Güncelleme Tarihi:
Deprem ve İstanbul
Böyle bir başlık bile itici geliyor insana değil mi? Eski hanımlar bu gibi tehlikeli laflar için, ‘‘Ağzından yel alsın’’ derlerdi. Alsın tabii ama, bunu demekle ve yine eskilerin belayı savuşturmak için yaptığı gibi, yakaya tütü demekle iş bitmiyor. Çünkü bu konu çok ciddi ve geçen zaman bu ciddiyeti azaltmıyor, artırıyor. Şunlardan dolayı:
1) Önce bu şehrin tarihinde en çok 100 yılda bir, yer sarsılmış. En son büyük deprem 1894'te oldu. Demek ki bir süre sonra bir yer zangırtısı daha ‘‘mukadder’’.
2) Tarihteki şehirde, konutlar tahtadan yapılıyordu. Tahta evin depremde en çok çivileri girer çıkar, kendisine bir şey olmaz. Buna rağmen 1894'te 10 binin üzerinde insan öldü. ‘‘Yeni İstanbul’’ ise baştan başa, bozuk yapılmış betona dayalı. Bunların altı gider gelirse, neler olacağını düşünmek gerekmiyorsa, acaba akıl ne işe yarar?
Felaket, ilk anda ölenlerin miktarı ile bitmez. Enkaz altında kalacakların doğuracağı sonuçlar yani susuzluk, salgınlar ve yangınlar, daha beteridir.
Gerçekçi olursak, yapılmış ve oturulan sayısız bina için artık toplumun ve devletin yapacağı bir şeyin kalmadığını anlarız. Kimilerinin, ‘‘çürük yapıların tespiti’’ çalışmalarının başlatılması gibi, ancak acı mizah yanı ağır basacak önerilerde bulunduğunu hatırlıyorum. Bürokrasi, hangi binanın depreme dayanıklı olacağını saptama gibi teknik ve çetrefil bir çabaya girer mi? Onu, buna hangi güç zorlayacak ve kim denetleyecek? Bu tespitte (birçok binanın ilk yapılışında olduğu gibi) avanta düzeninin işlemeyeceğinin garantisi ne olacak? Bir de böyle yüklü bir işe vakit kaldı mı? Ve bu tespit ne kadar sürer? Ve en son, diyelim ki bu mucize gerçekleşti ve tespit bitti. Bu, ne işe yarayacak? Onca konutu ve resmi binayı boşaltacak mıyız? 40 trilyonluk açıklı bütçe, yenilerini nasıl finanse edecek?
(...) Yapılacak üç önemli iş var.
1) ‘‘İlk yardım’’ düzenine hemen başlanmalı. (...)
2) Bundan sonrası için bari, disiplinli bir imar düzeni kurulsa. (...)
3) Üçüncü önemli iş biraz eski dosyaları karıştırıp, ibret-i álem için birkaç can yakmak olabilir! (...)
(İstanbul Maceramız. Remzi Kitabevi. 1.Basım. 1995)