İstanbul konseri için çok heyecanlıyım

Güncelleme Tarihi:

İstanbul konseri için çok heyecanlıyım
Oluşturulma Tarihi: Ekim 29, 2005 00:00

Yaşı 30 ve üstünde olanların hiçbiri ‘Ben hiç Phil Collins dinlemedim’ diyemez. Against All Odds, Sussudio, Another Day in Paradise, In the Air Tonight ve Groovy Kind of Love’ı bilmeyen var mı? 1980’lerin rock-pop idolü. Birkaç jenerasyon büyüttü desek yalan olmaz. Dünyanın en çok sevilen erkek vokalistlerinden biri olmasının yanında çok iyi bir rock ve caz davulcusu. Üstelik öyle bir adam ki, ne Avrupa sosyetesinin gittiği kulüplerde görülür, ne de karısını tokatladığı duyulmuştur.

Üç evliliğinden toplam beş çocuğu vardır mesela ama bunu son derece sessizce yapmıştır. Onu sadece davulcusu ve Peter Gabriel’den sonra 1996’ya kadar solisti olduğu olduğu Genesis’le, solo albümlerle ve filmlerle biliriz. Şimdi üçüncü karısı Orianne, 4,5 yaşındaki ve 11 aylık iki oğluyla İsviçre’de yaşıyor. Çocuklara destek veren bir vakfı var, boş vakitlerinde golf oynuyor. Bir yandan da Disney’in Tarzan müzikali için şarkılar yazıyor. Bugünlerde ise turnede. Üstelik bu bir veda turnesi. Yani, perşembe (3 Kasım) günkü konser, Phil Collins’i hiç sahnede görmeyen Türk dinleyicisi için ilk ve son fırsat. Collins’i İstanbul konseri öncesinde Prag’da bulduk ve konuştuk. Röportaja, telefonun ucunda ‘Merhaba, ben Phil Collins, benimle konuşmak istiyormuşsunuz’ diyerek başladı. Üç gündür hastaydı ama yine de kaprislerden uzaktı.

Hastaymışsınız diye duydum, sesiniz de pek iyi çıkmıyor. Geçmiş olsun.

- Evet, grip oldum ve üç gündür otelden çıkamıyorum. Bu yüzden Prag’da vereceğim iki konseri iptal etmek zorunda kaldık. Prag’ı da gezemiyorum, odada oturup duruyorum.

Turnenizin adı neden ‘First Final The Farewell Tour’ (İlk Final Veda Turnesi). Artık turneye çıkmayacak mısınız?

- Aynen öyle. Başlığını ‘İlk final’ olarak koydum ama komiklik olsun diye. Bu son turnem olacak çünkü 4,5 yaşındaki oğlum Nicholas seneye okula başlayacak. Ona doğru düzgün bir baba olmak istiyorum. Bir yandan da bu turne bana bir bonus gibi. 2000’den beri bir kulağımda yüzde 40’lık bir duyma kaybı var. O zaman bir daha turneye çıkmayacağım demiştim, çünkü kulağım yüzünden sorun yaşıyordum. Ama aradan zaman geçince alıştım. Beyin bir süre sonra o dengeyi kurduğu için iyileşmiş gibi hissediyorsunuz zaten. Çevremi algılamakta veya yaratıcılığımda hiçbir sorunum yok. İlerlemediği için de şanslıyım.

Dünyanın her köşesinde konser verdiniz ama Türkiye’ye, Ege kıyılarında tatil yapmak dışında gelmediniz. Neden?

- En yakın arkadaşlarımdan biri Ahmet Ertegün ve tatillerde birçok kere Türkiye’ye geldim. Tatil dışında gelmemem kişisel veya politik bir tercih sonucu olmadı. Daha çok pratik olmakla ilgili bir mecburiyetti. Turnede bize eşlik eden 20 kamyon var ve bir sonraki konser yerine en kısa zamanda, ki bu en fazla bir gündür, ulaşmaları lazım. Eğer yolda 3-4 gün geçecekse ve gümrükte vesaire problem yaşama ihtimali varsa orayı programa almıyoruz. Vakit kaybı, nakit kaybı demektir. Daha evvel İstanbul’u katabileceğimiz bir rotamız olmamıştı.

