Güncelleme Tarihi:
Bundan daha ötesini öğrenmek, onları daha yakından tanımak için, yeni albümleriyle yine büyük yankı yapan Sefarad grubuyla konuşalım dedim. DMC’nin babası bizim sevgili Ercan Saatçi’ye bir telefon, randevular anında tamam. Sefarad’ı bizim VIP salonunda ağırlayalım dedim, yakışıklı idare müdürümüz Salih Bahadır’a. Kendisine bir dizide oynatma sözüm olan Salih, her zamanki gibi organizasyonu mükemmel yaptı. Derken Çeki-Sami-Cem üçlüsü tam randevu saatinde geldi, hepimiz doğru salona. Bir de baktım ki, VIP’in prensesi Fatoş Kaymaz’la, Cimbomlu idare amirimiz Fikret Şengüder, hasta Fenerli Sefarad grubunu kapıda alkışlarla karşılıyorlar. Geçtik içeri, oturduk koltuklarımıza, başladık uzun saatler sürecek sohbetimize. Adam başı ikişer tane, çift kaşarlı kepekli tost yedik. Kimimiz kola içti, kimimiz çay, kimimiz kahve... Ne demişler, ‘Gönül ne kahve ister, ne kahvehane... Gönül sohbet ister, kahve bahane.’
Cem Stamati: Biz etnik-pop yapıyoruz
Cem Stamati, grubun bas gitaristi. İstanbul 1981 doğumlu, Özel Musevi Lisesi mezunu. Halen Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencisi. Heyecanlı, sözünden dönmeyen, tıknaz bir Balat delikanlısı benzeri.
- İlk albümümüz müzik mağazalarında türkülerin olduğu raflara da konulmuştu, pop müziğin olduğu raflara da. Oysa ki son albümümüz çok başka bölümlere konuldu, özellikle etnik müzik raflarına. Dinleyici olarak bir albümün hakkını verebilmek için onun tamamını dinlemek şart. Bizde adam korsan albüm alıyor, iki şarkı dinledikten sonra atıyor. Halbuki, geriye kalan 8 şarkıyı da dinlemeden albümün renk bütünlüğünü görmek mümkün değil.
- Sefarad müziği anlam ve derinliğini günlük hayatın merkezinden alır. Komşu dedikodusu, bakkal çırağının hikayesi ya da karikatürize edilmiş bir ailenin seks yaşamı, hepsi bu. Yaşamı daha eğlenceli kılar bu müzik, bize kendimizi anlatır. Müzikte Osmanlı etkisiyle gelen çok fazla darbuka ritmi ve nefesli melodiler var. Bunun yanında keman, ut gibi klasik Türk müziği enstrümanları da kullanılıyor. Atalarımız yol boyunca Balkanlar’dan da önemli etkilenmeler yaşadığı için kısmen Balkan ritimlerini de kullanıyoruz. Adam kovulmuş İspanya’dan, başlamış bir şarkıyı söylemeye. Balkanlar’da soluklanmış, İstanbul’da bitirmiş.
- Ocak 2006’da İş Sanat’ta vereceğimiz konser bizim için çok önemli. O günden sonra Sefarad albümleri pop müzik raflarından etnik müzik raflarına taşınacak. Biz Seferad müziğini dünyada en genç yapan 3 arkadaşız, bu işin şakası yok. İlk başlarda Ladino dilindeki orijinal şarkıları dilimize çevirerek Türk popüler kültürüne tanıttık. Ama bu müziğin de bir ağırlığı, etnik kökeni, hayatla ilgili gerçekleri var. Bunları da göstermek gibi bir görevimizin olduğuna inanıyoruz.
- Çok ilginçtir, bugüne kadar İsrail’den hiçbir konser daveti almadık. Hatta, albümümüzün orada satılıp satılmadığından bile emin değiliz. Oysa, Fransa’da, Amerika’da ciddi bir alıcı kitlemiz var. Paris Sorbon Üniversitesi’ndeki konserimizde 2 bin kişinin tamamı Fransız idi.
Ceki Benşuşe: Seferad müziğini dünyada ilk biz notalara kaydettik
Ceki Benşuşe grubun gitaristi, 1980 İstanbul doğumlu. Özel Musevi Lisesi mezunu, halen bir özel üniversitenin sinema-televizyon bölümü öğrencisi. Çok ciddi, çok ağırbaşlı, çok sakin, çok şık. Bir müzisyenden çok büyük bir holdingin CEO’suna benziyor.
