’daki gibi yine herkes "Olmaz, başaramazlar" dedi. Uygulama başladığında da bir sürüsü direndi. Özellikle barlar, gece belli bir saatten sonra müşterilerinin sigara içmesine göz yumuyordu. Amerikan televizyonlarının talk şov yıldızları da, bu yasakla insanların soluduğu havanın temizleneceğini iddia edenlerden, havası dünyanın en kirli kentlerinden New York’ta yaşayan geri zekalılar, diye bahsediyordu.
BLOOMBERG’ÜN SAĞLIKÇI EKİPLE GECE BASKINLARI
Her şeyin 90 günlük bir geçiş aldatmacası olduğu ve kentin gelmiş geçmiş en huysuz, en aksi başkanı denilen Bloomberg’in aslında bir köşede "sinsice" sırasını beklediği temmuzda anlaşıldı. Yazla birlikte Bloomberg, belediyenin sağlık müfettişlerini yanına alıp geceleri baskınlar düzenlemeye başladı. Ona, cesaretlenen muhbir vatandaşlar da eklendi ve bir yandan belediyeciler, bir yandan hangi masadan açıldığı belli olmayan telefonlar sonrası direniş kırıldı. İlk bir yılda 3 bin ihbar, 217 bin dolar da baskın cezasının ardından New Yorklu pustu. Yasağa uyma oranı, ilk yıl yüzde 97’ydi.
İşletmeciler pabuç pahalı gelince sigara konusunda bir süre sonra müşterilerini kendileri uyarmaya başladılar ama bir yandan iş mahkemelere de düştü. "Sigara İçenleri Tacize Karşı Lobi Yapan Vatandaşlar " (CLASH) gibi ilginç adlar altında örgütlenen tiryakiler, eyalet yönetiminden belediyeye yasak kararı alan kim varsa herkese dava açmaya başladı. Barlardan, restoranlardan, bingoculardan bağışlar toplayıp avukatlara verdiler. Ama yine olmadı. Hepsi reddedildi. O davalardan birinde, yargıç sigara içilmesini gerekçelendirmeye çalışan tiryakilere aynen şunu dedi: "Sizinki küçük bir cetvelle Everest Dağı’nı ölçmeye benziyor."
KİMSENİN AKLINA İÇMEK GELMİYOR
Peki hiç mi kimse itiraz etmez. Hiç mi biri çıkıp araz çıkarmaz, "Parası neyse veririz" deyip bir tane çıkarıp yakmaz. Chicago kökenli sushi’ci Japonais’nin New York restoranı müdürü Malek Amrani (altta), meseleyi galiba en rahat açıklayabilecek kişi. Fas’tan üç yıl önce New York’a gelip kişi başı en az 100 dolar hesap ödenen bir lokantanın müdürü olan Amrani, olayı kendinden örnek vererek özetliyor: "Eğer bu işi Fas’ta yapıyor olsaydım, herhalde sigara yasağı yüzünden epey sorun yaşardım. Ama burada olmuyor. Kimsenin aklına ’Ben sigara içeceğim’ demek gelmiyor. Sanırım eğitimle ilgili." Sonuçta pasif içiciliği önlemeye yönelik sigara yasağının, New York’ta halk sağlığı açısından büyük bir başarı sağladığı kesin. Örneğin 2004’te sigara içilebilen New Jersey eyaletinde yapılan bir ölçümde, kapalı mekanlarda havanın New York’a göre 9 kat daha kirli olduğu ortaya çıktı. New York’ta yapılan ölçümlerde de yine yasak öncesi havanın 6 kat daha pis olduğu anlaşıldı.
Restoran ve barlar zarar etmedi işler büyüdü
Ancak restoran ve barlar, sigaracıların aksine, yasak yüzünden hiç de sanıldığı gibi zarar etmedi. Kentin yaşam rehberi Zagat’ın, 2004’te sigara yasağının hemen ardından 30 bin işletmeciyle yaptığı bir ankete göre, New York’ta bar ve restoranlara gidenler, 6’da 1 oranında arttı. Belediyenin tuttuğu istatistiğe göre de yine iddia edildiğinin aksine yasak sonrası içki ruhsatlı yerlerin vergi ödemeleri yükseldi. Araştırma 2006’da yenilendi ve yine benzer bir sonuç çıktı.
Bugün New York’taki restoran işletmecileriyle yüz yüze konuştuğunuzda aynı şeyleri onlardan da duyabiliyorsunuz. Kentin en popüler bar zinciri Heartland Brewery’nin Union Meydanı’ndaki müdürü Paul Schlader (üstte), ilk yıl etkileneceklerini düşündüklerini ama hiç öyle olmadığını söylüyor. 1994’te kurulan zincirin işletmecisi, sigara yasağının lafını bile etmeden "Zaten büyüyoruz, büyümeye de devam ediyoruz, hiç hissetmedik" diyor.
