İş pişiriyoruz sanmasınlar diye hiç Türkçe konuşmadık

Güncelleme Tarihi:

İş pişiriyoruz sanmasınlar diye hiç Türkçe konuşmadık
Oluşturulma Tarihi: Nisan 06, 2012 15:42

Ferzan Özpetek ve Cem Yılmaz son haftaların en şahane ikilisi bence. İkisini de seviyoruz, koyun kenara. Saygı duyuyoruz, amenna. Ama yaptıkları iş, yani yarın vizyona girecek “şahane Misafir” filmi bir başka! Gerçekten şahane. Diyorlar ki “Budur işimiz, aynamızdır, ötesine hırslanmayız...” Biz tabii ki bu duruşu başımızın tacı yapıyoruz. Umarım birlikte daha çok film yaparlar. Ve bizim yüreğimizi daha çok kabartırlar.

Haberin Devamı

* Öncelikle hayalet ve varlık polemiğini bir açıklığa kavuşturalım. Cem Bey sizin her “Evet, bir hayaleti canlandırıyorum” cümlenizi Ferzan Bey “Ben varlık demeyi tercih ediyorum” diye düzeltiyor...           

- Ferzan: Hayalet başka bir anlama geliyor. Başka bir gerilimi çağrıştırıyor. Varlık deyince işin içine bizim kaybettiklerimiz, özlediklerimiz de giriyor. Mesela ben manavdan ne zaman fesleğen alsam dört yıl önce kaybettiğim bir arkadaşım aklıma gelir. Onun varlığını anımsarım. Ben onu hayalet diye çağıramam.

- Cem: ıtalyanca ismi de varlık anlamına geliyor zaten. Türkçe ismini de “Muhteşem Varlık” yapmak gerekirdi ama Türkçe’de iyi durmuyordu.

* “Şahane Misafir” ismi nasıl çıktı?           

- Ferzan: Sezen, Cem, Yıldırım Türker ve ben mesajlaşıyorduk bir akşam. Cem’den şahane çıktı. Sonra biri tamam-ladı. Cem biliyorsunuz bizim için şahane misafir oyuncu. şahane misafir oyuncu diye başladık, sonra yayıldı virüs gibi.

* Hiç öyle yan bir rol gibi değil...

- Cem: Yok canım yan yan.   

* Dans ettiğiniz sahnede yanda duruyorsunuz o kadar...

- Cem: (Bir kahkaha patlatıyor) Evet benim karımı oynayan oyuncu gerçekten heybetliydi. Çok yüksek topuklu giyiyordu. Ben de ne zaman yanıma gelse “takozumu getirin bana” diye bağırıyordum.

- Ferzan: Aslında o kıza o kadar yüksek giydirmemek lazımdı.

- Cem: O öyle güzel. Ben kısa güzelim.

- Ferzan: Zaten kızcağız bana sürekli “Ben Cem’e sarılıyorum, ben öpmek zorunda kalıyorum” diyordu.

- Cem: Çünkü ben 30’ların adamıyım. Ağır olmalıydım. Bir de evliliğimin arifesindeydi onun için. şaka bir yana, onlar ıtalya’da önemli oyuncular. Rolün büyüklüğü küçüklüğü onlar söz konusu olduğunda şaka olur ancak.

* Ferzan Bey, filmin oyuncuları Türkiye galasına biraz da Cem Yılmaz için geliyormuş öyle mi?

- Ferzan: Tabii. Cem deyince hepsinin yüzleri aydınlanıyor. Benim de yağlarım eriyor. Çünkü hep bir korkum vardı, ya olmazsa, ya ıtalyanca’yı kıvıramazsa, ya oyuncularla arası iyi olmazsa diye... Aynı şüphe kendi oyunculuğu adına Cem’de de vardı.

- Cem: Her sabah geliyor benim odaya “Bugün şunu çekeceğim, ezberledin mi” diye soruyor. Ben repliğimi söylüyorum. “şahane, bak gördün mü hiç endişelenecek bir şey yok” diyor. Çekime iniyorum “Cem o lafı değiştirdim” diyor!

- Ferzan: O kadar rahatım siz düşünün. Çünkü adam iki günde bütün sete hakim oldu çıktı. Patron oldu.

* Cem Bey sizde de tedirginlik had safhada ama değil mi?

