İstanbul aşıkları

Güncelleme Tarihi:

İstanbul aşıkları
Oluşturulma Tarihi: Ekim 18, 2010 17:38

Haberin Devamı

Tempo dergisi, ülkelerini ve alışkanlıklarını geride bırakıp İstanbul’a yerleşenleri yeni sayısında ağırladı. İşte vazgeçemedikleri bir aşkın peşinden buralara kadar sürüklenip yeni bir hayata başlayan o ‘cesur yüreklerin’ öyküsü...

Wilco van Herpen: 3 ayda Türkçe
Onu tanıyor olmalısınız. İstanbul’a yerleşmekle kalmadı, bir de burada meşhur oldu. “Wilco’nun Karavanı” adlı gezi programını yapıyor. Hollandalı gazeteci ve aşçı Wilco van Herpen, dünyayı dolaştıktan sonra, 1999’da Türkiye’ye fotoğrafçı olarak gelmiş. İstanbul’un, Paris’in 1960’lı yıllarda en popüler olduğu haline benzetmiş ve bu gelişmeyi kendi gözleriyle görmek istemiş: “Hemen dil kursuna gidip, üç ayda Türkçe öğrendim. Türkiye’de gündem çok karışıktı. 1999 depremi oldu, Öcalan tutuklandı ve genel seçim vardı. 2001’deki ekonomik krizle işsiz kaldım. Sonra yine, İstanbul’u anlatan programla televizyona geri döndüm.” İstanbul’da en sevdiği yerleri “Her yer” olarak tanımlıyor.

Haberin Devamı

Leon Pinsky: Burası Rusya’ya benziyor
Altı sene önce İstanbul’da yaşamaya karar veren Leon Pinsky, Rus asıllı bir Amerikalı. Çevirmenlik üzerine bir konferans için Türkiye’ye geldiğinde, İstanbul’u tarihi zengin, İslami öğelerin baskın olduğu bir şehir olarak biliyormuş: “Beyoğlu’na geldiğimde, ‘Aman Allah’ım’ dedim, ‘Ne güzel bir şehir!’ 1980’lerde gördüğüm Lizbon buradaydı. İlk geldiğimde zincir mağazalar yoktu; küçük ve otantik butikler vardı. Lezzetli yemekleri, arkadaş canlısı insanları hemen beni çekti.” İstanbul’un Doğu’yu ve Batı’yı bir arada tutan yapısı, ona göre biraz Rusya’ya benziyor. İstanbul’da da çevirmenliğe devam eden Pinsky, Beyoğlu’nu ve Moda’yı çok seviyor. Türkçe’yi ana dili gibi konuşan Pinsky, kendini “Tam bir İstanbullu” diye tanımlıyor.

Natascha de Rambelje: Çocuğumu burada büyüteceğim
Geçtiğimiz sene nisan ayında eşinin işi dolayısıyla Hollanda-Rotterdam’dan, İstanbul’a yerleşmeye karar veriyor Natascha de Rambelje. “Eşim, ‘İstanbul’ dediğinde önce bana uzak göründü, ama kesinlikle onunla gitmeye kararlıydım. İstanbul’da yaşamaya başladığımız andan itibaren, sıkılmaya hiç vakit kalmadığını fark ettim. İstanbul’da alışveriş yapmayı çok seviyorum. Özellikle Nişantaşı’na gittiğimde, günümün tamamını orada geçiriyorum” diyor. İstanbul’la alakalı en büyük kararının ise, bebeği olduğunu söylüyor: “Bebeğimin doğmasına sadece bir ay kaldı. Doğumum için Hollanda’ya ya da Amerika’ya gitmeyi düşünmüyorum. İstanbul’da iyi hastaneler olduğunu biliyorum ve İstanbullu olmasını istiyorum çocuğumun.”

