Güncelleme Tarihi:
Bildiğiniz gibi, maddenin katı, sıvı ve gaz hali dışında dördüncü, beşinci ve altıncı halleri de var. Katı halde iken hükmedebileceğiniz madde, dördüncü hal olan plazma haline girince, pek öyle kolay kolay söz dinlemiyor. Hele beşinci hal olan ‘Bose-Einstein yoğunlaştırması’ ile ona bir haller olmaya başlayınca, madde üzerindeki hâkimiyetiniz oldukça zorlaşıyor. Madde, ‘fermionik yoğunlaştırma’ ile şimdiye dek bilinen altıncı haline dönüşünce ise, ona hükmetmeye halimiz ve mecalimiz kalmıyor.
Mesela plazma halini ele alalım. Madde iyonlarının bir gaz bulutu misali bir arada bulunduğu hal. Öylesine kuvvetli bir çevre şartı yaratmanız gerekiyor ki, plazma halinden sıkılan madde, anında katı, sıvı ve gaz haline dönüşebilir yoksa.
İşte ışınlanma dediğimiz ve rüyalarımızı süsleyen o gizemli fantezimiz, madde plazma haline dönüştükten sonra, ona hükmedebilme ergini ifade ediyor. Plazma haline getir ve bir dönüştürücü sayesinde yeniden istediğin formata dönüştür.
Bilim adamları, yüzyılın buluşu olarak ışınlanma’yı öngörüyorlar.
Bir düşünsenize. Başardığımızı bir düşünsenize. Neler değişecek, neler? En öncesinde dünyaya bakışımız değişecek. Yetmez mi? Uzay zaman boyutunda, canımızın sıkıldığı formdan çıkıp, başka bir mekâna naklediyoruz kendimizi.
Cem Yılmaz’ın Uzay Çağındaki Türk Tipi hicivlemesindeki ‘benzinimiz bitti, ışınlayamıyoruz ya da ‘ulen Topkapı nedir ki, makineyi çalıştırdığına değmez, iki adım yer, yürü birader’ sözüne bakmazsanız, ışınlanmanın çok zevkli bir şey olacağı kesin.
Madde halime elveda. Ben artık ışın oldum. Endoplazmik retukulum filan diye bir vardı, ortaokulda fen dersinde iken. Onun gibi bir şey. Plazmatik insan. Işık hızını aşan ışın. Canı sıkılınca kendini, gönlünün istediği yere transfer edebilen uzaylı.
Ne kadar harika değil mi? Bir düşünün? Canınız en çok nerede ve ne zaman sıkılır? CEO’nuzun ‘toslamalı koç yönetim’ tarzından bıktığınızda, nerede olmak isterdiniz? Peki canınızın istediği yere, gidebilir miydiniz?
O kadar çok e-mail alıyorum ki sizlerden. Cesaret istiyorsunuz benden. Seminerlerimde çevremi sarıyorsunuz. Çepe çevre kuşatıyorsunuz. Ve o yaşamın en masum sorusunu soruyorsunuz? Hocam, biz de yapabilir miyiz? İstediğimiz an işimizi değiştirebilir miyiz?
Elbette. Neden olmasın. Sonra ne münasebet? Niye yapamayacakmışsınız ki?
Konu özgürlük. İlkeleri ön plana çıkartıp, ikinci, üçüncü kariyere adım atıp atamayacağınızı, eğer atarsanız piyasa denilen canavarın sizi ham yapıp yapmayacağını soruyorsunuz.
Yaşamı gönlünüzce yaşayın, dostlarım. Özgür olun. Mahkum değilsiniz. Uymuyorsa, zorlamayın. Işınlayın. Ya onları, ya kendinizi.
Asla taviz veremeyeceğim ilkelerim var benim. Yaşım 37. Ve ben asla pes etmeyeceğim. Asla boyun eğmeyeceğim. Asla haksızlıklara göz yummayacağım. Asla ‘bizde böyle, yersen’  tarzındaki yönetimlerde olmayacağım. İnsanın farkında olmayan, boşvermişci yönetim tarzlarını benimsemeyeceğim. İnsanı ezen haksız tepkilerine ortak olmayacağım. ‘Buna mahkumsunuz’ meydan okumalarını cevapsız bırakmayacağım.
Işınlayacağım. Beklemeyin. Plazma haline geçin.  Uymuyorsa, zorlamayın. İlla ‘Türk Usülü Kıçına Tekme Işınlaması’nı beklemeyin. Kendi kendinizi ışınlayın.
Çünkü eğer, madde haline kalıp da, olmayacağını bile bile yürek özetirseniz, yüreğiniz de, siz de sıvı haline dönüşüp, eriyorsunuz.
Ama kendinizi ışınlarsanız, başka âlemlerde, başka hayatlarla tanışıyorsunuz. Başka dostlara kavuşuyorsunuz.  Şu ışınlanma enteresan bir olay valla. Bir düşünsenize, hakkaten. Gerçekleştiğinde neler olacak? Ne gümbürtüler kopacak?
Havayolu ÅŸirketleri, nakliye ÅŸirketleri ve hatta çağın kalbi internet? Sahi ne olacak dersiniz? Yolculuklar? Evler arası? Åžirketler arası? Åžehirler, ülkeler ve gezegenler arası yolculuklar? Paketler, kuryeler, kargolar, gönderiler?ÂÖvüne gerine en büyük baÅŸarımız olarak gördüğümüz telekomünikasyon? Yani vazgeçemediÄŸimiz cep telefonumuz? Yahu elimiz daha cebimize gitmeden biz istediÄŸimiz yere gidiyorsak, seçme indirimin kesmece karpuzlarını kim yer artık?
Galiba, ışınlanma ile yaşam paradigmamız değişecek. Mahremiyet? Özel hayatın gizliliği ve korunması?  Galiba en büyük kazığı yiyenlerin başında magazin medyasının paparazzi kameramanları gelecek. Bir poz için, öyle ağaç tepelerinde saatlerce kuş taklidi yaparken, siz direk olayın içine gireceksiniz. Hooopp! İstediğiniz yerdesiniz.  Onlar sizi görerek, ya da görmeyerek evrenin görünmez adamları olacaksınız. Paradigmamız değişecek. Kesin. Radyo, TV, gaste tarihe karışacak. (Bu arada gazetedeki arkadaşlardan ricam, acilen bir iş ayarlasınlar kendilerine. İş mi? O da ne? J )
Suçlu ayağa kalk. Niye yaptın bunu?
İşte yaptım! Var mı diyeceğin.
Bak bir de itiraf ediyor. Mahkûmun idamına… Ya da ömür boyu hapsine…
Yaaa.. Öyle mi? Tutukla o zaman. Vırrrnnnn! Işınlandım ben!
İyi de. Başka bir konu daha var burada içime dert olan. Gezegenler arası ışınlanmayı başardığımızda, acaba hala gönülden gönüle ışınlanma yolunu bulamamış insanlar olarak, gönülsüz gönülsüz ortalıkta dolanan kara delikli ışınlar mı olacağız acaba?
munir@munirarikan.com