Oluşturulma Tarihi: Aralık 08, 2004 00:00
Geçen hafta o hep korktuÄŸum ve gördüğüm yerde hızla yanından uzaklaÅŸmak suretiyle gaza sonuna kadar bastığım kamyonlar hakkındaki önyargılarımı hafifleten bir gerçeÄŸin farkına vardım. MeÄŸer onlar olmasa elimiz kolumuz baÄŸlı kalırmışız.MeÄŸer ne kadar çok hayatımızın içindeymiÅŸ ve faydalı iÅŸler peÅŸindeymiÅŸ. Hani hayata direkt girdiler vardır ya, bir de dolaylı girdiler vardır? Bazen aslında o dolaylı girdilerin payı toplam içinde direkt girdilerden daha yüksek olmasına raÄŸmen adı dolaylı olduÄŸu için gözükmez ya... Kamyonların ki de bu hesap. Yani otomobil direkt girdi, kamyon ise dolaylı girdi. Nedenine gelince... 18 yaşına giren herkesin hayalinde ne vardır? Otomobil ehliyeti almak ve ondan sonra otomobil sahibi olabilmek. Kimse kamyon almayı hayal etmez. Durum böyle olunca otomobil hayatımızın içindedir ve onu çok severiz. Ama aslında kamyon hayatımızın daha da çok içindeymiÅŸ. Çünkü tükettiÄŸimiz ürünlerin tamamı bize bir kamyon vasıtasıyla ulaşıyormuÅŸ. Yani daha çok hayatımızda ama algılama olarak daha geride. DoÄŸru ya... Bunu daha önceden nasıl tahmin edemedim. Memlekette geliÅŸmiÅŸ bir raylı sistem ya da deniz taşımacılığı mı var? Hayır. Her ÅŸey karayolu ile taşınmıyor mu? Evet. Taşıma iÅŸini de kamyonlar yapmıyor mu? Beni bu konuda ÅŸuura erdiren kim mi oldu? Askam Otomotiv’in Genel Müdürü ÇiÄŸdem TopaloÄŸlu. Yani bu haftaki sohbet konuÄŸum.TopaloÄŸlu kamyoncu mu yoksa gerçek bir kamyon dostu mu ayırt edemiyorsunuz. Gerçi D tipi sürücü ehliyeti var. Yani benden 1-0 önde çünkü kamyon kullanmış. Önce lastikçi ÅŸimdi de kamyoncu. 1997 yılında Satış ve Pazarlama Müdürü olarak Askam’da çalışmaya baÅŸlamış. GeçtiÄŸimiz Eylül ayından beri de ÅŸirketin genel müdürü. Askam, Türkiye’nin ilk kamyon üreten firması. Åžu Fargo ve DeSoto var ya... Siz aslında lastikçisiniz deÄŸil mi daha öncesinden? Evet. Ben ‘lastikçi’den hiç rahatsız olmam ama sakın bunu diÅŸ doktorların yanında siz dişçi misiniz diye sormayın çünkü bu konuya korkunç bir antipatileri var. Bir yönetici olarak kamyonculuÄŸu nasıl görüyorsunuz? Otomobil biraz daha elit, biraz daha elegan. Yanılıyorsam düzeltin ama kamyon bambaÅŸka bir ÅŸey. Ä°sterseniz önce ikiye ayıralım. Ben ÅŸunu açıklamak istiyorum. Dediniz ki otomobil daha elegan. Bu birkaç yıl öncesine kadar doÄŸruydu çünkü kamyon biraz daha katı görünümlü, üzerinde fazla estetik deÄŸerler taşımayan bir ürün olarak algılanıyordu. Fakat eÄŸer ÅŸimdi kamyonlarla ilgili trendlere bakarsanız adeta otomobillerle yarışır düzeyde bir dizayn farklılaÅŸması var. Bir kere estetik ilk olarak farlardan baÅŸlıyor, tampon yapılarına kadar, dış görünüşteki deÄŸiÅŸiklikler. Çok daha farklı aerodinamik yapılar kazandılar. Çünkü otomobil konsepti de iÅŸin içine girdi dizaynda. Tabi ki fonksiyonellik çok ön planda ama onun dışında o fonksiyonelliÄŸi yok etmeden ne kadar daha estetik kazandırabiliriz diye bir kaygı uyandırdı. Yani kamyon üretiminde de bir tasarım ve estetik kaygısı mı var?Kesinlikle bir tasarım