Haberin Devamı

Stephanie Sayegh: Önceki hayatımda Türk’tüm
Yoga eğitmeni ve nefes terapisti Fransız Stephanie Sayegh, ilk kez 1993’te gelmiş İstanbul’a. Bol gelgitli bir aşk hikâyesi var aralarında. Önceleri İstanbul’a yerleşme kararını bir türlü alamamış. Ne var ki Paris’e her döndüğünde duyduğu özlem sayesinde harekete geçmiş. 2009’da her şeyini geride bırakarak İstanbul’a yerleşmiş: “Bir keresinde üç yıl ayrı kaldım buradan. İşte o zaman, İstanbul’da olmam gerektiğini anladım. Dünyaya daha önceki hayatımda, kesinlikle bir Türk olarak geldiğimi düşünüyorum” diyor. Türkçe’yi çok seviyor.

Angelis Nannos: İstanbul hem kız arkadaşım, hem ninem
Yunan Angelis Nannos, İstanbul’a 2003 yılında, İTÜ İnşaat Mühendisliği bölümünde yüksek lisans stajını yapmak için gelmiş. İstanbul’da kaldığı ilk akşam, burada yaşayacağını anlamış. 2005’te de İstanbul’a yerleşmiş. “Buraya bir kız için gelmedim, İstanbul için geldim. İstanbul, benim için bir şehir değil. O benim kız arkadaşım, ailem, kankam, ninem, her şeyim. Her sabah, sevinçle uyanıyorum. Çamaşırların sokakta asılı olduğu mahallelerde dolaşıyorum, sonra SuAda’da yüzüyorum. İstanbul, benim en büyük ilham kaynağım. Limon kolonyasının kokusu, akide şekerinin tadı... Bunlar beni çok etkiliyor” diyor. İstanbul’un lezzetleri, kulüpleri, sokakları, insanları, kısacası bu kentin yaşamı hakkında bir blog tutuyor. Yunanistan’da 2009 yılında en iyi şehir ve seyahat blogu seçilen “angelisandtheistanbul.blogspot.com” adlı siteyi günde en az 300 kişi ziyaret ediyor.

Haberin Devamı

Franz von Bodelshwingh: Hırdavatçılarla yaşıyor
Almanya’nın Bremen kentinde, politika bölümünde öğrencilik yaparken, rutinleşmiş hayatında köklü bir değişiklik yapmaya karar vermiş Franz von Bodelschwingh. Öğrenci değişim programına katılıp, ona sunulan şehirlerden İstanbul’u tercih etmiş. Üç senedir İstanbul’da yaşayan ve artık fotoğrafçı olan Franz’ın bu şehirde özellikle sevdiği yer, Perşembe Pazarı’ndaki hırdavatçılar: “Burada yıkık dökük bir eve yerleştim ve evimi ben tamir ettim. O dönem, sürekli Karaköy’deki hırdavatçılara uğruyordum. Şimdi herkesi tanıyorum.”

Erica Schrey: Ezan sesini hiçbir şeye değişmem
Amerikalı Erica Schrey, 2001’de turist olarak gelmiş İstanbul’a ve acilen buraya taşınması gerektiğini düşünmüş. İstanbul’da İngilizce öğretebileceğini anlayıp, New York’a dönerek pedagoji ve öğretmenlik formasyonu almış. İki sene sonra İstanbul’a ilkokul İngilizce öğretmeni olarak geri gelmiş. Schrey için, Sultanahmet, Kapalı Çarşı ve Mısır Çarşısı’nın kalabalığı, renkleri ve gürültüsü kenti en çekici yapan unsurlar. Antep fıstığı ve güllü lokum görünce dayanamıyor. Amerika’daki babasına buradan kilolarca fındık alıp götürüyor. İstanbul’a dair en sevdiği şeylerden biri de, ezan. Daha önce gittiği birçok Müslüman ülkede, ezanın duygusuz şekilde okunduğunu söyleyen Schrey, “Burada, daha melodik ve duygulu okunan ezan, her ne kadar sözlerini anlamasam da, bana tesir ediyor. Bir kez, Topkapı Sarayı’nda, kuran okumasına katılmıştım. Hayatımda duyduğum en güzel şeylerden biriydi” diyor.

