Ayten SERİN
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 23, 2009 00:00
İsveç, Fransa, Hollanda, İspanya, Meksika ve Güney Kore... Tüm bu ülkeler aile yaşamı ile iş yaşamını ‘uzlaştırmak’ için politikalar benimsemiş. Türkiye ise kadın çalışma oranıyla, Avrupa bir yana, dünyanın en kötüleri arasında: yüzde 20! AB’nin Lizbon kriterlerine göre çıkılması gereken seviye yüzde 60. Diğer yandan, tüm dünyayla birlikte Türkiye’de de nüfus yaşlanıyor.
Kadının İnsan Hakları- Yeni Çözümler Derneği’nin 6 ülke ile yürüttüğü “İş ve Aile Yaşamını Uzlaştırma Politikaları” projesi, çözümün sadece kadınlara 3 çocuk yapmalarını söylemek olmadığını gösteriyor. Dernek Başkanı ve Proje Koordinatörü Doç. Dr. İpek İlkkaracan “Tek bir ücretsiz kreşin bile olmadığı Türkiye’de bu, kadınları eve hapsetmek demek” diyor. Gerçekten de yüksek eğitimli kadınların çoğu, bugün çalışma hayatıyla birlikte çocuk bakımının maddi ve fiziki zorlukları nedeniyle 1 çocuktan fazlasını yapmaya pek cesaret edemiyor. Türkiye’de iş yaşamıyla aile yaşamını barıştırmak için politikalar geliştirilmesi gerekiyor. İşte derneğin Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi ile ortaklaşa düzendiği konferansta 6 ülkenin uzmanları bu konuyu tartışmak için İstanbul’a geliyor. “İstihdamda Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Doğru: İş ve Aile Yaşamını Uzlaştırma Politikaları” Konferansı 27 Mayıs’ta İTÜ Ayazağa Kampüsü’nde yapılacak. Doç Dr. İpek İlkkaracan dünyadaki ve bizdeki durumu anlattı.
EN İYİ ÖRNEKLER FRANSA VE İSVEÇ
İş ve aile yaşamının uzlaştırılması çabaları AB’de giderek artıyor. Bunun kaynağında 2 neden var, biri ekonomik motivasyon. Doğurganlık oranları düşüyor, önümüzdeki 20 yılda yaşlı nüfus oranının artması öngörülüyor. Biri de cinsiyet eşitliği. Cinsiyet eşitliğini sağlamak, kadına karşı şiddet, çocukların daha iyi eğitimi gibi birçok sorunu da çözüyor. Fransa ve İsveç iş ve aile yaşamını uzlaştırma açısından bir cennet. 1960’ların başından itibaren bu konuyla ilgilenmişler. Fransa’da yetişkin kadınların yüzde 66’sı, İsveç’te yüzde 73’ü çalışma hayatına katılıyor. İsveç’te çocuk bakımı, uzlaştırma mekanizmalarının en önemli ayaklarından biri. Okul öncesi eğitim temel çocuk hakkı olarak algılanıyor.
ÇOCUK EĞİTİM YAŞI 0-2’YE İNDİ
Çocukların eğitime başlama yaşı Hollanda’da 4, Meksika’da yasal olarak 3’e indirilmiş durumda. Ancak Meksika bunu henüz tam uygulayamıyor. İsveç’te 6 - 9 aylıktan itibaren çocuklar haftada bir kaç gün, yarım zamanlı, okul öncesi eğitim alıyor. 1 yaş grubundaki çocukların yüzde 50’si, 2 yaşındakilerin yüzde 90’ı, 3-5 yaş arasındakilerin ise neredeyse yüzde yüzü kamu kreş hizmetinden faydalanıyor. Fransa’da 0-3 yaş arası çocukların yüzde 42’si kreş ya da sertifikalı formel bakıcı anne hizmetinden faydalanıyor; 3-6 yaş arası ise yüzde yüz bu hizmetten yararlanıyor.
Fransa ve İsveç çalışma hayatında kadın erkek ayrışmalarını bertaraf etmiş durumda. Doğum izni (ücretli ve ücretsiz), çocuğu 1 yaşına gelene kadar hem anne hem baba için var. Sonra da kreş hizmeti devreye giriyor. Özel kreşler de var ama Fransa’da neredeyse hepsi devlet kreşi, İsveç’te de böyle.
