Güncelleme Tarihi:
Son derece modern ve minimal bir çizginiz olduğunu görüyoruz. Siz, ev dekorasyonundaki tarzınızı nasıl açıklarsınız?
- 1930’ların Art Deco dönemine ayrı bir hayranlığım olduğunu söyleyebilirim. Kendi evimde o döneme ait birkaç parçam var ve bence formlarındaki saflık, materyallerindeki sofistike tarz yüzünden sonsuz bir cazibesi olduğunu düşünüyorum. Yürekten bağlı olduğum bir parça var ki, o da Jean - Michel Frank’in bir çalışma masası. Yeni Armani/Casa koleksiyonumda da o dönemi yaşatan ve çağrıştıran birçok parça var. Onları sanki 1930’lardaki bir film setinde kullanılmış eşyalar olarak görüyorum. Mesela yeni ’Adelchi’ yazı masasına veya ’Reverie’ dolaba bakarsanız, bu Art Deco etkiyi görebilirsiniz ama aynı zamanda hálá görüntüsüyle oldukça modern.
n Modadan dekorasyona tasarımın birçok alanına el attığınız için siz de tasarımın sınır tanımadığına inananlardan olmalısınız.
- İçgüdüsel olarak tasarımın bariyerleri olmaması gerektiğine inananlardanım. Bugünlerde ’izleyiciyi şaşırt!’ şeklinde bir trend var ki, tasarımcıların sınırları ellerinden geldiği kadar zorlamasını şart koşuyor. Kişisel olarak söylemem gerekirse, itiraf etmeliyim ki tasarımla ilgili yaptığım her şeyde kendi estetik vizyonumu işime yansıtabilmek için çalışıyorum. Motivasyonumu da ayakta tutan bu. Anahtar kelime, inandıklarıma bağlı kalabilmek, eleştirilerden ve gelip geçici akımlardan etkilenmemek. Tasarım yapma hatırına bu işin yapılabileceğine hiçbir zaman inanmadım. Benim inandığım, bir moda tasarımcısının gerçek işinin insanların giyebileceği kıyafetler tasarlamak olduğu. İçinde yaşanabilir ve yaşama estetik bir kalite katan mobilyalar tasarlamaktan yanayım.
İÇGÜDÜSEL HAREKET EDİYORUM
n Aynı zamanda televizyon ve cep telefonu da tasarladınız. Teknolojiyle aranız nasıl?
- Bugün moda, yaşamımızın her alanını kaplayacak kadar genişledi. Sadece nasıl giyineceğimizi değil, evimizi nasıl dekore edeceğimizi, nasıl bir otelde kalacağımızı, kullandığımız araba ve aldığımız teknolojik ürünlerde bile etkisini hissettirir oldu. Kullandığımız cep telefonuyla, evlerimizin salonundaki televizyonlarla tıpkı giydiğimiz ayakkabı, taşıdığımız çanta veya seçtiğimiz mobilyalar gibi kişisel zevkimizi yansıtıyoruz.
n Böyle güçlü bir markanın yaratıcısı olmak nasıl bir duygu?
- ’Marka’ denilen şey, tamamen yeni bir kavram. Başladığım yıllarda bir marka yaratma sürecinde olduğumun bile farkında değildim. Tek yapmak istediğim estetik vizyonumu işimle yansıtabilmekti. Başarımı güçlü tasarım yeteneğimin üstüne oturttum ve bu güce sonuna kadar inandım.
n Armani’nin Türkiye’deki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Türkiye geleneklerin ve geçmiş öğretilerin büyük saygı gördüğü ve değerli olduğu bir yer. Gelip geçici trendlerdense, sonsuz elegansa inanan insanların ülkesi. Bu sebeple, Türk insanı Armani’yi anlıyor ve marka her zaman başarıyı yakalıyor. Birkaç kez İstanbul’u ziyaret ettim ve aramızda güçlü bir bağ kurdum. Bunun birçok sebebi var ama beni asıl etkileyen; şehrin geçmişin mükemmel ilhamını, gelecek merakıyla kombinliyor olması. Kokuları, baharatları, çarşısı ve tarihi binalarını hep hatırlıyorum ama aynı zamanda tasarım, mimari ve çağdaş sanat için de gerçekten iştah açıcı. İstanbul, geçmiş ve gelecek arasında, Doğu ile Batı arasında bir köprü. Beni de büyüleyen bu karışım. Armani/Casa’dan bahsedecek olursak, İstanbul ve Türkiye’nin genel alamda lüks ev pazarına karşı büyük bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum, çünkü insanlar kaliteli ve güzel olanı seviyorlar. Bu yüzden daha da başarılı olacağına inanıyorum.
n Nerede yaşıyorsunuz? Dinlenmek için nerelere seyahat ediyorsunuz?
- Şu an Milano’da yaşıyorum çünkü bu, iş hayatım açısından çok daha pratik ve uygun. Ama aynı zamanda İtalya, Fransa, Amerika ve Antigua’da da evlerim var. Bir de teknem var. Her evimin bir rüya ev olduğunu söyleyebilirim. Her birinin kendine özel bir kalitesi var ama ortak amaçları beni rahatlatan ve dinlendiren yerler olmaları. Hepsi dünyanın çeşitli yerlerinden topladığım seyahat hatıralarımla dolu; ahenkli renkler ve sıcak bir ışık hakim. Hiç şüphesiz en favori tatil adreslerimden biri yazlık evimin bulunduğu Sicilya’daki Pantelleria Adası. İlk kez 30 yıl önce bir arkadaşımı ziyaret etmeye gitmiştim. İster inanın ister inanmayın o zamanlar hiç de sevmemiştim. Daha egzotik bir yer hayal etmiştim.
Evet, çok çalışıyorum
- Hem tasarım yapıp, hem de bir marka yönetmek zor olmuyor mu?
Tecrübelerimden öğrendiğim bir şey var ki, sıkı çalışma, tutku ve tutarlılık iyi bir iş çıkarmada ve hayallerinizi gerçekleştirmede önemli bir rol oynuyor. O yüzden evet, çok çalışıyorum ve bu çabanın da karşılığını alıyorum. Ama aynı zamanda benimle yıllardır birlikte olan mükemmel bir tasarım ve yönetici ekibim var. Benim tasarım ve stil vizyonumu anlıyor ve bana sonuna kadar inanıyorlar.