- Biz sabah programlarına gidip şarkı söyleyen popçulardan değiliz. Geçenlerde bir müzik markette albümümüzü türkü bölümünde gördüm, ağlamak istedim. Türkülerimizi çok severim ama, biz türkücü, şarkıcı değiliz. Sefarad müziği ne yazık ki notaya dökülmemiş bir müzik. Dünyada ilk olarak biz eserleri notalara kaydedip, profesyonel müzisyenlerle bir Sefarad albümü gerçekleştirdik. İspanya’dan kovulanlar, 500 yıldır bu şehirde İspanyolların o yıllarda konuştuğu Ladino dilinde kendi müziklerini yapıyorlar.
- Yemek, benim hayatımın çok önemli bir unsurudur. Özellikle Cem’le benim çok özel bir yemek kültürümüz vardır, oturup saatlerce yemek yeriz. Mesela Bodrum’a gittiğimiz zaman limandaki pizzacımızdan çıkmayız. Daha yolda giderken orada yiyeceklerimizin hayalini kurarız, yemin ederim. İçeri girer girmez pizza ile lazanya ısmarlarız, ikisini de bir ondan bir ondan yiyip temize havale ederiz.
- İlkokuldan beri bende sahne ve mikrofon fobisi var. Okulda şiir söyletirlerdi bana, kötü bir mikrofondan yayılan iğrenç bir ses. Sahneyle ilgili bir anımı anlatayım, bir konserdeyiz, ‘Ben Seni Severim’in girişinde küçük bir gitar solom var. Sami ile Cem işaret ediyorlar, bende tık yok, giremedim.
Sami Levi:En büyük zaafım hanımlar
Grubun solisti Sami Levi, 1981 İstanbul doğumlu, Göztepe Lisesi mezunu, halen Açık Öğretim Fakültesi Yerel Yönetim Bölümü öğrencisi. Gözleri fer fecir okuyor, tatlı dilli, güler yüzlü, sempatik. ‘Bulunca sevmek lazım, dudaktan öpmek lazım’ diyen o.
- Türküz, Türkiye’de yaşıyoruz, o halde bu müziği anadilimizle de yorumlamalıydık. Orijinalleri İspanyol Ladino dilinde olan parçalar Türkçe’ye çevrilirken çok zorlanıldı. Kelimeler bire bir Türkçe’ye çevirince anlam kaybına uğradı, inanılmaz komik olaylar yaşadık. Sonunda, eserlerin içindeki duygu ve derinliği kaybetmeden anadilimizde yorumlamayı başardık.
- 1993’te Kenterler’de Dario Moreno’nun hayatını anlatan amatör bir oyunda ben ünlü şarkıcının en küçüklüğünü canlandırdım. İlk Sefarad şarkımı orada söyledim. Biz Sefarad müziğini kendi hissettiğimiz müzik olarak tanımlıyoruz, Ladino dilinde söylediğimizde.
- Zırt pırt sevgili değiştirdiğim doğru. Ben çapkın bir adamım, en büyük zaafım hanımlar, size itiraf ediyorum. Ray Charles’ın, kendi hayatını anlatan filminde söylediği bir söz hálá kulaklarımda. ‘Seksten güzel hiçbir şey olamaz’ diyordu. Bence de seksten güzel hiçbir şey yok hayatta, bu kesin.
- ‘Osman Aga’ şarkısını babaanneme Ladino dilinde dinlettim, o da bana Türkçe sözlerle söyledi. Meğer, Çanakkale’de yaşadıkları yıllarda adına şarkı yapılan Osman Aga’yı tanımış. Uzun boylu, uzun bıyıklı, koç gibi bir adamdı diye anlattı bana.
Hürriyet’te halay
Seferad’ın tek batıl inançlı üyesi Sami Levi. ‘Uğurlu rengim kırmızı, uğurlu rakamım 9’dur’ diyen Sami, ensesindeki bir tutam atkuyruğu saçının kesilmesi halinde bütün işlerinin ters gideceğine inanıyor. Ceki Benşuşe, yemek konusunda iddialı ve bu konuda kendisiyle son derece barışık:
‘Ben karnımın acıktığını hissetmiyorum, sinirlenmeye başladığım zaman anlıyorum ki, hemen yemek yemem lazım...’ Cem Stamati ise
Sorbon’daki konserlerini 2 bin Fransızın izlemesini unutamıyor.