OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 07, 2005 00:00
Tartışmanın başlangıcı, Şehir Hatları İşletmesi’nin, Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) işletmesine devrine uzanıyor. Bu yılın 26 Mart gününe. 32 vapurun İDO’ya geçtiği o gün, İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy bir basın toplantısı düzenliyor.Ve ertesi gün gazetelerde kendisine atfen, şimdi söylemediğini iddia ettiği şu sözler yer alıyor: ‘Artık hızlı
balık yavaş balığı yutuyor. Yeni gemilerde de İstanbullular denize simit atacak ama martılar hızına yetişebilecek mi bilmem.’ Paksoy’un, söylemedim, dediği o sözlerden sonra martılar üzerinden başlayan kampanya öyle bir hale geliyor ki, iş çığırından çıkıyor. Köşe yazıları, imza kampanyaları, protesto mesajları, gösteriler vs... Paksoy her fırsatta, vapurlar değişmeyecek, vapurlar kalacak, vapurlar rehabilite edilip geliştirilecek gibi şeyler dese de nafile. Vapurumuvermiyorum.org diye bir site mi açıldı, hemen İDO vapurlarhepkalacak.com diye başka bir site açıyor ama boşuna. İstanbul’un vapurları gidiyor hezeyanı bir türlü bitmek bilmiyor. Genel Müdür Ahmet Paksoy’a bir kez daha sorduk. İstanbul vapurları ne olacak? Hep kalacak, dedi. Ve biz de bu vesileyle sizlere artık İstanbul’un bir simgesi haline gelmiş vapurların hikayesini anlatmak istedik. Atlas Dergisi Ağustos sayısında İstanbul vapurlarıyla ilgili bir dosya hazırladı. Orada yer alan yazılardan biri da Eser Tutel’in araştırması. Mesela biliyor musunuz, İstanbul’a ilk geldiklerinde aslında pek de hoş karşılanmamışlardı... Hatta önceleri iskele olmadığından yalı bahçelerine yanaşırlardı... Sonraları elbette onlar İstanbul’u, İstanbul da onları sevdi. İçlerinden Bahariye, hep güzelliği ile anıldı. Tarzı Nevin, dönemin son teknolojisini yansıtıyordu. Güzelhisar, 75 yıl sefer yaptı. Hálá görevde olan Paşabahçe, Adalıların gözdesi oldu. İşte İstanbullular için bu 166 yıllık alışkanlığın, Şehir Hatları vapurlarının hikayesi...İstanbul’un iki yakasını birbirine bağlayacak ilk yandan çarklı buharlı gemi, 1839 yılında Boğaziçi’ne geldiğinde şehirde büyük bir tartışma koptu. Vapura en fazla karşı çıkanlar, işlerini kaybetmekten korkan ve sayıları 19 bine varan pazar kayıkçıları, mavnacılardı. Çalıştığında etrafı toza dumana boğan, büyük gövdeli ve pek gürültülü bu araçlara alışmak İstanbullular için de kolay değildi. Bugün şehrin simgesi kabul edilen Boğaziçi vapurları tıpkı Paris’in Eyfel Kulesi gibi, ilk başta pek hoş karşılanmadı. Ancak 166 yıl önceki o ilk seferden bu yana, 200 vapur İstanbullulara hizmet verdi.Uzunca bir dönem Londra için metro ne demekse, İstanbul için vapur ulaşımı o anlama geldi. Şehir, Tarihi Yarımada ile Rumeli kıyılarına doğru yayıldığı için pazar kayıkları ile ulaşım zor oluyordu. Ama vapurlar büyük bir kolaylık yaratmıştı. Kent bile, vapurların ulaşıp merkeze bağladığı semtlere doğru büyüyordu.PADİŞAH’IN İZNİYLE ŞİRKETİ HAYRİYE KURULDUBir İngiliz ve bir Rus şirketi bu durumu görüp 1846’da Galata Köprüsü’nden Adalar’a vapur seferi başlattı. O zamanlar İstanbul’da iskele yoktu, vapurlar Galata Köprüsü’ne yanaşırlardı. Sefer yaptıkları yerlerde de nerede uygun yer varsa yolcuyu oraya indiriverirlerdi. Bazen bir yalının bahçesine yanaşır, bazen de açıkta bekleyen kayıklara yolcuyu aktarırlardı. En popüler vapur bekleme yerleri ise merkezi kahvehanelerdi.İngiliz ve Rus girişimcilerin vapurla yolcu taşımacılığındaki başarısı Padişah’ı harekete geçirdi. Abdülmecid’in izniyle 1851’de, bugün adı hálá hatırlanan Şirketi Hayriye kuruldu. Bu şirket, aynı zamanda Türkiye’nin ilk anonim ortaklığıydı.