Ersin KALKAN
Oluşturulma Tarihi: Haziran 17, 2007 00:00
Bu düğünde damat ve erkek arkadaşları ekose etekli, kadınlar kırmızı elbiseliydi. İskoç Douglas Cameron’la Litvanyalı Aija Avitane beş yıl önce tanıştıkları Tekirova’ya bu kez evlenmek için geldiler. Az kalsın, damadın nikah törenine davetli arkadaşları için getirdiği geleneksel İskoç etekleri, yani kiltler yüzünden Atatürk Havalimanı’ndan Türkiye’ye giremiyordu. Etek kaçakçılığı yapmadıklarını anlatmak için gümrük görevlilerine saatlerce dil döktüler. Sonunda 500 dolar vergi ödeyip muratlarına erdiler.
İskoçyalı Douglas Cameron, ilk kez bundan beş yıl önce Antalya’ya geldi. İskoçya’da o kış çok çetin geçmişti. Üç ay boyunca güneş yüzünü göstermemiş, ya yağmur yağmıştı üzerine ya da durmak bilmeyen karın altında kalmıştı. Bilgisayar uzmanı Douglas, İskoçya’da arkadaşlarıyla eğlendiği bir akşam, "Uzun bir tatil yapmayı düşünüyorum. Sıcak bir yer istiyorum. Çam ağaçları olsun, sedir ağaçları olsun, kekikler koksun. Bir yanında dağ, bir yanında deniz olsun" deyiverdi. "Sen cenneti istiyorsun anlaşılan" diye itiraz etti masadakilerden biri, "Öyle bir yer varsa, bul hep beraber gidelim" diye noktayı koydu.
Akdeniz’i karış karış dolaşmış bir başka arkadaşı atıldı söze, "Böyle bir yer biliyorum. Türkiye’de, Antalya diye bir şehirde. Tekirova adında, deniz kıyısında kurulmuş bir kasaba. İki yıl önce bir hafta kaldım, hálá rüyalarıma giriyor" diye yolunu açtı Cameron’un.
ÖNCE HAYAL KIRIKLIĞI Ertesi sabah, rezervasyonunu yaptırdı Cameron. Bir sevgilisi vardı. Fakat tatile bir ay kala tatsızlık çıktı aralarında. Ayrıldılar. Temmuz ortasında yalnız başına yola çıktı. O sırada 37 yaşındaydı.
Evet, tam arkadaşının anlattığı gibi bir yerdi Tekirova. Douglas yalnız ve kederliydi. Önceleri yalnızlıktan sıkıldı. Sonra alıştı ortama. Çevresindekiler tatil atmosferine uyum sağlamış, ziyadesiyle sosyalleşmişti. Birkaç arkadaş edindi. Bir gün denize girdi, bir başka gün 2365 metre yüksekliğindeki Olimpos (Tahtalı) Dağı’nın eteklerindeki köyleri dolaştı, ertesi gün Üç Adalar’da deryanın derinliklerine daldı.
Bu sırada yaşıtı Litvanyalı diş hekimi Aija Avitane’yle tanıştı. O da Martı Myra’da çalışan kardeşinin yanına gelmişti. Bütün gece Aija’yı düşündü İskoçyalı. Ertesi gün dalmaya gittikleri ekibin içindeydi. Akşam yemeğinden sonra deniz kıyısında oturdular. Güzel bir Kalecik Karası şarabı açtılar. Yıldızların tadını çıkarmaya koyuldular. Aija da Douglas gibi yalnız gelmişti tatile. Genç adam bundan cesaret alarak bir şeyler fısıldadı kadının kulağına. Zarif bir şekilde durdurdu Litvanyalı onu, "Güzel sözleriniz ve iltifatlarınız için teşekkür ediyorum ama evliyim. Eşimi de seviyorum" diye kapadı kapıları.
Çok utandı İskoçyalı. Ertesi gün yüzüne bakamadı, yeni tanıştığı kadının. Akşam Aija yanına gelip ortamı yumuşattı. "İyi bir adama benziyorsunuz. Ama belki de yalnızlık yaptırıyor size bunları. Böyle kalsa olmaz mı? Sizinle dostluğumu sürdürmek isterim." Sürdürdüler dostluklarını ve iyi arkadaş oldular. Göz açıp kapayana kadar geçti tatil. Vedalaşıp ülkelerine uçtular. Arada bir internet üstünden yazıştılar. Ukrayna’ya taşındığını ve bir oğlu olduğunu yazdı Aija. Çok mutluydu. Douglas, çocuğa hediyeler gönderdi İskoçya’dan.
