Irka göre ilaç yapmak ayrımcılık mıdır yoksa genetik, renk körü mü olmalıdır

Güncelleme Tarihi:

Irka göre ilaç yapmak ayrımcılık mıdır yoksa genetik, renk körü mü olmalıdır
Oluşturulma Tarihi: Kasım 20, 2004 00:00

2000 yılının haziran ayıydı. Genetikçiler ‘Hayatın Kitabı’ dedikleri o müthiş projenin sonuçlarını açıkladığında ırk ayrımcılığının kalesi tamamen yerle bir olmuştu. Genom Projesi’nin ilk taslağı tamamlanmış, insanın genetik haritası hemen hemen ortaya çıkmıştı. Haritanın tercümesi şuydu: Rengi ne olursa olsun bütün insanlar kardeştir. Sarısı, siyahı, kırmızısı ve beyazıyla ırkların genetik yapısı yüzde 99.9 oranında özdeşti. Aradaki yüzde 0.1’lik fark ise hiç önem taşımıyordu. O fark olsa olsa ten rengi gibi önemsiz bir ayrıntıyı belirleyen faktör olabilirdi. Hatta daha da ötesi, tek bir ırkın içindeki ayrılıklar, ırklar arasında farklılıklardan daha fazla olabilirdi.Genom Projesi’nin ilk taslağı dünya kamuoyuna açıklanırken, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın bir yanında, genetik haritası üzerinde çalışan Celera adlı özel şirketin başkanı Craig Venter duruyordu. Diğer yanında ise İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü’nün başkanı Francis Collins. Bu iki adam rakipti, ancak ırkların kardeşliği konusunda aynı şeyleri söylüyorlardı.Biyoloji sahasından iki temsilcinin söyledikleri, sosyal bilimcilerin savunduğu tezle de birebir örtüşüyordu. Antropolog ve sosyologlara göre ırk denen şey, biyolojik önem taşımayan kültürel bir icattı. Amerikan Antropoloji Derneği, 1998 yılında yayınladığı bildiride, ırklarla ilgili inançların birer mitostan ibaret olduğunu, ancak fizyonomik farkların genetik farklılıklar olarak algılanması sonucu toplumların kültürel davranış biçimlerinin etkilendiğini yazıyordu. Bu da, farklı olan bireylerin gündelik hayatta horlanmasından soykırıma kadar uzanan sonuçlara yol açıyordu.Bugün antropologlar hálá aynı görüşte. Craig Venter de öyle. ‘İnsanları ırka göre sınıflandırmak için hiçbir neden yok. Bu sadece ırk ayrımcılığına yarar. Genetik, renk körüdür’ diyor.Francis Collins ise farklı bir çizgiye kayıyor. Irklar arasındaki yüzde 0.1’lik genetik fark skalasında tıp bilimine ışık tutacak değişkenler olabileceğini düşünüyor. Irkların sağlık haritasındaki orantısızlığın giderilebilmesi için de bu değişkenlerin araştırılmasını ve belki de bunların etnik gruplara göre kategorize edilmesi gerektiğini söylüyor.HASTALIĞIN NEDENİ YOKSULLUK MU ETNİK KÖKEN FARKLARI MI İşte ABD’deki bu tartışma, ilk etnik ilacın klinik deneylerinin başarıyla sonuçlanması üzerine iyice alevlendi. Aslında iki ilacın kombinasyonundan oluşan BiDil’in, önümüzdeki yılın başında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) satış onayı alması bekleniyor. NitroMed adlı firmanın ürettiği BiDil’in siyah kalp hastaları üzerinde etkili olduğu kesinlikle saptanmış durumda. Kalp kası zayıf olan hastalarda kalp damarlarını açarak hayat kurtarıyor. Daha önce beyazlar üzerinde denendiğinde sonuç alınamadığı için, FDA bu ilaca onay vermemiş. Afrika kökenli Amerikalılarda ise (400 kadın, 600 erkek denek) öyle başarılı olmuş ki, araştırmacılar kontrol grubunu bu ilaçtan mahrum bırakmak etik dışı olur diye deneyi durdurmuşlar. Tıpta yeni bir yaklaşımı ifade eden, ancak ırklar arasında biyolojik farklılıklar olduğu iddiasını