İslamofobinin başlangıcı Bosna Savaşı’dır

Güncelleme Tarihi:

İslamofobinin başlangıcı Bosna Savaşı’dır
Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2013 00:00

Vivet Kanetti, farklı mecralar için kaleme aldığı yazı ve denemelerini ‘Deli Ruh’ adlı kitapta topladı. Bir de sürprizi var; Kanetti’nin gözünden bir Bosna belgeseli. O aslında 2005’te bir televizyon kanalı için çektiği Bosna dizisi için ‘belgesel değil tanıklığım’ diyor. Bosna savaşı ve sonrasında yaşananlar konusunda bildiğimiz bütün klişeleri sorgulayan bu tanıkılığın perde arkasını Kanetti’den dinledim.

Haberin Devamı

Bosna üzerine bir belgesel dizisi hazırlamak için temel motivasyonunuz neydi? Neden sizi en çok çarpan Bosna’nın hikayesi oldu?

- Bosna’ya zaten bir gazeteci gibi yaklaşmadım. 2005’te Türkiye’den başka arkadaşlarla bir edebiyat festivaline davet edilmiştim. Orada tanıdığım bir çok Bosnalı için, “Ama esas kahramanları bunlar” diye düşündüm. Derin, çok yönlü, hiç tahmin etmediğimiz kadar sürprizli, çelişkili, dertli ve üstün mizahlı. Bunları başkaları da bilsin istedim. İstanbul’a dönüşte, elimde Damir Niksic adlı sanatçının videosunun broşürü “If I Wasn’t Muslim”, çektiğim birkaç fotoğraf, dostum Ufuk Güldemir’e gittim. ‘Turunç Bahçesi’ diye bir programım var onun kanalında. Ufuk çok hızlı düşünürdü ve hemen en iyi kameramanıyla beni Sarajevo’ya yollamaya ikna oldu. “Tabii para yok” dedi, “Dört bölüm çek, burada gösteririz, sonra iş senin olsun”. Herhalde dünyadaki en küçük bütçeli televizyon işidir! Ben ona belgesel değil, tanıklığım diyorum sadece. Ama çok gönüllü emek desteği aldım. En başta sinemacı arkadaşım Leyla Özalp’ten.

Filmde konuşturduğunuz baş karakterlerin çoğu kendilerini önce Bosnalı, sonra Boşnak, sonra Müslüman olarak tanımlıyor. Etnik aidiyet vurgusu güçlü bir şekilde yola devam etmeyi neden tercih etmediler? Kosovalı Arnavutlar gibi mesela.


- Eyvah, çetin konulara dalıyoruz! Her tür insan var, konuştuklarım arasında. “Ben karmaşığım” diye kesip atanlar da, “Buraya gelen yabancının ilk işi Hırvat mısın, Sırp mısın, Müslüman mısın diye sormak, hepimize artık bundan fena halde gına geldi!”, diyenler de. Bunları çözmek kolay değil. Çok dinlemek, okumak gerek. Birçok Boşnak öncelikle Bosnalılıklarını vurguluyor, çünkü o toprak onların vatanı ve onun için savaşmışlar. 2. Dünya Savaşı’ndaki müttefik güçleri kastederek “Tüm Avrupa halkları gibi, biz de sadece özgürlüğümüz ve vatanımız için savaştık”, diyorlar. Bu vurgu mühim, çünkü Avrupa liderlerinin Bosna Hersek’e saldırıya göz yummalarında, Sırpları ve Hırvatları alttan alta desteklemelerinde yatan gizli gerekçeydi bu: “Bunlar vatanlarını koruyan askerler değil, Avrupa ortasında şeriat devleti kurmak istiyen Cihad’çılar”. Srebrenitsa soykırımını, 1260 günlük Sarajevo kuşatmasını durduramayan, bir bakıma bu korkunç takıntılar.

İslamofobinin başlangıcı hep 11 Eylül 2001 gösterilir ya, çünkü insanların belleği kıt, bence esas başlangıç tarihi 92-95’tir. Bosna Hersek’in korkunç bir saldırıya terk edilişi. Boşnak kimliğini öne sürüyorlar, çünkü Tito o topraklarda yaşayan her milleti adıyla anarken, 1974 anayasasında, Boşnaklara Müslüman diye bir kimlik vermiş, yani milli kimlikliği esirgemiş; Boşnaklar buna çok bozuluyor. Belgeselimde konuşan bir dindar genç kız şöyle diyor: “Müslümanlık bizim dinimiz. Hırvatlar nasıl Katolik, Sırplar Ortodoks ise biz de Müslümanız, ama milli adımız Boşnaktır.” Bu Boşnak kimliği onlar için olağanüstü önemli. Ayrıca Sarajevo, tüm Yugoslavya ve Avrupa’da en çokkültürlü şehir, bu asırlardan beri böyle. Avrupa ile dünya işte bu inci gibi şehri koruyamadı. Sarajevo’nun mitik generallerinden Jovan Divjak (ki o bir Boşnak değil mesela; Bosnalı ama Boşnak değil) mesela, gayet net hissedebildiğimiz bir küskünlükle, “Savaşın başında genelkurmayımız çokmilletliydi” diyor. İyi de baba, bu çokmilletliliğe rağmen, Avrupalı liderler Bosna için parmağını oynatmadılar. Ve Boşnaklar, giderek, acılarını duyan, yardımlarına koşan dindaşlarına, dini kimliğine elbette daha fazla sarıldı.

