Güncelleme Tarihi:
Su altı dünyası iş dünyasını da etkisi altına almış durumda. Hatta öyle ki, ünlü holdinglerimizin ünlü patronları da nerdeyse su altından çıkmaz oldular. Kimisi çocukluğundan beri dalıyor, kimisi gittiği son tatilden beri kimisi ise ciddi ciddi araştırmacı olmuş. Öyle ki, ünlü dalgıç işadamlarımızdan Cem Boyner geçtiğimiz yıllarda su altında çektiği fotoğraflardan sergi bile açtı...
Jeff Hakko
Arınmış hissediyorum
Vakko Holding'in yönetim kurulu üyelerinden olan Jeff Hakko sualtına tüple 15 yıldır dalıyor. Çocukluğunda şnorkelle Büyükada'da dalarmış. Ama dalgıçlık öyküsü İspanya sahillerinde başlamış. Bir arkadaşının teknesinde Ballerica Adaları'nda tatil yapıyorlarmış. Kaptan su altı komandosuymuş ve yanında tüpleri varmış. O tatilde 3 metreye kadar dalmış. Ve bir daha da çıkmak istememiş. Dalma nedenini şöyle açıklıyor: Tabiatla başbaşa kalma arzusu...‘‘Suyun altında sadece kendi nefesini duyuyorsun. Bunun verdiği huzuru anlatamam’’ diyor. Hakko şimdiye kadar Kızıldeniz'de, Fransa'da, Hawaii'de ve Manş Denizi'nde dalmış. ‘‘Kızıldeniz akvaryum gibi. İlk olarak İsrail kıyılarında daldım ama sonra çok turistik oldu orası. En son Mısır'da Sina yarımadasının en güney ucunda daldım. Olağanüstüydü.’’ Jeff Hakko tatillerini dalabileceği yerlere göre ayarlıyor. Her hafta sonu Güllük Körfezi'ndeki yazlıklarına gidiyor ve orada dalıyor. Ancak 18 yıllık İngiliz eşi ‘‘sualtında konuşamadığı için’’ dalmıyor. Am¤a oğlu ona canla başla eşlik ediyor. Balık yemeği sevse de su altında balık vurmaya karşı. Vuranları da ikna etmeye çalışıyor. ‘‘Dalış beni çok sakinleştirdi.’’ diyor ve ekliyor: ‘‘Dalıştan sonra 1,5-2 saat kimseyle konuşmam. Meditasyon gibi bir şey olur o saatler benim için. Kendimi arınmış hissediyorum.’’
Ayhan Sicimoğlu
Fred’i asla unutamam
Tekstilci işadamı Ayhan Sicimoğlu 25 yaşından beri dalıyor. Öğrenci olduğu ve kendi deyimiyle ‘‘ex-hippi’’ dönemlerini yaşadığı zamanlarda biraz tesadüfen başlamış. Boğaziçi Üniversitesi'nden Fizik Profesörü Don Frey, Bodrum'da arkeoloji araştırması için gönüllü dalgıç arıyormuş. O da o sıralar yelkencilikle uğraştığı için başvurmuş. Gönüllü oluş o oluş. 1975 yılında 1982 yılına kadar Bodrum'daki Denizaltı Arkeoloji Enstitüsü'nda (INA) her yaz çalışmış. 1982'de iş dünyasına girdikten sonra sadece antik dönemden kalma batıklar için dalmaya başlamış.
