Güncelleme Tarihi:
Alzheimer, ne kadar parlak olursa olsun beyni yok eden bir hastalık. Albert Einstein, Ronald Reagan, Rita Hayworth bu hastalığın ünlü kurbanlarından. İngiliz edebiyatının en parlak isimlerinden Iris Murdoch da bir Alzheimer kurbanı. Türkçe'de ‘‘Ağ’’, ‘‘Çan’’, ‘‘İkilem’’, ‘‘İtalyan Kızı’’, ‘‘Kesik Bir Baş’’, ‘‘Kumdan Kale’’, ‘‘Melekler Zamanı’’ gibi romanları ‘‘Sartre'ın Yazarlığı ve Felsefesi’’ gibi denemeleriyle tanınan büyük yazar, artık o parlak geçmişini hiç hatırlamıyor. Kırkbir yıllık eşi edebiyat profesörü John Bayley, The New Yorker Dergisi'ne yazdığı bir yazıda, karısının halini ve kendisinin yaşayıp hissettiklerini anlattı. Bu çarpıcı yazıdan bazı bölümleri veriyoruz.
Iris, kendisinden önce annesinin başına geldiği gibi Alzheimer hastalığına yakalandı. Bu hastalığın kurbanları her zaman nazik olmuyor, biliyorum. Ama Iris yine de birçok bakımdan ‘‘kendisi’’ kaldı. Konsantrasyon gücü, düzenli cümle kurma yeteneği gitti, nerede olduğunu artık hatırlamıyor. Yirmi altı çarpıcı roman ve birçok felsefe kitabı yazdığını, en büyük üniversitelerden onursal doktora aldığını, İngiliz İmparatorluğu'nun kadınlara verdiği en yüksek nişan olan ‘‘Dame’’ ünvanını aldığını artık hatırlamıyor.
Bir gün kocası, Iris gibi Alzheimer'a tutulmuş bir kadın bana neşeyle ‘‘İnsan sanki bir bedene zincirle bağlanmış gibi oluyor, değil mi?’’ demişti. Sonra birden kendini topladı, ‘‘Ah, tabii çok sevilen bir bedene’’ diye ekledi.
BEDEN VE ZİNCİR
Iris'in durumunun bu kadının kocasınınkiyle benzer bir yönü olabileceği düşüncesiyle irkilmiştim. Alzheimer hastalarının eşlerinde alışılmış bir tepki bu. Tabii ki hiç kimse eşinin benzersiz bireyselliğinin klinik bir hastalığın ortak semptomları arasında yokolduğunu hissetmek istemez.
Yine de kadının beden ve zincirle ilgili benzetmesi hayalet gibi peşimden ayrılmadı. Thomas Hardy'nin bir hikayesi vardır. Genç bir avukat bir köylü kızına rastlar. Aşık olurlar, kız hamile kalır. Ama okuma yazma bilmediğinden, hizmetçi olarak çalıştığı bir kadından kendi adına genç adama mektup yazmasını ister. Hanımı bu isteği yerine getirir ve ikisinin mektuplaşmasında aracılık rolünü üstlenince genç adama aşık olur. Genç adamsa önceleri bu ilişkiden kaçıp kurtulmak isterse de genç kızın duyarlı mektuplarından o kadar etkilenir ki onunla evlenmeye karar verir. Evli kadın düğüne katıldıktan sonra kendi sıkıcı hayatına geri döner. Yazdığı mektuplar adamın onu sevmesini sağlamıştır, hizmetçi kızı değil; delikanlı ise kendi seçmediği bir eşe bir esir gibi zincirle bağlanmıştır...
İşte kadın benimle konuşurken bu hikayeyi hatırladım. Durumlarımız tabii ki o genç adam ve kızınkiyle aynı değildi. Kader bize bir oyun oynamamıştı. Eşlerimizi uzun yıllar boyunca eşitlerimiz gibi olarak tanımış, onları dinlemiş, onlarla herşeyi paylaşmıştık, sonunda iletişim azalmış, bozulmuştu. Artık ne mektup vardı ne de kelimeler. Bir Alzheimer hastası cümleye endişeyle başlar, tekrarlar, ama isteğini anlatamadan yarım bırakır. Şakalaşmanın devam etmesi böyle anlarda kurtarıcı olabiliyor. Patlatılan bir kahkaha, mırıldanılan bir şarkı, bir zamanlar sevgiyle paylaştığımız anlamsız şaka ritüelleri, kısa bir süre de olsa mutlu bir tepkiye, ani bir gülümsemeye yol açıyor; uzak diyarları fetheden kaşiflerle orada karşılaştıkları vahşiler arasında yaşanan, birisinin yaptığı kısa bir pantomim sayesinde karşı tarafın durumu anladığı o kısa anları hatırlatıyor. Neşeli dakikalarda, içki içerken ya da otomobilde Iris zaman zaman kendine güvenerek, aramızda canlı bir konuşma geçtiğinden emin, anlaşılmaz bir şeyler söylüyor. Ben de kendi bilinç akışıma, aptalca cümlelerime, ağzımda gevelediğim alıntılara kaptırıyorum kendimi. ‘‘Chersonese Tiranı özgürlüğün en iyi ve en cesur arkadaşıydı’’ diyorum ona, anlamlı bir bakış fırlatarak. O da başını ciddi ciddi sallıyor, Byron'ın dizeleri sanki onun için de çok anlamlıymış gibi gülümsüyor.