Şu bahsettiğiniz büyük sürprizler nedir?

- Sürprizler mi olacak demişim? Öyle büyük sürprizler falan yok aslında ama birkaç küçük şey olacak tabii. Yeni şarkılar söylemeyeceğim ama bir anlamda Türk dinleyicisi için hepsi yeni. Çünkü beni daha evvel konserde izlemediler. Birçoğunun birlikte büyüdükleri şarkıları sahnede canlı duymak ilginç olacak bence. Bu bana da çok heyecan veriyor. Konsere üç kişilik bir davul şovuyla başlayacağız. Geç kalmayın çünkü bunu kaçıran önemli bir bölümü kaçırmış olacak. Konser 2,5 saat sürecek.

İstanbul’da nasıl bir dinleyici bekliyorsunuz?

- İstanbul’a daha önce gelmedim ama konserlerime beş yaşındaki çocuklar da geliyor, 60 yaşındakiler de. Bu turnede Vilnius’ta ve Moskova’da en önde duran küçük çocuklarla kafasında bir tel saç kalmamış yaşlı adamlar gördüm mesela. Genç bir sanatçıya göre hiç de ‘hip’ olan bir durum değil bu ama bana gurur veriyor. Çünkü müziğim herkese hitap ediyor. Türk insanını tanıdığım kadarıyla dinleyicinin çok keyifli olacağını biliyorum.

9. İstanbul Bienali’ne Phil Collins isimli bir sanatçı katıldı. Herkes başta sizin olduğunuzu sandı, hatta bir gazete sizin fotoğrafınızı bile bastı haberin yanında. Tanıyor musunuz onu?

- Gerçekten mi? Kimmiş o? İstanbul’da mı yaşıyor? Olamaz, bu dünyada sadece bir Phil Collins için yer var! (Gülüyor).

DISNEY İÇİN MÜZİKAL YAZIYOR

Bugünkü moda müzikleri dinleyince ne düşünüyorsunuz? Her şeyin orijinal enstrümanlarla çalındığı müzikle kıyaslayınca çok suni geliyor mu size?

- Hem evet hem hayır. Şimdilerde çok akıllı işler yapıyorlar. Müzik bana bir zamanlar olduğundan çok daha sağlıklı geliyor. Yenilerin çoğunu bilmiyorum aslında, çünkü çok fazla takip etmiyorum. Karımın dinlediklerini ve sevdiklerini biliyorum. Bir şey kulağıma hoş gelince bu kim diye soruyorum. Belki güleceksiniz ama yeni yeni keşfettiğim ve iPod’umdan eksik olmayanlar var. Coldplay, 50 Cent, Usher mesela. Bir de vazgeçemediğim Eminem var tabii! James Blunt’ın minimalist müziği de çok hoşuma gidiyor.

1999’da Tarzan için yaptığınız şarkı ile Oscar aldıktan sonra Disney projelerine devam etme kararı aldınız. Nasıl gidiyor?

- ‘I’ll be There’, Oscar, Golden Globe ve Emmy ödülü kazandı. Şimdi Tarzan’ın müzikal versiyonu için uğraşıyoruz. Filmde sadece bir şarkım vardı ama müzikalde çok daha fazlası olacak. 2006 mayısında Broadway’de sahnelenmeye başlayacak. Turne bitince deli gibi bununla uğraşmam gerekiyor.

Müzikalden sonra ne olacak? Yeni bir albüm var mı?

- Bir gün olacak tabii ama şarkıları yazmadan tarih veremem. Kim bilir, belki de yaratıcı yanım ölmüştür.

Aşk şarkılarının yazarı olarak tanınıyorsunuz, politik içerikli şarkılarınız sayıca daha az. Geçen sene çıkan 2 CD’lik aşk şarkıları albümü de bu imajınızı pekiştirdi. Ne diyorsunuz buna?

