Ayten SERİN
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2009 00:00
İskenderunlu Behiç Alp Aytekin (24), Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İletişim ve Tasarım Bölümü’nde öğretim görevlisi. Yüksek lisans bitirme projesi olarak çektiği belgesel, “Şıh’ın Dolması-Güney Yemekleri Üzerine Bir Methiye” adını taşıyor. Memleketi İskenderun’a yaptıkları bir aile ziyaretinden yola çıkarak bölge yemeklerini anlatıyor. Bir yanda anneanne, akrabalar ve tam tanımıyla “profesyonel ev yemeği yapımı”nı, diğer yanda İskenderun ve çevresinin en lezzetli yemeklerini yapan yerleri görüyorsunuz. Aytekin, İskenderun’a gideceklerin neleri mutlaka yemesi gerektiğini anlattı.
Behiç Alp Aytekin, imkan buldukça her yıl kültür odaklı seyahatler yapıyor. Yeme içme konusuna özel ilgisi, onu değişik tatları deneyebileceği yerlere yöneltmiş. Türkiye’de genellike ailesiyle geziyor. Ailece, her yıl çıktıkları Cunda (Alibey) Adası tatili, aslında bölgenin balığını ve Ege mutfağı mezelerini tekrar tekrar tatmak için.
Ülke dışına çıktığında keşiflerini yalnız başıma yapmayı tercih ediyor. Türkiye’de Ege Bölgesi, Karadeniz Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi’nin doğu kısımlarını görmüş. Ayrıca, Florida, Roma, Floransa, Barselona, Madrid, Cannes, Prag, Viyana, Budapeşte, Londra, Pamparova’ya gitmiş.
Aytekin ve ailesi için İskenderun’a gitmek bir aile ziyareti. Aslında bir “aile ziyafeti” demek de yanlış olmaz. Çünkü bu, yöresel yemeklerle tatlanan bir ziyaret oluyor. Alp Aytekin bu ziyaretlerden birini belgesel
film haline getirdi. “Şıh’ın Dolması - Güney Yemekleri Üzerine Bir Methiye” adlı belgeseli, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Film ve Drama Yüksek Lisans Programı’nda okurken, tez danışmanları Doç. Dr. Çetin Sarıkartal ve Yard. Doç. Dr. Levent Soysal gözetiminde, mezuniyet tezi olarak hazırlamış. Projenin hayata geçirilmesi sırasında, filmin yönetmeni Murat Erün ve ekibin asistanı Kaya Tabanlı’nın büyük katkıları olmuş.
Aytekin, “Yüksek lisans tezimin inceleme alanı olarak doğup büyüdüğüm İskenderun’a, köklerime döndüm ve yıllardır İstanbul’da yaşayan biri olarak, İskenderun’a ve insanlarına yeni bir bakış açısı ile tekrar baktım. Film ile bölgenin kültürel yapısını ve özelliklerini tanıtmanın yanı sıra, İskenderunlular için güzel ve lezzetli
yemek yemenin, ne kadar önemli olduğunu göstermek istedim” diyor.
ARAP ETKİSİ BELGESELİN ADINA DA YANSIDISofranın birleştirici özelliğini, filminde sık sık görüyorsunuz: “Lezzetli yemekler ve mezeler ile kurulan güney sofralarında, hiçbir fark gözetilmeden tüm insanlar hep bir arada oluyor. Bu sofralar, geçmişten günümüze kurulan sıkı dostlukları, bağları hala ayakta tutan bölgenin ve İskenderun şehrinin en önemli unsurlarından biri. Bu kültürel birliktelik ve dostluk yapısının yanı sıra, yemek yemek için yaşamak da bence, hayat için güzel bir
seçim.”
Belgesel film adını, aslında bir Arap yemeği olan, “şıh-ıl mahşi” yani şıh’ın dolmasından alıyor. Aytekin bu ismi koyma nedenini şöyle anlatıyor: “Benim daha doğmamış olduğum yıllarda, İskenderun coğrafi yakınlığı nedeni ile Şam, Halep, Lazkiye gibi Arap şehirleri ve kültürü ile içli dışlı olan bir şehirmiş.
