İşi umursarsanız eleştiriler sizi öldürür

Güncelleme Tarihi:

İşi umursarsanız eleştiriler sizi öldürür
Oluşturulma Tarihi: Aralık 08, 2012 00:00

William Nicholson dünyanın izlediği adamlardan. Anthony Hopkins’in oynadığı ‘Shadowlands’ filminin senaryosuyla Oscar’a aday oldu. Gladyatör filminin senaristi olarak tüm dünyada tanındı. Şimdi ‘Sefiller’ filmiyle gündemde. Bu hafta konuşmacı olarak geldiği ‘Pazarlama Zirvesi’nde buluştuk

Haberin Devamı

İyi bir senaryo ve hikâye yazarı nasıl olunur?
- Bir dolu film izleyin. Yazmaya başlayın. Eleştirileri kabul edin. İyiye gidin. Vazgeçmeyin.

Senaryo yazma sürecini anlatır mısınız?
- Bir film şirketi tarafından görevlendirildikten sonra, yöneticilerin eleştireceği ilk taslağınızı yazarsınız. Sıra ikinci taslağa ve daha fazla eleştiriye gelir. Böyle devam eder, bazen 20 taslak olur. Ya siz perişan olana ya da film en sonunda yapılana kadar...

Peki, iyi bir senaryo yazmanın ve hikâye anlatmanın inceliklerini anlatır mısınız?
- Bunun için kitap yazmak gerek. Ben size ilk ikisini vereyim: Kahramanınızı sevin ve en başta filmin sonunu oluşturun.

Bir senaryo yazarının olmazsa olmazları var mıdır?
- Eğer işinizi çok umursarsanız, sizi eleştirileriyle öldürürler. Yani elinizden geleni yapın, sonrasını akışına bırakın.

Haberin Devamı

Hollywood filmlerinde büyük ve kalabalık senaryo ekipleriyle çalışıyorsunuz. Bu çalışmayı nasıl etkiliyor?
- Ben hep tek başıma çalışırım. Jenerikte başka yazarların da adı olur, çünkü benden önce çalışmışlardır ve ben devralmışımdır. Yani bu demektir ki, ortaya çıkan ortak bir başarıdır.

FANTEZİ ÇILGINIYIZ

Senaryo konusunda nelerden besleniyorsunuz?
- Araştırma ve hayal gücünün bir kombinasyonu.

Bir senaryonun tutup tutmayacağını anlamanın yolları neler?
- Öyle sanıyorum ki, izleyici hislere karşılık veriyor ve bu hisler yalnızca güvenilir karakterler tarafından verilebiliyor. Yani, ben karakterlere önem veriyorsam, seyirciler de aynısını yapıyor.

Sizce bir senaryoda olmazsa olmaz, gişe yaptıran unsur, tema nedir? Aşk, seks, öpüşme, kan...
- Bunların hiç biri olmazsa olmaz değil. İlgi çekici bir hikâye ve izleyicilerin kendileriyle özdeşleştirebileceği, olayların merkezinde bir karakter olması lazım.

Ülkelere ve milletlere göre senaryonun etkisi değişiyor mu? Yoksa insan her yerde insan ve aynı senaryolardan mı etkileniyor?
- Emin değilim. Bence insan duyguları her yerde aynı olsa da, onları gösterme biçimlerimiz farklı. Eğer ki bir kültür bize yabancıysa, karakterlerin eylemlerini anlamak zorlaşıyor. Ama hikâyeler paylaşıldıkça, birbirimize olan yabancılığımız azalıyor.

Haberin Devamı

Şu an dünyada izleyiciyi çeken senaryo ve film hikâyelerinde eskiye göre neler değişti?
- Aslına bakarsanız fantezi çılgınlığımız mevcut şu an. Ama bugünün ve geçmişin filmlerinin en önemli farkı filmlerin büyümesi. Yani artık daha pahalılar ve daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmak zorundalar. Bunda bir sorun yok, yalnızca önceleri çok sayıda yapılan orta ölçekli filmleri kaybetme tehlikesi var. Yani özel efektlere bulanmamış, sıradan hayatların hikâyelerini anlatan ve insani durumları işleyen filmler. Aile dramları. Hollywood böyle yüzlerce film yapardı. Bugünlerde bu filmleri küçük ölçekli bağımsız sinemacılar yapıyor.

Türkiye’yi de kapsayan bir senaryo yazsanız. Türkiye kafanızda nasıl canlanır?
- Türkiye’nin uluslararası imajı turist Türkiye’sidir; yazlık oteller, Kapalı Çarşı, Efes, Kapadokya vb. Bunları kullanmanın bir zararı olmasa da artık klişe oldular. Ben modern ve kentsel İstanbul ve burada iyi eğitimli bir ailenin yaşam kurma ikilemleri üzerine bir film yapmak isterim. Ama bunu çoktan yapmış harika sinemacılarınız var.

Haberin Devamı

Bir sonraki filmim Nelson Mandela için

Bu sene katıldığınız ‘Pazarlama Zirvesi’nin konusu ‘Sizin Hikayeniz Ne’. Peki, sizin hikâyeniz nedir?
- Çocukken hayalim, bir yazar olarak hayatımı kazanmaktı. Bu hayalim gerçek oldu.

Yazarlık mesleğiyle nasıl tanıştınız?
- İngiltere’nin güneyinde doğdum. Babam doktor, annem İngilizce öğretmeniydi. Ailemde yazarlık yapan yok ama Virginia Woolf, eşimin büyük teyzesi olur. Evimiz kitap doluydu. Annem de çok okurdu. En saygı duyulan insanlar yazarlardı. Onlardan biri olmayı isteyerek büyüdüm.

Kariyerinizin dönüm noktası neydi?

- Kariyerimin ilk başarısı ‘Shadowlands’ televizyon dizisiydi. ‘Yılın En İyi Dram’ ödülünü kazandı. Programı önce iyi bir tiyatro oyununa, sonra da Richard Attenborough’nun yönettiği ve Anthony Hopkins’in oynadığı bir sinema filmine dönüştürmek için kolları sıvadım. Bu bana Oscar adaylığı getirdi. ‘Gladyatör’ filmi ve ‘Sefiller’ de tanınmamı sağladı.

Haberin Devamı

Yeni işiniz Sefiller’i anlatır mısınız?
- Tek senaryo yazarı benim. Jenerikte iki isim daha var, filmin dayandığı müzikali yazan iki Fransız. Benim görevim onların işini devralmak ve film olarak çekilebilecek şekilde uyarlamaktı.

Beyazperdede kitaptan farklı nasıl bir Sefiller göreceğiz?
- Kitap çok büyük ve dağınık. Bu, kitaptan uyarlanan müzikalden uyarlandı. Müzikal de, film de çok daha kısa ve toplu. Ve tabii ki, kitapta müzik yokken, film baştan sona şarkılarla dolu.

Sizce var olan bir hikâyeyi mi, yoksa yeni bir hikâyeyi mi senaryolaştırmak daha kolay?
- Var olan bir hikâyeyi senaryolaştırmak daha kolay ama yeni bir fikir bulmak daha eğlenceli. Seneye çıkacak olan bir sonraki filmim Nelson Mandela’nın hayatına dayanıyor. Hayat hikâyesi mevcut olsa da, bir hikâye yaratmak zorundayım. Bence büyük bir hit olacak.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!