Güncelleme Tarihi:
İşte, çok tartışılacak açıklamaları:
- İstanbul’un yarısı orman ama yerleşimin olmadığı kuzeyde, güney beton. Vatandaş yeşili hissedemiyor. Ağaç dikecek yer bulamıyoruz. Sokak kenarlarına dikilan ağaçlar yeşil vasfında görülmüyor zaten. Daha şehrin 1/100.000’lik planları çıkmadı. Bu saatten sonra çıksa da değeri yok; çünkü plan yapacak alan kalmadı şehirde.
- Ümraniye’de kurşun zehirlenmesinden bir ölüm oldu; Melih Çubukçu. “Yakındaki döküm atölyelerinden zehirlendi” dediler. Kan tahlillerine göre kurşun değeri 160 mikron çıktı. Suçu sanayicide mi arayalım, yoksa sanayi bölgesi çevresine konut izni veren belediyecilerde mi?
- İstanbul’da çadır kuracak yer yok. Bir deprem olsa Güngören, Bağcılar, Esenler’de kaç kişiyi kurtarabiliriz bilemiyorum. Sokaklarına girilmiyor. Buralarda kentsel dönüşümle rezidans tipi yüksek binalar inşa edilmeli. Çevresi de boş bırakılmalı.
- İstanbul’da Osmanlı döneminde inşa edilmiş bütün paşa camilerine bakın, hepsinin tek minaresi vardır. Fazla minare için parası mı yok; var ama ne var burada, edep. Biz şimdi yapıyoruz üç-dört minare, şehir estetiğini kaybetti.
- Su sorunu mesela. Yüzde 100 doluluk var ama, bir yıl su akmasa şehir susuz kalır. Günde 2 milyon metreküp su lazım bu şehre. Meksika’dan Angurya denilen bir yılan balığı okyanusu aşıp geliyor, Sazlıdere Barajı’ndan besleniyordu. Şimdi kirlilikten öldü göl, gelmiyor artık.
DOĞA HESAP SORACAK
- Toprak nefes almak istiyor İstanbul’da, suyla, güneşle buluşmak istiyor, buna engel oluyoruz. Çok moderniz diyoruz, her tarafa bina, kaldırım yapıyoruz, toprağı hapsetmişiz. Bir gün bunun intikamını almaz mı bu şehrin toprağı sanıyorsunuz?
- “Mihrabat Korusu’nda ağaç kesimi var” dediler. Her bir ağacın rölövesi var burada. Tek bir ağaç kesilsin korudan, istifa ederim. Sırf buraya bakan mühendis arkadaşımız var. Ama, İstanbul’a 12 milyon nüfusun yaptığını 300 kişilik ekiple kontrol edemem. İhbar bir vatandaşlık görevi. Gördüğün yanlışı söylememek büyük günah.
- Tuzla’da bin tane zehirli varil bulundu, çevre kanunu bir gecede çıktı, elim kuvvetlendi. Sanayici bir şey yaptığı zaman yazıyorum cezayı, kıpırdayamıyor. 15 trilyon ceza yazdım geçen yıl. Hastanenin biri çöple tıbbi atığı karıştırmış 385 bin TL ceza yazdım.
- Çengelköy’de oturuyorum. Geçen yaz hep sabah 5’te yattım. Kulağım hassas, eğlence merkezlerini çıkardıkları seslerden tanıyorum. Hepsinin telefonu var, arıyorum, “Kapat sesi” diyorum. Dinlemezse cezayı yazıyorum. “Turizme darbe indiriliyor” diyenlere “Gürültü pazarlanamaz” yanıtını veriyorum.
- Almanya’da gürültü yaptığınız zaman polis gelir. Burada polis benim görevim değil diyor. Ben aracı durdurup egzos pulunu kontrol edemem. Ankara’ya teklifimi götürdüm. Çevre polisi, kolluk kuvveti olmadan teknik elemanlarla sorunları çözemem.
- Çevreci politikalar üretenlere oy verin. Çünkü bu ülkede her şey bozulabilir, her şey de düzelebilir. Ekonomi bozulur, dış politika bozulur, düzelir. Ama bir ülkenin suyu, toprağı, çevresi kirlenirse bunun düzelmesi mümkün olmayabilir.