da güçlendiren bu ilaç yüzünden kızışan tartışma şu: Acaba siyahlar, siyah oldukları için mi daha olumsuz bir sağlık profili çiziyorlar? Yoksa, bu ırkın çoğunluğu dar gelirli kesime mensup olduğu için kötü beslenip, sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamıyor mu?Aynı soru, Kocaeli Üniversitesi’nin Türkiye’deki farklı etnik grupların genetik yapısıyla ilgili araştırmasının sonuçlarına da adapte edilebilir. Hastalık riskleri sadece etnik kökenden mi kaynaklanıyor? Yoksa sosyo-ekonomik arka planı var mı? Bu araştırmaya göre Türkiye’de karbonhidrat beslenmesini ön planda tutan bölgelerde, şeker hastalıkları yüzde 5 civarında. Gelişmiş ülkelerdeki gibi protein, vitamin ve minerale dayalı, sebze ve meyve tüketimini ön plana çıkaran beslenmeye geçilmesi gerekiyor. ABD’de ırklar arasındaki sağlık orantısızlığı çok keskin. Ortalama ömür süresi, bebek ölümleri ve bazı kronik hastalıklarda siyahların ortalaması, ülke geneline göre daha yüksek. Sosyal bilimcilere göre bunun nedeni, siyahların dar gelirli ve sağlık sigortasından yoksun olması, iyi beslenememesi, çevre kirliliğine ve ayrımcılığa maruz kalıp daha stresli bir yaşam sürmesi. Ancak genetikçiler bu orantısızlığın en azından bir bölümünün gen yapısıyla açıklanabileceği görüşünde. TANSİYONUN GENETİK AÇIKLAMASI Örneğin siyahların yüksek tansiyondan beyazlara göre daha fazla etkilenmesinin ten renginden kaynaklandığı tespit edilmiş. Dar gelirli siyahlar arasında yapılan bir araştırma, ten rengi ne kadar koyuysa tansiyonun da o kadar yükseldiğini ortaya koymuş. Genetikçiler bu ilginç bulguyu şöyle açıklıyor: Siyahların genleri, vücudun daha fazla tuz tutmasına yol açıyor, ayrıca böbreklerde bulunan ve kan basıncını düzenleyen ‘renin’ adlı enzimin daha düşük seviyede olmasına yol açıyor. Sosyal bilimciler ise aynı görüşte değil. Onlara göre yüksek tansiyonun nedeni de ırk ayrımcılığı. Çünkü ten rengin koyuldukça, daha fazla ayrımcılığa maruz kalıyorsun. Bu yüzden daha fazla strese giriyor ve yüksek tansiyon sahibi oluyorsun. Bir sosyolog soruyor: Siyahların beyazlara göre dokuz kat daha fazla hapse düştüğü, kolay kolay banka kredisi alamadığı bir ülkede, siyahlardaki yüksek tansiyonun nedeni DNA mıdır, yoksa statü farkı mı?Kocaeli Üniversitesi’nin etnik kökene göre genetik yapı araştırması geçen hafta Hürriyet’te yayınlandı. Etnik grupların risk profilini ortaya çıkaran bu araştırma, koruyucu hekimlik, teşhis ve tedavinin önünde yeni ufuklar açacak bir çalışma. ABD’de de önümüzdeki yılbaşında sadece Afrika kökenli Amerikalıların kullanabileceği kalp ilacı BiDil piyasaya çıkıyor. Yani dünyanın ilk etnik ilacı. Kalp hastalıklarında ölüm oranı beyazlara göre daha yüksek olan siyahların hayatını kurtaracak bir ilaç BiDil. Ancak hayatların kurtulması, genetik biliminin namusunu kurtarmıyor. Hastalıkların genetik ayrım temelinde araştırılması tam bir mayın tarlası. Irk ayrımını kültürel bir icat olarak tanımlayan sosyal bilimciler ile hastalıklarda risk faktörlerini etnik kökene göre ayrıştıran genetikçileri karşı karşıya getiren bir savaş alanı. Acaba risk faktörleri, genetik farktan mı, yoksa bazı etnik grupların dar gelirli olmasından mı kaynaklanıyor? İlaç şirketleri için renge göre piyasa nişleri oluşturulması ırk ayrımcılığına girer mi?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!