SÜRPRİZ AYRILIKAradan üç yıl geçti. Aija, "Ayrıldım eşimden, yürümedi" diye yazdı bir gün. Douglas, çok sevindiği halde "Üzüldüm, umarım senin için daha iyi olur" diye cevapladı mesajı. Sonra telefonlaşmaya başladılar. Yaz geldi. Tekirova’ya gitmeyi düşündüğünü söyledi Douglas. "Ben de..." diye yanıtladı Aija.
Martı Myra’da buluştular. Aija’nın oğlu Renars da yanındaydı. 15 günlük güzel bir tatil geçirdiler. Kışın İskoçyalı gitti Kiev’e. Baharda Aija geldi İskoçya’ya. Sonraki yaz Douglas yalnız geldi Antalya’ya. Fazla kalmadı. Çamyuva’dan iki dönümlük bir arsa alıp döndü. Çünkü, yaşlanınca buraya yerleşmeyi düşünüyordu. Bu habere çok sevindi Aija.
Ve sonunda geçen kış evlenmeye karar verdiler. Düğünü Martı Myra’da yapmayı planladılar. Tatil köyünün yetkilileriyle yazışıp düğün pastasını, Aija denizde evlenmeyi düşündüğü için nikahın kıyılacağı tekneyi, kalacakları süiti ayarladılar ve tam 31 kişi için rezervasyon yaptırdılar. Dostları onları yalnız bırakmak istemiyordu bu mutlu günlerinde.
KOLEJLERE Mİ SATACAK!Düğünden üç gün önce Aija ve Douglas, İstanbul
Atatürk Havalimanı’na indiler. Gümrük memuru, şişkin valizlerden şüphelendi. Açtılar. "Bu etekler ne" diye sordu acar memur. "Bu, damatlığım, diğerleri de arkadaşlarımın etekleri" dedi Douglas. Görevli, kuşkulu kuşkulu baktı damadın yüzüne. Ve gözlerini gözlerine dikip "Ne yani şimdi düğünde etek mi giyeceksin" diye ısrarla sormayı sürdürdü kırık İngilizcesiyle. "Evet etek giyeceğim. Çünkü İskoçum" dedi Douglas.
"Bunlar bizim kolej kızlarının eteklerine benziyor, herhalde satmaya getirdin. Gümrük vergisinden kaçacağını mı zannettin" diye üsteledi gümrük memuru. İngilizcesi daha iyi olan bir başka görevli noktayı koydu: "500 dolar gümrük vergisi ödeyeceksiniz."
Tam altı saat kaldılar gümrükte. Dört yaşındaki Renars sızlanıp durdu saatlerce. Bu arada Antalya’ya giden uçağı da kaçırdılar. Sonunda 500 doları ödeyip kurtuldular. Ve kendilerini güç bela Antalya’ya attılar. Düğün hazırlıklarına başladılar.
Litvanya’dan, Ukrayna’dan birer ikişer geldi dostları. 10 Haziran Pazar günü İskoç erkekler kiltleri, diğerleri düğün kıyafetlerini giydi. Litvanyalı üç nedime gelinin sağına ve İskoçyalı üç sağdıç da damadın soluna yerleşti. Sağdıçlardan biri aynı zamanda nikahı kıyacak Protestan rahipti. Martı Myra Genel Müdürü Turgay Turan, misafirlerin onuruna sahildeki lokantada bir
yemek verdi. Tatil köyünün diskosu o gece düğün sahipleri için kapatılmıştı. Sabaha kadar sürdü dans. Gün doğarken kahvaltıya oturuldu.
MÜSTEHCEN ARMAĞANLARHediyeler biraz müstehcendi. Önce kocaman bir ahşap heykel geldi ortaya. Bir kadınla bir erkeği sevişirken gösteriyordu. Başka bir paketten bir çeşit salıncak çıktı. Nedimelerden birine bunun ne işe yaradığını sordum. Genç kadın gülerek, "İstersen salıncak olarak kullanırsın. Arzu edersen karşılıklı binip havada sevişirsin" deyiverdi. Törene katılan Tekirova Belediye Başkanı Yusuf Üras genç çifte kenarları dantelli, kaneviçe işlemeli, eski zaman usulü çift kişilik bir yastık hediye etti. Hediyesini takdim ederken, "Tek bir yastıkta kocamanızı temenni ederim" dileğinde bulundu.