Güncelleme Tarihi:
Orhan Kemal’in romanından uyarlanan dizideki Reşat karakteriyle ‘ailemizin çocuğu’ imajından sıyrılacağını söyleyen Aksum, “Seyirci Reşat’tan hoşlanmayabilir” diyor.
* İlker Bey, “Kötü Yol”da Reşat rolüyle seyirci karşısına çıkacaksınız. Nasıl biri bu Reşat, anlatır mısınız biraz?
- Reşat, Adana’da bir ağanın yanında şoförlük yapan, biraz çapkın bir adam. Reşat’ta şeytan tüyü var, kendisini sevdirmeyi biliyor. Arkadan da iş çeviren biri.
* Seyirci sevmeyebilir o zaman?
- Reşat, bugüne kadar oynadığım rollerin biraz dışında. ‘Ailemizin sevimli delikanlısı’, ‘ailemizin iç güveysi’ değil bu sefer, sert bir rol. Biraz ters köşe yapmak istedim. Seyirci Reşat’tan hoşlanmayabilir, itici bir tarafı da var çünkü. Ama hem itici hem sevimli. Orhan Kemal’in romanında Reşat çok daha kötü. Dizide biraz değişmiş, o sert hatlar yumuşatılmış. Romandakinden daha düzgün, daha onurlu gururlu bir adam.
* Reşat için “Kızları çeken bir mıknatıs gibi” deniliyor...
- Bilmem, öyle mi? (Gülüyor) Evet, hatunlarla arası iyi. Ama gönlünde yatan biri yok. Evlilikten korkan, sorumluluktan kaçan, çoluk çocuk olayına hiç girmek istemeyen birisi olduğu için ilişkileri hep yüzeysel. Ama Şükran Ovalı’nın oynadığı Nuran’a karşı daha farklı bir yaklaşımı var.
* Gizli aşk yaşıyorlar değil mi?
- Evet. Nuran, Reşat’ın en yakın arkadaşı İhsan’ın kardeşi ve İhsan da o konuda çok muhafazakâr. Hatta Reşat’a “Sen de onun bir abisisin” diyor. Dolayısıyla aşklarını gizli yaşıyorlar.
SEYİRCİYİ AVAMLIĞA ALIŞTIRDIK BEL ALTI DÜŞÜNMEYE BAŞLADILAR
* Aşk konulu dizilerdeki sevişme ve öpüşme sahneleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Olabilir, dünyada örnekleri var. “Lolita” filmine baktığınızda mesela, yönetmenin 16 yaşındaki bir kızın cinsel hayatını filme aldığını görüyorsunuz. Ama bunu nasıl yaptığın önemli. Yani nasıl işlediğin, nasıl yazdığın ve seyirciye ne gösterdiğin önemli. Dünyada cinsellik ile sinema tarihine geçmiş filmler var; öpüşmeyle, sevişmeyle, aşkla... Aşk, işin özü zaten. Ama dediğim gibi, bunu nasıl gösterdiğin önemli. Ben popüler sinemayı seviyorum. Popülarite olmadan sanatsal bir dünyanın olamayacağını düşünenlerdenim. Ama sadece öpüşme, sevişme çekersen, bunun sanatta bir yeri yok. Başka kulvarlarda yeri var. Kriterleri yükseltmek lazım. Seyirciyi o kadar alıştırdık ki avamlığa, o kadar alıştırdık ki kalitesizliğe, artık her şeyi bel altı düşünmeye başladılar. Bunu değiştirmek tamamen bizim elimizde. Görsel sanatlarla ilgilenen herkes biraz daha gayret ederse, bu olur diye düşünüyorum...
* Orhan Kemal’in romanından uyarlandığına göre, sizin dizinizde de olacak bu tür sahneler.
- Evet, Orhan Kemal’in romanlarında erotizm vardır ama bakalım o erotizmi biz nasıl gösterdik. Bakalım halk ne diyecek...
SEVİŞME SAHNELERİ KÖTÜ ÇEKİLİYOR
* Sizin daha önceki dizilerinizde de çok konuşulan cinsel içerikli sahneleriniz vardı..
.- Evet, “Bizim Yenge” dizisinde vardı öyle sahneler. Şimdi göreceksiniz ki İlker Aksum “Kötü Yol” dizisinde öpüşüyor da, sevişiyor da. Önüne gelenle de birlikte oluyor. Ama dediğim gibi, bunu nasıl gösterdiğimiz önemli. Amerikalılar, Avrupalılar yapınca doğal oluyor da Türkler yapınca “Bir avamlık var” diyorlar. Neden? Çünkü alışık değiliz bu tarz sahnelere. Aslında alışığız da; Yeşilçam’dan beri var. Ama kötü yapıyoruz, kötü çekiyoruz, kötü oynuyoruz. İyiler hemen destan oluyor. Mesela “Selvi Boylum Al Yazmalım”. Filmin içinde cinsellik de var, kadının seçimi de var. Hülya Koçyiğit’in, Filiz Akın’ın yok mu cinsellik içeren filmleri? Ama nasıl yapmışlar, nasıl göstermişler? Genç nesilden bir tane hem nitelikli hem nicelikli insan yok. Hepsinde bir avamlık var...
* Yönetmenlerden mi, oyunculardan mı bahsediyorsunuz?
- Hem yönetmenlerden hem de oyunculardan bahsediyorum... Bakın son dönemde öne çıkan “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde de cinsellik ve erotizm var. Ama çok tatlı bir yerden gidiyorlar. Türk halkını ideolojik bakımdan rahatsız etse de çekimler çok estetik. Bizim yaptığımız işin içinde “estetik” diye bir tanımlama var. Estetik demek, güzel olanı en sade şekilde yansıtmak demek. Biz güzel olanı çirkinleştirmeye başladık. Yani olacak iş değil.
BU SEFERKİ KOZAN ŞİVESİ
* Daha önce canlandırdığınız karakterlerde olduğu gibi yine Adana şivesi kullanıyorsunuz, değil mi?
- Evet, ama bu kez tam olarak Adana değil, Kozan şivesi kullanıyoruz. Aralarında biraz fark var. Şive olayı çok zor, inşallah başarılı olurum. Bunun için sürekli halkla sohbet ediyorum.
CANSEL ÇOK ZORLUK ÇEKTİ
* Cansel Elçin, “İyi ki dizide İlker var, onunla zaman çok eğlenceli geçiyor” diyor. Siz de öyle düşünüyor musunuz?
- Sağ olsun. İnşallah böyle bir misyonum olur. Bunları duyunca çok mutlu oluyorum. Cansel, Fransa’dan geldi. Çok zorluk çekti ve bir sürü işte yer aldı. Şimdi bambaşka bir ortamda. Ben de sadece bu ortama sahip çıkmaya çalışıyorum.