Haberin Devamı

BOSNA BİZDE DİNDARLARIN TUTKUSUYDU

Savaş yaşanırken Bosna konusunun bayraktarlığını genelde Türkiye’de İslami çevreler yaptı. Hala da Bosna, Filistin denildi mi bu kesimler için akan sular durur. Laikler uzak mı durdu bu hikâyeden?

- 92-95, Avrupa ve ABD’den birçok sanatçının, yazarın kuşatmayı delerek Sarejevo’ya gittiği yıllar. Ama Türkiye’de, evet, ilginçtir, Bosna Hersek trajedisine çevremizde böyle bir hassasiyet yaygın değildi. Bosna, bizde, dindarların konusu ve tutkusuydu. Toplumdaki zihin bölünmesi hakkında da ürpertici bir fikir veriyor bu. Türkiye insanının belki nadan diye tanımlayabileceğim bir özelliği de var ve bu bence bütün kesimlere ortak. Dindarlığı önde olmayan kesimlerin ve solcuların duruşu şuydu: güzelim sosyalist Yugoslavya bu hale getirilir mi? Kimlik taleplerini hiç anlamama, tarihi durdurmak istemeler... Gerçekleri asla görememe. Değişen dünyayı anlamayı ret. Bugün birçok ulusalcının hâlâ yaptığı gibi. Oysa Almanya alelacele Sloveyna’nın ve Hırvatistan’ın bağımsızlığını tanımıştı. Ve Sırp komünistleri akıl almaz bir etnik milliyetçilik bataklığına düşmüşlerdi. Bağımsızlığını ilan etmeyip ne yapacaktı Bosna Hersek? Hemen ardından, saldırıya uğradı zaten. Diğer taraftan, Türkiye dindarında Bosna’ya karşı büyük bir coşku muhakkak oldu, fedakârlıklara kadar giden, ama burada da, kendi öz fantazmalarını oraya yansıtmak ne ölçüde ön plandaydı, oradaki Boşnakları özgünlükleri ve farklılıklarıyla algılamak için ne ölçüde çaba gösterildi, bunlar da sorulabilir... Biraz paternalist, Ahh Bosna benim meselem, bizim eski çiftiğimiz tavrı açıkçası epey yersizdir bugün.

Haberin Devamı

BOSNA AB’NİN EN BÜYÜK YENİLGİSİ

Çekimleri savaşın 10. yılında yaptınız. Aradan sekiz yıl daha geçti. Hırvatistan AB üyesi olmak üzere, Sırbistan müzakerelere başlamak üzere. Bosna yine unutuldu mu?

- Bosna Hersek’in mevcut durumu bence AB’nin en büyük manevi yenilgisi. Bu konunun Avrupa’yı içten içe çürüttüğünü düşünürüm. 95’te Dayton’da kararlaştırılan ve Kafka’nın Şatosu diye adlandırdığım işlemesi namümkün bir yönetim sistemden söküp almalılar artık bu ülkeyi. Yugoslavya’nın parçalanmasından doğan ülkeleri nasıl AB’yi entegre ettilerse, en haksız saldırıya uğramış BosnaHersek’i de bir şekilde o otobana çıkarmalılar.

Sizce Bosna’nın AB üyeliği mi daha önemli Türkiye’ninki mi?

- Enteresan bir soru sordun. Bosna’nın AB üyeliği bu birliğe yeniden bir mana, bir şevk verecek çok önemli bir dönüm noktası olur. Ve zaten AB’yi en değerli kılan özellik, kalkınma vesairesi hedefi değil, birbirlerininin defalarca gözünü oymuş milletleri bir araya getirebilmiş bir barış birliği olmasıdır. Bu özelliğini Türkiye de daha çok vurgulamalı. AB’nin Türkiye’ye elbette bir söz, bir ahde vefa borcu var. Bosna Hersek’e bir de kan borcu söz konusu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!