SÜRPRİZ SEVENLER MAHALLE FIRININA
Sınırlar henüz bu kadar keskin değilken, ilişkiler çok daha farklıymış. Sohbet etme şansı bulduğum, o dönemde şehirde yaşayan İskenderunlular, ortak kültürü ve duyguları paylaştıklarından ve aralarında çok da bir fark olmadığından bahsediyor. İskederun’da dünden bugüne yapılmakta olan yemekler ve mezeler de, hala aynı lezzet yakınlığında. Bu kültürel etkileşim yapısını bölgedeki yemek kültürüne ve çeşitliliğine kattıklarını vurgulamak için filmin adını, “Şıh’ın Dolması” olarak seçtim.”
Şıh’ın dolması gibi evlerde yapılan özel yemekleri, restoranlarda yeme şansı çok fazla olmasa da içli köfte ve künefeyi aşağı yukarı tüm bölge restoranlarında bulabiliyorsunuz. Özellikle hummus, muhammara, zahter salatası (kekik salatası) gibi mezeleri birçok yerde yiyebilirsiniz.
Aytekin sürprizlerden hoşlananlara, mahalle fırınlarına gitmelerini öneriyor. Kağıt kebabı, belen tava, biberli ve katıklı ekmek gibi iç malzemesi evlerde hazırlanıp pişirilmek için fırın götürülen yemeklerden tatma ihtimali yakalanabilir. Yine de üzülmeyin bir eve konuk olamaz veya ev yemeğine ulaşamasanız, Aytekin sizin için İskenderun’un yemek haritasını hazırladı...
KÖMBE DEĞİŞİK BİR KURABİYE:Bayram tatlısı olarak bilinen ve bir çeşit kurabiye olan kömbeyi yemenin tam zamanı. Özellikle Şeker Bayramı’nda hazırlanan bu kurabiye, İskenderun yemeklerinin kültür ve zaman ile ne kadar içli dışlı olduğunu görebileceğiniz, içi bol baharatlı ve bayatlamayan bir kurabiye.
KEBAP VE MEZE İÇİN KÜÇÜK KERVAN: İskenderun şehir merkezinde yer alan Küçük Kervan Restoran’da bölgenin çoğu mezesini yeme şansınız olacaktır. Ayrıca İskenderun’un kendine has kebabını ve lavaş ekmeğini de burada bulabilirsiniz. Kaçırmamanızı öneririm. Körfez bölgesinde yer alan Antakya, Adana, İskenderun ve Mersin’de kebap yeme ve yapma biçimleri farklıdır. İskenderun kebabı, Adana kebabından farklı olarak ince yapılır, içinde kimyon, maydanoz, karabiber ve daha ince bıçak kıyması vardır. Kuzu eti karıştırılarak yapılır. İskendurun kebabı, bir kişilik sipariş ettiğinizde iki şiş olarak gelir, standart 50- 55 gramdır. Lavaş ekmeğinin mayası farklı ve incedir. Yağlı ve maydanozlu hazırlanır.
BELEN’DE BELEN TAVA: İskenderun ile Antakya arasındaki yol üzerinde bulunan komşu ilçe Belen’de, Belen tava yemelisiniz. Lezzetli bir belen tava için, yol üzerinde bulunan Kurtoğlu Restoran’a uğramanız yeterli. Yağsız ve sinirsiz et, eritilmiş kuyruk yağı ve çeşitli baharatlar ile hazırlanan, özel güveçler içinde odun fırınlarında pişirilen özel bir et yemeği.
MÜŞEBBEK TATLISI:Şehir merkezinde yürürken çoğu insanın öne doğru hafif eğilerek bir şeyler yediklerini göreceksiniz. Halka tatlısı olarak bildiğimiz, lokma tarzı, simit şeklindeki tatlının bölgedeki adı “müşebbek”. Lezzeti de adı gibi bildiğiniz halka tatlısından farklı.