YOLCULUK BİTTİ
Evliliğimizin ilk günlerinde ben arada sırada, haklı ya da haksız herhangi bir şey için Iris'i sorumlu tuttuğumda patlardım. O, böyle anlarda hemen sakinleşir, güven verici, neredeyse anaç bir tavır takınır, derinden bilinçsizce gelen kadınsı bir cevap verirdi. Ama şimdi bazı anlarda bilinçli olarak patlamayı öğrendim. Eğer bütün gün peşimde dolaşır, yaptığım işi, yazdığım bir mektubu bölmeye çalışırsa, sanki kendimi tutamıyormuşum gibi patlıyor, kağıtları yere fırlatıp, ellerimi havaya açıyorum. Her zaman işe yarıyor bu. Iris ‘‘Özür dilerim... Özür dilerim’’ diyor ve yavaşça uzaklaşıyor. Patlamam, ona gösterebileceğim bütün sevgi gösterilerinden daha rahatlatıcı.
Iris uyuyor. Şanslı Alzheimer hastalarının eşlerinin zaman zaman duyduğu gibi ben de bir yanılsamaya kapılıyorum. Hayat hep aynı, hiçbir şey değişmedi. Her gün birbirimize daha da çok yakınlaşıyoruz. Kırk yıl boyunca evliliğimizi Tanrı'nın bir lütfu olarak kabul ettikten sonra evliliğin artık bundan sıkıldığına karar verip işleri kendi eline almasında komik bir taraf var. Evliliğimiz, bizim irademizin dışında, bilinçli olarak, ısrarla bir yere doğru gidiyor. Bize bir seçim şansı vermiyor, bundan da memnunum.
Iris'in yan odadan yükselen küçük ‘‘fare çığlığı’’, gittikçe daha basit, daha doğal geliyor bana. Karanlıkta el yordamıyla yürümüyor: Yolculuk bitti, Alzheimer'ın karanlık elinden tutarak bir yere ulaştı. Ben de öyle.
Yaşlanmanın bedeli
Alzheimer hastalığı, ilk kez 1907 yılında bir kadın hastada Dr. Alois Alzheimer tarafından belirlendi. Hastalık, beynin hücre zarında bulunan proteinlerin hücre zarından ayrılıp beyinde birikmeye başlamasıyla oluşuyor. Alzheimer'ın en belirgin belirtisi unutkanlık. Hasta önce basit şeyleri unutmaya başlıyor. Hasta zamanla tüm belleğini kaybediyor. Çevresindeki en yakınlarını tanımamaya başlıyor. Kişiliği de değişiyor, bazen endişeli ve şiddet dolu olabiliyor. Dünyada 15 milyon, Türkiye'de ise 150-200 bin insan, Alzheimer hastalığının kurbanı. Alzheimer, istisnalara rağmen esas olarak bir yaşlılık hastalığı. 65 yaşın üstünde ortaya çıkan bunamaların üçte ikisi Alzheimer. Bu yaştaki nüfusun yüzde 5-10'unu etkiliyor. Dolayısıyla ortalama insan ömrü uzadıkça Alzheimer da yaygınlaşıyor.
Alzheimer ilacı Türkiye'de
Tıp dünyasında son yılların önemli gelişmelerinden biri olarak kabul edilen yeni Alzheimer ilacı Exelon (jenerik adı rivastigmin, ENA-713) Türkiye'de Novartis ilaç şirketi tarafından satışa sunuldu. Bu ilaç, hafif-orta şiddetteki Alzheimer hastalığının tedavisinde kullanılıyor. İlacın, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmakta önemli bir etkiye sahip olduğu araştırmalarda ortaya çıktı. Şu ana kadar ilaç Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında onaylandı, İsviçre, İngiltere, Almanya, Meksika ve Arjantin'de kullanılıyor.
Çocuklara sağlık kontrolü
Capitol Alışveriş ve Eğlence Merkezi, 5'inci yıldönümünü 5 bin çocuğa ücretsiz sağlık kontrolü hizmeti vererek kutluyor. İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı'nın (İNSEV) katkılarıyla gerçekleşen kampanyada 28 Eylül-30 Ekim arasında Güzeltepe, Orhan Seyfi Orhon, Ali Fuat Başgil, Bağlarbaşı ve Hafize Özal İlköğretim Okulları öğrencileriyle Çocuk Esirgeme Kurumu Üsküdar Çocuk Yuvası öğrencileri sağlık kontrolünden geçirilecek. Her gün 200 öğrenci muayene edilecek.
Doğal ilaç buğday kepeği
ABD Tarım Bakanlığı'nın yaptığı bir araştırmaya göre, işlenmiş buğday kepeği, kolon kanseri riskini azaltıyor. Dr. W. H. Yokoyama tarafından yürütülen ve altıbuçuk ay süren araştırma fareler üzerinde gerçekleştirildi. Farelerin bir bölümü işlenmemiş tahıl kepeğiyle, diğerleri ise Kellogg's All-Bran Plus hazır tahıl gıdasıyla beslendi. Bu son gruptaki farelerde kanserli hücrelerin, işlenmemiş buğday kepeğiyle beslenenlere oranla yüzde otuz azaldığı görüldü.