- Ben yazıyorum ama dinleyici duymuyor o şarkıları. Ya da imzama, melodiye bakıp aşk şarkısı zannediyorlar. Beni rahatsız eden bir konu olduğunda hemen kaleme sarılıyorum. Mesela 10 sene önceki Both Sides’da yer alan ‘We Wonder’ı bugünkü konserlerde de söylüyorum. O IRA terörizmiyle ilgili bir şarkı ama terörizm artık global bir konu ve şarkının içeriği bugüne çok iyi uyuyor.

Büyük oğlunuz Simon da müzik yapıyor. Onun müziğini nasıl buluyorsunuz? Sizi bir gün onunla birlikte görecek miyiz sahnede?

- Birbirimizin konserlerine denk gelince çıkıyoruz. Üç kere birlikte çaldık. Ama ikimiz için yaratılmış bir proje yok. O elektronik pop yapıyor, çok da iyi şeyler çıkıyor bence. Yaşına göre gayet başarılı. Arada sırada şunu yap, bu yapma diyorum ama ona uyanları dinliyor, diğerlerini yok sayıyor. Bu biraz otomobil kullanmayı öğretmek gibi. Aslında tehlikeli bir şey, çünkü sizin öğrettiklerinizle veya öğretmediklerinizle kaza da yapabilir! Tarzlarımız çok farklı ama bence bu gayet iyi. Yoksa düşünsenize, iki jenerasyon Collins aynı müziği yapar dururduk şimdi.

KARISIYLA, ÇOCUKLARIN KÜÇÜK HAYALLERİNİ GERÇEK YAPIYORLAR

4,5 yaşındaki Nicholas dışında bir de bebeğiniz var. Toplam kaç çocuğunuz var?

- 11 aylık bir oğlum daha var, ismi Mathew. Büyük bir aile babasıyım ben, beş çocuğum var. İlk eşimden olan oğlum Simon (29) ve kızım Joely (33), ikinci eşimden olan Lilly (16) ve son eşim Orianne’den olan iki oğlum. Çocukları çok seviyorum, belli değil mi?

54 yaşında iki küçük çocuk peşinde koşarken zorlanıyor musunuz?

- Karım genç, ben oturuyorum, o koşuyor. Şaka bir yana; ben enerji doluyum, diri bir 54’üm. Hayatta erişmek istediğim şeylerin çoğunu yaptım, artık daha az açım. Şimdi çocuklarımın büyümesini izlemek, onlarla oynamak ve peşlerinde koşturmak hoşuma gidiyor.

Normal bir gününüz nasıl geçiyor?

- Evde çocuklarla vakit geçiriyorum bol bol. Bir de her fırsatta golf oynuyorum. Bir tatilde tesadüfen başladım. Çok basit bir sebepten seviyorum golfü; topa doğru vurmaya çalışmak hoşuma gidiyor. Üstelik bir sürü genç golf oyuncusu da var. Tiger Woods mesela. Büyük bir hayranıyım onun. Yıllardır arkadaşız, birlikte de oynadık. Cenevre’de üye olduğum iki kulüpte de benden çok daha genç oyuncular var.

Eşinizle birlikte kurduğunuz kár amacı gütmeyen ‘Little Dreams’ (Küçük Hayaller) isimli bir vakfınız var. Tam olarak ne yapıyorsunuz?

- Kendimi bildim bileli sosyal sorumluk projelerine dahil oldum. 1994’te Lösemili Çocuklar için ve Both Sides’ın turnesinde 2 milyon sterlin topladım. Little Dreams Vakfı’nda 4-16 yaş arasında sporla ve sanatla ilgilenen 70-80 çocuğa destek veriyoruz. Dalıştan tırmanmaya, dünya müziğinden sinemaya ve sanatın farklı dallarına uzanan konular seçtik. Her alanın profesyonel sponsorları var. Bu gençlerin sanatsal ve sportif hayallerini gerçekleştirmelerini sağlıyoruz.

Bu çocukların hepsini tanıyor musunuz?

- Evet, hepsini şahsen tanıyorum. Çocuklar daha çok Avrupa’da ama Zimbabwe’deki genç futbol takımına da destek veriyoruz, New York’ta genç bir golfçümüz de var. Bize yakın oldukları zaman gelişimlerini daha kolay takip edebiliyoruz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!