Güncelleme Tarihi:
Sibel ARNA
Mesela Pierre Cardin’in erkek koleksiyonu defilesini, sağımda Başbakanlık’tan Emniyet Amiri Erkan Bey, solumda Rusya’dan gelen butik sahibi Olya Hanım, arkamda Türkiye’de modanın gelişeceğinden umutlu, enteresan saçları ve alternatif giyimiyle dikkat çeken tasarım öğrencisi Selim, önümde ise bir grup türbanlı hanımla birlikte izledim. İzlediğim diğer defilelerde çevrem, aynen bu örnekte olduğu gibi zıt kutuplarla çevriliydi.
Uluslararası moda haftalarına, dünyanın dört bir yanından ziyaretçi gelmesinden daha doğal bir şey olamaz. İstanbul’a da Fransız, İtalyan, Rus katılımcılar, basın mensupları geldi. Anlatmaya çalıştığım milliyet farkı değil, zihniyet farkı. Buna da modanın birleştirici gücü diyor, dikkatimi çeken detayları sıralıyorum:
Santral İstanbul’da kurulan çadırı, defilelerin yapıldığı bölüm ve standların bulunduğu fuar alanı olarak ikiye ayırmışlardı. Defilelerin fuaye bölümü fazla karanlıktı, göz gözü görmüyordu. Fuar alanı ise aydınlık ama çok soğuktu. Bazı stand görevlileri elektrikli radyatörlere yapışmış haldeydi. Ve bilin bakalım insanlar ısınmak için nereye gitti? Çadırın dışındaki konteyner tuvaletlere. Seyyar tuvaletlere her kim klima takmayı akıl ettiyse, moda haftası katılımcıları tarafından büyük hayır duası aldı, benden söylemesi.
İlk defile Gizia’ydı. Modellerin hepsi at kuyruğundan yapılmış kocaman dolma saçlarla ve silik, soluk bir makyajla podyuma çıktı. Ağırlıklı olarak Rus pazarına satış yapan marka, yine müşterisine yakışır bir koleksiyon sundu. Pulun, payetin, pırıltının her tonu vardı, rengarenk otrişler baş tacı yapılmıştı, tavuskuşu renkleri bir numaradaydı.
Defilelerin yüzde sekseninde bu kışın en baskın trendi olarak mayoyu gördüm. Kimisi tayt üstüne, kimisi çıplak bacağa giydirilmişti. Mayo trendi bu kış sokağa yayılmadı ama anlaşılan o ki, seneye kurtuluşumuz yok.
En çalışkan isim, kuşkusuz Hakan Yıldırım’dı. Hem Koton için hem kendi markası için koleksiyon hazırladığı yetmiyormuş gibi, İstanbul’da yaptığı 2010-2011 sohbahar-kış defilesi ile 19 Şubat’ta Londra Moda Haftası’nda yapacağı kış defilesini birbirinden ayırmış. İki ülke için iki ayrı koleksiyon hazırlamış. Helal olsun diyoruz.
Fotoğrafçıların peşinden koştuğu fotoğraflar hep aynıydı. Cep telefonu ile defileleri görüntülemeye çalışan yurdum insanları, türbanlı gençler, seksi mankenler ve aykırı tipler...
Konuştuğum türbanlı gençlerin çoğu moda evlerinin mutfağında çalışıyor çıktı. Kimisi stilist, kimisi makineci, kimisi de marka yöneticisiydi.
Fuar alanının en şanslı standı, Mart ayında Milano Moda Haftası’nda defile yapacak BNG’ye aitti. Hemen girişteki standı, tasarımcısı Nilgün Gülen kura ile çekmiş. Bu sayede geldiğine bin pişman olan onur konuğu Meg Ryan’ın ziyaret ettiği üç beş noktadan biri oldular.
En arabesk defile Özgür Masur’dan geldi. İsyankar kadınlardan ilham aldığını söyleyen Masur, defile bitiminde üzerinde Acıların Kadını Bergen’in yer aldığı tişörtle selam verdi.
Pierre Cardin Weekend defilesinin teması yarıştı. Görevlilerin hepsi yarış tulumu giymişti. Koleksiyonda damalı bayrak etkileri vardı. Ünlü yarış pilotları Burcu Çetinkaya ve Mert Aytuğ podyuma çıktı. Herkes defile bitiminde Aydınlı Grubu Başkanı Ahmet Sait Kavurmacı’ya aynı soruyu sordu: “Eeee ne zaman bir Formula 1 takımı kuruyorsunuz.” Kavurmacı soruya soruyla karşılık verdi: “Başladığımız işi bitirmeliyiz değil mi?”
Defilelerde genel olarak bir erkek model sıkıntısı yaşandı. Modellerin bir çoğu ya göbekliydi ya da kısa boylu.
Dövmenin Türk modeller arasında ne kadar yaygınlaştığına bir kez daha şahit olduk. Neredeyse dövmesiz manken yoktu.
Bu etkinlikten sonra kime teşekkür plaketi verirsin diye sorsanız kesinlikle Uğurkan Erez’e derim. Aslında bana kalsa, kendisine ülkede moda adına iyi şeyler olsun diye bu kadar çok didindiği için daha büyük ödüller de veririm.
Fashion Week 2010’un çorap markası kesinlikle Penti. Bahar Korçan, İdil Tarzi, Özlem Süer, Gamze Saraçoğlu ve Mehtap Elaidi tasarımlarının altına Penti çorap giydirdiler.
Bu sene ilk kez Ezra-Tuba erkek, Hatice Gökçe de kadın koleksiyonu tasarlamıştı. İkisi de muhteşem sonuç vermiş. Böyle yaratıcı insanların farklı alanlara el atması iyi oluyor.
Katılımcılar en çok Arzu Kaprol defilesinde şıklık yaptı. Abartmıyorum tuvaletle gelen bile vardı. Koleksiyonun benim için en dikkat çekici yanı kol detaylarıydı. Koleksiyonda tıpkı pantolon, gömlek, elbise gibi kol da bir giysi. Elbiseden ya da ceketten bağımsız kolunuzu giyiyor, çıkıyorsunuz.
Özlem Süer defilesi bir sanat işbirliğine de sahne oldu. Fotoğrafçı Levent Özçelik Paris ve İstanbul’da bazı kadınları, Özlem Süer tasarımları giydirerek fotoğrafladı. Tilbe Saran ve Serra Yılmaz Paris’te poz verdi mesela. Ben ise yağmurlu bir günde Ortaköy Camii’nin önünde. Bu fotoğraflar defile öncesi ekranda döndürüldü.
Mavi, Türkiye’deki erkek model sıkıntısını fark etmiş olacak ki, Cuma akşamı yaptığı defile için dünyaca ünlü iki modeli yurtdışından getirtti. Biri Macar Marco Kamaras, diğeri İtalyan Tyago Alves. Paris ve Milano defilelerinin en popüler DJ’i ve Milano’daki Plastic adlı gece kulübünün sahibi Nicola Guiducci tarafından yapılan müzik ile defile şova dönüştü.
BUGÜN NELER VAR
12:00 Genç Tasarımcılar 2
13:30 Deniz Mercan
15:00 BNG
16:30 AVVA
18:00 Mehtap Elaidi
19:30 Hatice Gökçe
21:00 Koton for Hakan Yıldırım