KREŞ YOKSA DOĞUM DA YOK
Gelişmekte olan Güney Kore’de kadınların çalışma oranı son 20 yılda yüzde 20’lerden 2007’de yüzde 50’lere kadar çıktı. Güney Kore’de ekonomik büyüme çok hızlı, zaten kadınların iş gücüne katılımı artıyor. Fakat aile ile iş yaşamını uzlaştırma politikaları olmadığı için başka bir sorun ortaya çıkıyor. Güney Kore’de çalışma saatleri çok uzun. Kadınlar iş yaşamından vazgeçmiyor, ama tek çocuk yapıyor. Doğurganlık oranları düşüyor. Bunun üzerine hükümet çocuk bakım hizmetlerini geliştirmeye karar veriyor. Kreş hizmetleri özel sektöre veriliyor ancak devlet desteği sağlanıyor. Bunu aynı zamanda ekonominin büyüme motoru olarak da görüyorlar. Çünkü kreşler de önemli bir iş alanı açıyor. Aynı zamanda çocukların erken yaşta kaliteli eğitiminin ülkeye büyük katkı sağlayacağı düşünülüyor.
BABALARIN DA HAKKLARI VAR
İspanya’da erkeğin çalıştığı, kadının ev içi işlerden sorumlu olduğu bir aile modeli benimsenmiş durumdaydı. AB, İspanya’yı kabul etmek için çok düşük olan kadın çalışma oranının yükseltilmesi şartını getirdi. Bu oran 2008’de artık yüzde 50. Franco rejimi sonrası ilk olarak 1999’ta iş ve aile yaşamının uzlaştırılması yasası çıkarıldı. Yerel yönetimler uzlaştırma mekanizmalarının geliştirilmesinde, bakım hizmetlerinin sağlanması, babalık izni teşviki gibi önemli roller oynadı. 2006’da yürürlüğe giren bir yasa ile bakım hizmetleri bir vatandaşlık hakkı olarak tanımlandı. İspanya’da annelik izni yüzde yüz ödemeli 16 hafta. Babalık izni de 15 gün yüzde 100 ödemeli. Ayrıca çocuk 1 yaşına gelene kadar günde 1 saat bakım izni hakları var. Anne bunu babaya da transfer edebiliyor. Çocuk 8 yaşına gelene kadar hem anne hem de babanın günlük çalışma saatlerini 1/8’i ile 1/2 oranında azaltma hakkı var. Bu durumda ücret de ona göre düşüyor ancak sosyal güvenlik hakları aynen kalıyor.
AİLE İÇİ ŞİDDETİ ENGELLİYOR
Meksika’da 2001’den sonra iş ve aile yaşamının uzlaştırılması gündeme geldi. 2007 rakamlarına göre işgücüne katılım oranı yüzde 41. Özellikle çocuklar arasında sosyal eşitsizliği ortadan kaldırmak üzere çocuk bakımı için sistemler geliştirdiler. Ailenin tek bir gelire bağlı kalmasının yoksulluğu arttırdığını, 2 kişi çalışırsa bunun çocuk için de olumlu olduğuna karar verdiler. Annenin gelir getirmesini desteklemek amacıyla kreş hizmetlerini evin dışına taşımayı hedefliyorlar. Kadının çalışmasını, evde güç eşitliği sağladığı için şiddet ortamını engelleyen faktörlerden biri olarak görüyorlar.
BİZDE BEŞ KADINDAN BİRİ ÇALIŞIYOR
AB üyelik müzakerelerinde kadınların iş gücüne katılım durumu çok düşük bulundu. AB Lizbon kriterlerine göre bunun yüzde 60’a çıkması isteniyor. Türkiye’de yetişkin kadınlar arasında bu oran son 20 yılda hep yüzde 20’ler civarında seyretti. Bu yıl oran yüzde 21.3’e çıktı.
Türkiye’de ücretsiz tek bir kreş bile yok. Sadece 150 kadından fazla işçi çalıştıran işyerlerinin kreş açma zorunluluğu var ama böyle kaç işyeri var, bu konuda resmi veriye bile ulaşamıyoruz. Çocuk bakımı kadınların emeği üzerinden sürüyor. Çocuk bakımı tamamen kadınların üzerine kaldığında az ücretli bir işte çalışıyorsa ya işten çıkıyor ya kısmi çalışıyor ya da kariyerinde ilerleyemiyor. Doç Dr. İpek İlkkaracan “Bu koşullarda 3 çocuk doğurun demek kadının tamamıyla eve hapsedilmesi, karar mekanizmalarında hiçbir sözünün olmaması, kamu alanının tamamen erkekleşmiş bir yer olması demek” diyor.
DOÇ. DR. İPEK İLKKARACAN
Ebeveyn izni deyince sadece kadın izin alıyor
Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı, “ebeveyn izni” konusunda bir taslak hazırladı. KSGM’de üst düzey yetkililer bunu meclise sevk ettiklerini belirttiler. Ebeveyn izni konusunda tüm ülkeler aynı sorunu yaşamış, “ebeveyn izni” tanımının ucunu açık bırakınca bu izni alan hep kadın olmuş. Zaten doğum ve annelik iznini hep kadın alıyor. Üstüne çocuk bakımını iznini de anne alınca işveren doğal olarak bunu istemiyor. Bunun adının “babalık izni” olarak da konması gerekiyor.