Geçtiğimiz yıllarda Miami'de davetli olarak gittiği yerlerde mercan kayalıklarında dalmasını istemişler. Davet edenlerin hatırını kırmamak için dalmış ama sıkıntıdan patlamış. ‘‘Balık, bitki hiç ilgimi çekmiyor. Arkeoloji olmayınca dalmanın cidden hiç bir manası yok benim için’’. Dalışları sırasında yaşadığı en ilginç anı bir ahtapotla kurduğu dostluk. Kendi dalış bölgesinde Fred adını verdikleri bir ahtapot, amforalardan birinde yuva kurmuş. Onlar dalarken Fred sürekli etraflarında yüzüp duruyormuş. ‘‘Bayağı ahbap olmuştuk. Korkmuyor, elimize geliyor, saatimizi verdiğimizde alıp oynuyordu. Yuvasının etrafındaki tüm amforaları sepete komuştuk. Bir gün baktık Fred yok. Kıyamıyorduk ama onun amforasını da sepete koyduk. Ertesi gün sepeti su yüzüne çıkaracağız. Sepeti hareket ettirmeye başladık. Birden simsiyah bir şey amforadan çıktı ve şimşek gibi kaçtı. Meğer Fred, sepetin içinde olmasına rağmen yuvasını bulup içine girmiş ama su yüzeyine çıkmaya başlayıp basınç değişince çok rahatsız olup kaçmış. Korktukları zaman öyle renk değiştirip simsiyah oluyorlarmış.’’ O günden sonra ahtapot yiyememiş.
Simincioğlu, geçtiğimiz sene TINA'yı (Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı) kurdu. TINA'nın misyonlarından biri Kültür Bakanlığı işbirliğiyle denizlerimizdeki batıkları tespit edip korunmaya alınmalarını sağlamak.
Mahmut Berkman
Üç boyutlu hareket
Sayfa içinde her ne kadar işadamları arasında yer alsa da Mahmut Berkman iş adamı değil. O ünlü bir doktor. Amerikan Hastanesi Ortopedi Şefi olan Prof. Dr. Mahmut Berkman dört yıldır dalıyor. Onu derinlere çeken duygu üç boyutlu olmak. ‘‘Şu bulunduğumuz apartmandan atlayamazsın ama su altında uçurumun kenarına geliyorsun ve kendini yavaş yavaş bırakıyorsun. Uçuyorsun yani. İşte bu bana çok cazip geliyor’’ diyor. Dalmanın şehirde kurallı yaşayan insanlara büyük bir serbestlik verdiğine inanıyor. ‘‘Özellikle derin dalışlar tam bir meydan okuma. Hayata, kendime... Deniyorsun kendini... Nereye kadar gidebilirim. Teniste yoktur öyle bir şey. Karşındaki senden iyise yapacağın bir şey yoktur. Ama dalarken tamamen kendine bağlısındır.’’ Şimdiye kadar yurtdışında dalmamış ama Türkiye'de en çok Bodrum'da dalmış. ‘‘Çok seviyorum ama bazen keçiboynuzu gibi geliyor. Bütün o malzemeler, katedilen yollar, yapılan masraflar sadece günde 45 dakikadan iki kere dalmak için. Daha fazla dalamıyorsun. Tek sıkıntısı bu’’. Mahmut Berkman'a ailesinde küçük kızı eşlik ediyor. Berkman hertür dalışı seviyor. Batık, derin, sığ... ‘‘Aşağısı gerçekte çok güzel’’ diyor.
Osman Çarmıklı
TV karşısında bir hayat istemiyorum
Barlo Şirketler Grubunun patronu Nurettin Hasman derin dalmayı sevenlerden. ‘‘Derinlerde ne var onu merak ediyorum. Bazen tuhaf bir his geliyor... Yunus olmak istiyorum. Yunus olmak ve bir daha yüzeye çıkmamamk. Balıklaşmak ve orda yaşamak’’ Şimdiye kadar yaptığı en derin dalış 97 metre. ‘‘Orada yaşadıklarımı siz bilemezsiniz. Korku ama o kadar tuhaf bir korku ki... anlatması çok zor’’. Bröveli olarak 20 yıldır dalıyor Nurettin Bey. Neden derin daldığını ise şöyle açıklıyor: ‘‘Hayatım boyunca hep sınırları zorladım. Çocukluğumdan beri sınırda yaşamaya çalıştım. Pijamalı, televizyon karşısında bir hayat istemiyorum. O yüzden dalarken de yapabileceğimin maksimumunu yapıyorum’’. Aşırı titiz olduğu için tehlikeli bir durumla hiç karşılaşmamış. Nurettin Bey zıpkınla balık vuranlardan. ‘‘Benim her zaman amacım balık vurmaktı. Çocuklukta şnorkelle dalarken de bu böyleydi şimdi de. Bu konuda çok suçlama alıyorum ama bilsinler ki balıkları bizim gibi bir iki tane vuran değil, sürüyle öldüren balıkçılar tüketiyor, sanayi atıkları yok ediyor. Ben bu konuda müsterihim’’ diyor.