- Cem: E tabii. Bu filmdeki ıtalyanca lafları söylemekle ilgili bir durum değil çünkü. Herkes ıtalyanca konuşuyor. Ve çok dinamik bir set. Ferzan oyuncular yanlış anlamasın diye benimle Türkçe konuşmuyordu, düşünün. Aramızda bir iş pişiriyoruz sanılmasın diye ıtalyanca söylüyordu, bir asistan çeviri yapıyordu. Ama bu sadece benim hissiyatım değildi. O tedirginlik bütün oyuncularda vardı.

* Bu filmi çekerken akşamları evde hayalet görmek için dua ettiğiniz doğru mu?

- Ferzan: Oyuncularla da aramızda konuştuğumuz şey buydu. ınandırıcı olabilmek için içimizden de geçiriyoruz yahu gece keşke bir hayalet görsek diye... Ama çok ilginç şeyler de oldu. Filmi çektiğimiz ev zaten yıllardır Roma’da hayaletli ev diye anılırmış. Ben bunu çekimler sırasında öğrendim.

* Siz istediniz mi Cem Bey?

- Cem: Filmdeki gibi olacaksa neden olmasın? Böyle bir kadroyla karşılacaksam, öpüp başıma koyarım.

* Filmin sizin için en zor, en kilit sahnesi hangisiydi?

- Ferzan: Yemek masası. Çünkü birbirlerini kabul ediyorlar.

BENİ TÜRKİYE’DE KABİLİYETSİZ BİLİYORLAR

* Basın gösteriminden sonra birkaç gazeteci size Cem Yılmaz’ın sesine bu kadar yakın ıtalyan ses nereden buldunuz dedi.

- Cem: Yok artık.

- Ferzan: Dediler, evet.

- Cem: Beni Türkiye’de kabiliyetsiz biliyorlar. Sen biraz destek at bana. Nasıl ya? Ben kendimi konuşuyorum. Türkçe dublajında da kendimi konuşuyorum bu arada. 80 kopya Türkçe çıkıyor.

* O kadar ıtalyan’ın arasında hiç sırıtmayışı, dilin müziğini bu kadar iyi verebilmeyi neye bağlıyorsunuz? Yarın bir filmde Japonca da oynarsınız değil mi?

- Cem: Oynarım. Aslında sözleri taklit ediyorum ama önemli olan taklit etmek değil. Birkaç yönteme inanıyorum. Fazla yüceltmeye gerek yok. Ben senaryonun Türkçe’si-ni de, İngilizce’sini de okudum. Kim kime ne diyor ezbere biliyordum zaten. Ne dendiğini anladığınız, duygusunu bildiğiniz takdirde o dilin içine otomatik giriyorsunuz.

- Ferzan: Bu Cem’in sonradan kazandığı bir yetenek değil. Bence öyle doğmuş. Bu bir insanın fazladan bir gözü olması gibi bir durum. şeytan tüyü var derler ya, öyle... Ama gözünü seveyim bu başlık olmasın.

- Cem: Zaten vardı, aldırdım.

* Roma’da 2,5 ay... Nasıl geçti? Hep çalıştınız mı?

- Cem: Evet, çalışmak dışında hiçbir şey yapmadım.

Haberin Devamı

MONICA ÇOCUK EMZİRİYORDU FİLM RAFA KALKTI

Haberin Devamı

* Ben ilk Türkiye’de çekilecek “Sonradan Ağlayacağım” filminde bir araya geleceğinizi zannediyordum... O projeye ne oldu?

- Ferzan: Rafta duruyor. Monica Bellucci ile oynayacaktık. Hatta benim yazlık evde Cem, Monica, ben bir araya geldik. Finansörü bile hazır.
- Cem: Monica o zaman çocuk emziriyordu, yapamadık.

BİZ SEZEN'LE BİRBİRİMİZ AŞIĞIZ

* Ben Sezen Aksu’suz bir Ferzan Özpetek filmi düşünemiyorum artık... Filminize ne katıyor Sezen Aksu?

- Ferzan: İlişkimiz uzun yıllara dayanıyor. Hatta beni tanımadığı zamanlarda da ilişki içindeydim onunla. Amerika’ya uçarken hep Sezen dinlerim. Senaryolarımı Sezen dinlerken yazarım. Film montajında onu delirtirim. Ararım, “Bana içinde sevgi ve gizem olan bir mırıltı ver” derim mesela. “Deli mi ne” der, kapatır ama yapar. Montajcım “Bu kadın star ama her dediğini yapıyor. Bunu sana yapabilmesi için aşık olması lazım” diyor. Bence de öyle. Biz birbirimize aşığız. Zaten aşk olmadan olmuyor. Benim Cem’e bile içim titriyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!