Aynı şeyi, bu yasaktan en çok etkilenmeleri beklenen caz ve blues barlarda da duymak mümkün. Her ne kadar kapısındaki izmarit dolu kovayı Bloomberg’e adasa da, kentin en iyi caz kulüplerinden "55 Bar"ın işletmecisi Taralynne, yasak başlamadan, sigarayı önce kendisinin bıraktığını anlatıyor. Ayrıca kovayı protesto için koymadıklarını, cazın illa sigara dumanı altında dinlenmesi gerektiği gibi bir kuralın da olmadığını söylüyor: "İsteyen çıkar sigarasını içer, tekrar gelir müziğini dinler."
Çok memnun kaldık, dışarıyı da yasakladık
En lüks lokanta yasağa nasıl uyuyorsa, ucuz ve müşteri profili öğrenci ağırlıklı mekanlar da aynı. Hiçbiri şikáyet etmiyor. Ayrıca müşterilerinden de bir itiraz duymadıklarını söylüyorlar. Union Meydanı’nda, New York Üniversitesi yurtlarının tam göbeğinde, kentin en iyi fiyat/kalite dengesine sahip noodle’ını yapan Republic’in işletmecisi Paul Byron Downs, "Yasaktan o kadar memnunuz ki, hakkımız olduğu halde dışarıdaki masalarda da kimseye sigara içirmiyoruz" diyor. Ne işlerde bir gerileme ne bir tatsızlık, hiçbir şey yaşamamışlar. Yasağın restorandaki fiili gözeticileri garsonlar da bu konuda hiç sıkıntılı değil. Örneğin Frances You Sanderson (üstte), şimdiye kadar hiçbir müşteriyle sigara yüzünden tartışmak zorunda kalmamış.
Hem sağlık hem de Bordeaux’lar için
New York’un hip mekan sihirbazı Danny Meyer’ın, bugün Zagat listesinde 1 numara olan restoranı Union Square Cafe, 2003’ü beklemeden sigara yasağını kendi başlatanlardan. Rudy Guiliani’nin "35 sandalye" kuralından da bir yıl önce, New York’un yayıncılarının müdavimi olduğu restorantta sigara içmeyi yasaklamışlar. Genel Müdür Christopher Russell (üstte), bunu önce kendi müşterilerinin sağlığı için yaptıklarını anlatıyor. Russell, kentte her köşe başında açılan taze sıkılmış meyve suyu dükkanlarının bile sağlık konusunda New Yorkluların ne kadar hassas olduklarını anlamaya yeteceğini söylüyor. Ama mesleki başka bir gerekçeleri daha var. Müşterilerinin Bordeaux şarabının tadını daha iyi almasını da istemişler.
Savaşçı tiryakiler gibi kalantorlar da kaybetti
New York’un, beyaz saçlı adamların kırmızı deri koltuklarına kurulup ellerinde bol buzlu Scotch bardaklarıyla bilardo masasının kenarında Havana yaktıkları özel kulüplerinin, böyle bir yasak işine baştan teslim olmalarını kimse beklemezdi. Onlar da öyle yaptılar, kerli ferli üyelerine güvenip takmadılar. Ama Bloomberg ne yaptı. Bunların en bilinenlerinden, Gramercy Parkı’nın tam yanındaki Players’ı bastı ve giriş masasında kül tablası buldu diye 120 yıllık kulübe ceza kesti. Players da belediye ve eyalete dava açtı. Pasif içicilik koskoca bir yalandır, diye. Sonra başka kulüpler de eklendi Players’ın davasına ama öbür "özgürlük savaşçıları" gibi kalantorlar da kaybetti.
Players’çılar şimdi bu konuyu açmak istemiyor, o yüzden hiçbiri konuşmadı. Bütün havadisi veren komşuları National Arts Club’ın yöneticileri. Players kadar eski bu kulübün başkanı ise dalga geçiyor, helak ettiler kendilerini, diyor. Çünkü Başkan O. Aldon James Jr. (sağda), kendi kulüplerindeki tablolar artık dumandan zarar görmeyeceği için bu yasaktan çok memnunmuş. Hem konuşup hem de bir yandan haftaya çıkacağı Paris seyahati için yanında duran Bush’ların eski gelini Sharon Smith’den tavsiyeler almaya çalışıyordu. Sonuçta yasağı New York’ta herkes, kendi meşrebine göre farklı yorumluyor.
PHILIP MORRIS VIRGINIA’YA TAŞINDI
Ekonomik açıdan kesin olan ise sigaracıların bu işten çok büyük darbe yediği. Sigara yasağı yüzünden ne kadar gelir kaybına uğradıklarını net olarak açıklamıyorlar. Bilinen, ABD’de satılan sigaraların yüzde 30’u New York bölgesinde üretiliyorken yasağın ardından ufak ufak taşınmaya başladıkları. Örneğin merkezi Manhattan’ın göbeğinde bulunan Philip Morris, istenmediğim yerde kalmam, deyip yasağın ardından bir yıl sonra Virginia’ya taşındı. Soranlara da ekonomik sebeplerden" dedi.