İngiltere’de inşa ettirip getirdiği yandan çarklıyla ilk seferini Üsküdar’a düzenleyen şirket, İstanbul sularında aralıksız 94 yıl sefer yaptı. İki meşrutiyet, bir cumhuriyet, iki dünya savaşı gördü, birincisine bilfiil katıldı.HAKİ EFENDİ ÇİZDİ İNGİLİZLER YAPTIİstanbulluların vapurlarına vefasının ardında biraz da bu tarihi vaka yatıyor. Karayolu olmadığı için savaşlarda ikmalin önemli bir kısmı denizden yapılmak zorundaydı. Şirketi Hayriye’nin vapurları işte bu işe yaradı. Ancak Birinci Dünya Savaşı başladığında elindeki 44 geminin hepsini donanmanın emrine veren Şirketi Hayriye’nin 9 gemisi, düşman gemi ve denizaltıları tarafından batırıldı.1869’da Şirketi Hayriye’de tamirat memuru olarak görev yapan Mehmet Usta, İstanbul’dan Londra’ya doğru Türk denizcilik tarihi için önemli bir yolculuğa çıktı. Yanında gözü gibi koruduğu evrakları götürüyordu. Bu evraklar ilk Türk tasarımı vapura aitti.Şirketi Hayriye’nin ileri görüşlü müdürü Hüseyin Haki Efendi, İngilizler’e Boğaz’ın iki yakası arasında hem yolcu hem de araba taşıyacak bir vapur (bugünkü arabalı vapur) sipariş etmişti. Fakat dünyada böylesi bir feribotun örneği olmadığı için İngilizler bocaladı. Bunun üzerine müdür Hüseyin Haki Efendi, Mehmet Usta ile birlikte üç ay üzerinde çalışarak kendi tasarımını yaptı. Londra’ya yanında bu tasarımla giden Mehmet Usta, bir yıl işin başında durduktan sonra İstanbul’a ilk Türk tasarımı arabalı vapurla döndü. Adını Suhulet koydular. Suhulet o kadar işe yaradı ki, ertesi yıl bir benzeri sipariş edildi. Ardından bir tane daha, sonra bir tane daha... Arabalı vapurlar da dahil, İstanbul Boğazı’ndan bugüne kadar 200 vapur geldi geçti.SAMİ AKBULUT’UN ÖMRÜ 40 YIL UZATILDIBuharlı vapurların Boğaz’da 1839’da başlayan saltanatı, 1990’lı yıllara kadar sürdü. Son buharlı vapurlar Kanlıca, Kuzguncuk, Pendik, Ataköy, Anadolu Kavağı, İnkılap, Harbiye, Turan Emeksiz ve Ali İhsan Korkmaz 1960-61’de Glasgow’da inşa edilmişlerdi, 1990’larda emekli oldular. İstanbullular onları hep sağlam, rahat ve ferah vapurlar olarak hatırladılar. Bunlardan 69 metre uzunluğunda olan Ataköy ise 1997’de satılarak Karadeniz Ereğlisi’nde lokanta olarak hizmete başladı, 24 Ocak 2004’teki fırtınada battı.Şimdi İDO’ya devredilen vapur sayısı 32. Bunlardan 31 tanesi aktif olarak hizmet veriyor. Sami Akbulut vapuru ise halen bakımda. İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy, rehabilitasyon işinin 1 milyon YTL’ye mal olduğunu söylüyor. Ancak yapılan bu çalışmayla Sami Akbulut’un ömrünün 40 yıl daha uzadığını anlatıyor. Ellerinden geldiğince hiçbir vapuru ölüme terketmeyeceklerini de ekliyor.BahariyeGüzelliği dillere destandıİstanbul İstanbul olalı Bahariye gibi güzel vapur görmedi. 1865’te hizmete giren 17 baca numaralı Bahariye, civadralı, yani hafifçe ileriye uzanmış burnuyla Boğaziçi’nin pitoresk görünümüne en çok yakışan vapurdu. Güzelliği dillere düşünce, Asayiş adlı bir eşi daha yapıldı. 40 yıl hizmet verdikten sonra 1905’te seferden çekildi.Sahilbentİkinci arabalı vapurDünyada üretilen ilk feribot Suhulet’in ardından, 1870’te, 27 baca numarasıyla bir benzeri olan Sahilbent inşa edildi. 45.7 metre uzunluğundaydı ve saatte yedi deniz mili hız yapıyordu. Birinci Dünya Savaşı’nda görev aldı. 1967’de söküldü.Tarz-ı NevinHer şeyiyle bir ilk1903’te hizmete giren Tarzı Nevin’in ismi, yeni tarz demek. Bu ismi boşuna almadı: İlk pervaneli gemiydi, salonu gaz lambalarıyla değil, elektrikle aydınlatılıyordu. Kışları soba yerine kaloriferle ısınıyordu. Tarzı Nevin’le birlikte yandan çarklıların pabucu dama atıldı. Çünkü tek pervanesiyle 10 deniz mili hız yapabiliyordu. 64 yıl Boğaziçi’nde yüzdükten sonra 1967’de söküldü.GüzelhisarÇanakkale Gazisi1911’de New Castle’da inşa edildi. 1986’da emekli olduğunda 75 yıllık mesaisiyle artık Boğaz’ın en kıdemli vapuruydu. Çünkü bir de Çanakkale Gaziliği vardı. Savaşta görev yaparken İngiliz E-11 denizaltısı tarafından yara almış ama batmamıştı. İşadamı Rahmi
Koç, 1994’te gemiyi satın aldı, ÅŸu anda Tuzla’da restore edilmeyi bekliyor.Â
button