Haberin Devamı

Shaan Paton: Yeni Zelanda’dan geldi
Memleketi Yeni Zelanda’dan 21 yaşında ayrılıp Londra’ya yerleşen mimar Shaan Paton, İstanbul’a ilk kez altı sene önce gelmiş. Geçtiğimiz yıla dek İstanbul-Londra arasında sürekli seyahat eden Shaan, Türk eşinin de etkisiyle İstanbul’a yerleşmeye karar vermiş. Shaan Paton, mesleği dolayısıyla İstanbul’u kentsel estetik üzerinden değerlendiriyor: “Beyoğlu’nun genel mimarisi ve binaların birbirinden farklı stilleri çok ilgimi çekti. Rumlar’dan ve Ermeniler’den kalan mekânlarla, yeni bina dokularının birlikteliği eşsiz bir manzara oluşturuyor. Eski binalara bakarken, onları almak ve restorasyonları ile ilgilenmek istiyordum. Bu benim için engellenemez bir arzuydu. Sonunda hayalim gerçekleşti ve Taksim-Tarlabaşı bölgesinde yıkık vaziyette bir apartman alıp, onu cephesinden iç bölümünün ince ayrıntılarına kadar tamamen yeniledim. Şimdi, tek hedefim ikinci binayı almak ve onunla ilgilenmek.”

Haberin Devamı

Bertrand Deniau : Kabalık etseler de yumuşuyorlar
Fransa’da yaşarken, uzun süre beraber olduğu Türk kız arkadaşıyla evlenip, Türkiye’ye yerleşmeye karar veren tarihçi Bertrand Deniau’ya göre İstanbul, hayranlık uyandıran bir macera: “Karmaşa ve düzen burada yan yana. Beyoğlu’ndaki gürültülü eğlence hayatıyla, Emirgan’da huzur bulduğunuz sessizliğin yarattığı kontrast, eşsiz bir deneyim yaşatıyor.” İstanbul’da, yolda yürürken çarpan insanlardan ve yayalara yol vermeyen araçlardan şikâyetçi. Ama karşıtlıkları unutmuyor: “Ne zaman bir şeye ihtiyacınız olsa, size kabalık etmiş insanlarla konuşsanız, birden yumuşuyorlar ve yardım ediyorlar. Onların da nazik taraflarını görebiliyorsunuz.”

Richard Ohearn: Türkler hedonist
Tazmanya adasını bilirsiniz. ‘Canavarı’yla meşhur ada, Avustralya’nın güneydoğusunda bulunur, yani Türkiye’den çok uzakta. İşte Ohearn oralı. Dünyanın birçok farklı yerinde yaşadıktan sonra İstanbul’a yerleşmiş. Oxford Üniversitesi yayınlarının Türkiye temsilciliğinde uzman olarak çalışıyor. İstanbul için, “Burası, hayatımda insanlarla gerçekten konuştuğumu hissettiren tek yer dünyada. Bu şehirdeki insanların hayata, politikaya, sosyal duruma ve ekonomiye karşı, hiçbir Amerikalı’nın sahip olamayacağı kadar çok hassasiyeti var. Türkiye’ye gelmeden önce, dünyanın televizyonda gördüğüm yanıltıcı görüntüden oluştuğunu düşünüyordum. Batı’nın bana sunduğu güvenli balondan çıkıp, buraya yerleşmek bana hakikatle yaşadığım duygusunu verdi” diyor. Buraya turist olarak geldikten sonra kısa zamanda bağlanıp yerleşmeye karar veren Ohearn, Türkler’in hedonist ve eğlenmeyi bilen insanlar olduğunu söylüyor.

İstanbul aşıkları

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!