Selçuk Kolay
Yerçekimsiz dünya
Rahmi. M. Koç Müzecilik Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Müze Yönetcisi olan Selçuk Kolay 32 senedir dalıyor. Endüstri Yüksek Mühendisi olan Kolay'ın dalışları sportif olmaktan çoktan çıkmış. Selçuk Bey tamamıyla ‘‘batık’’ keşfi için dalıyor. Selçuk Kolay mesleğinden de kaynaklanan bilgiyle ‘‘buharlı gemilerin’’ peşinde. ‘‘Almanya'da okurken buharlı gemilere merak sardım. Türkiye'ye döndükten sonra batık dalışlarına başladım. Genel olarak 1800 ile 1930 dönemi deniz vasıtaları ilgimi çekiyor’’. Çok ciddi bir araştırmacı olan Selçuk Kolay yeri ve başına ne geldiği bilinmeyen batıklarla ilgileniyor. Yazılı kaynaklardan gemiyle ilgili bilgi toplayan Kolay daha sonra elektronik yöntemlerle satıhta yerlerini saptıyor. Yer saptandıktan sonra da bir ekiple birlikte dalarak batıkları belgeliyor. Şimdiye kadar dört batığın yerini saptamış; bulunan iki batığın kimliğini tespit etmiş ve üç batığın denizden çıkarılıp restore edilmesini sağlamış.
Yerini saptadığı batıklar arasında en heyecan verici olanın 1902'de Çeşme'de batan ‘‘İnayet Vapuru’’ olduğunu söylüyor. 1942'de kaybolan denizaltımız ‘‘Atılay’’ın da yerini ve batış nedenini de bulan Kolay 1996 yılında ODTÜ'ye bağlı Sualtı Araştırmaları Derneği tarafından yılın araştırmacısı ödülünü aldı. ‘‘Su altındayken aslında ait olmadığınız bir dünyada yaşıyorsunuz. Yerçekimsiz... Uçar gibi. Her seferinde bunun verdiği hoşluğu ve keyfi yaşıyorum‘‘ diyor dalmak konusunda.
Osman Çarmıklı
Masal gibi bir dünya
Çarmıklı Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Osman Çarmıklı dalmaya yedi yıl önce başladı. Şimdiye kadar Türkiye'nin dalmaya uygun bütün yerlerinde dalmış. Yurtdışında ise Kızıldeniz, Fouquet Adaları, Bali ve Karayip'lerde Neresini en çok sevdiği konusunda kararsız. ‘‘Birçok kişi için güzellik değişken ve anlık olur. onun için en güzel veye en sevdiğim yer diye bir ayrım yapamam’’ diyor. Ancak son iki yıldır eskisi kadar dalamıyor. Çünkü eşi deniz üzerinde kalmaktan rahatsız oluyor. ‘‘Ne yazık ki’’ diyor ‘‘mide bulantısına herşeye rağmen çare bulamadık’’. ancak büyük kızı Selin osman bey gibi dalmaya meraklı. geçen sene o da başlamış dalmaya. ‘‘Dalmak, bana bir şeyi aynı anda yaşatıyor. Hem heyecan, hem de son mesuliyet duygusu. Çünkü sadece kendinizden değil partnerinizden de sormlusunuz su altında’’ aşağısı için masal dünyası diyor osman Çarmıklı. ‘‘Su altında peri bacaları, mağaralar, hatta hava boşluğu olan mağaralar bile var. Duvar tabir edilen dağ, kaya parçasının önünden aşağ*ıya baktığınzda yeryüzündeki bir uçurumun kenarında duyduğunuz hissi duyuyor ve 50-100 metrelim bu yamaçtan kendinizi yavaş yavaş aşağıya bırakıyorsunuz... Müthiş bir zevk değil mi?’’ diyor.