kaygısı var, çünkü artık müşteriler tasarıma da çok önem veriyorlar. Bu ilk önce dış görünümüyle ilgili. İçine geldiÄŸinizde aslında kamyonun sunduÄŸu konfora bakarsanız, kamyonların sunduÄŸu konfor, otomobillerin sunduÄŸu konforla baÅŸa baÅŸ gidiyor diyebiliriz. Biz artık o kadar mikro düzeyde detaylarla ilgilenmeye baÅŸladık ki, çift yataklı kamyon kullanımı baÅŸladı mesela. Peki sektörü biraz deÄŸerlendirmeniz mümkün mü?Türkiye’de nakliyenin yüzde 95’i karayolu ile yapılıyor. Ekonomide canlılık varsa taşımacılık çok fazla artacak. Ä°hracat artıyorsa ürünler üretildiÄŸi yerden son noktasına kadar bir ÅŸekilde taşınmak zorunda. Gıda, inÅŸaat, yol, baraj, konut inÅŸaatları. Ekonomideki bu canlılık kamyon tüketimi gerektiriyor. Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun kamyon olmadan yapamazsınız. Çimento, demir, tuÄŸla taşıyacak. Aynı ÅŸekilde madencilikteki geliÅŸmeler de bire bir ilgilendiriyor. Bu dinamikler zarar gördüğünde bunların transferi de duruyor. Mesela bu sene 2-3 yıl çok ertelenmiÅŸ bir talep vardı. Bu ertelenmiÅŸ talep nedeniyle geçen yıl biraz daha ekonomide istikrar havasına geçince insanlar ertelenmiÅŸ taleplerini karşılamaya baÅŸladılar. Aslında ekonomide bu kadar büyük canlılık olmamasına raÄŸmen biz inanılmaz bir canlılık yaÅŸadık. Bu güzel günler Mayıs 2004’e kadar sürdü. Åžimdi durum ne?Åžu an sakin ve kamyon sektörüne yönelik kampanya ilanlarını gazetelerde görebilirsiniz. Bakıyorum, gözlerime inanamıyorum. Bir gazetede 5 firmanın birbirinden farklı kampanya ilanları. Åžu an çok durgun piyasa. Bu durgunluÄŸun birkaç tane sebebi var. Irak pazarının bize çok olumlu etkileri olmuÅŸtu. Bir sürü ürün nakliyesi Türkiye üzerinden yapılıyordu. Oradaki istikrarsızlık burayı etkiledi. Ä°kinci etkisi, Türkiye’de halkımızdan önce kamyoncu AB’ye giriyor! Hepsi 17 Aralık tarihini bekliyor. Söylediklerine göre kredilerle ilgili belki daha da düşüş olur diye bekliyorlar. Tersini hiç düşünmüyorlar. Tersi de olabilir. Bizde öyle dramatik ÅŸeyler de yaÅŸanabiliyor. Ama ÅŸu anki hava pozitif. Åžoförlerle kahvehane sohbetiSiz kamyoncu kahvelerini de mi ziyaret ediyorsunuz? Otobanla süreler çok kısalınca uçakla Ankara’ya gitmekten çok daha mantıklı oldu. Son 2 yıldır acil bir iÅŸim yoksa o yolculukları karayolu ile yapıyorum ve o zaman muhakkak arkadaÅŸlarla farklı farklı kahvelerde duruyoruz. Åžoför arkadaÅŸlarla sohbet ediyoruz. Çok farklı fikirler çıkıyor. Planlanmış bir ÅŸey olmadığı için sizi bir anda görüyorlar ne söyleyeceklerini önceden düşünmüş, çalışmış olmuyorlar. Son derece doÄŸaçlama oluyor. Çok farklı bilgiler edinme imkanımız doÄŸuyor. Kamyoncuların fikirleri ve ihtiyaçları doÄŸrultusunda yeni bir model üretmek mümkün olabilir mi? Zaten sektördeki bütün firmalar buna çok önem veriyor. Onların görüşleri alınmadan hiçbir ÅŸey dizayn edilmiyor. Otomobil gibi yüz binlerce üretilip satılan bir ÅŸey deÄŸil kamyon. On binlerle sınırlı. Onun için biraz daha terzivari ürünler çıkarmanız gerekiyor. Biz de mesela bu son kamyonda çok fazla fikir alış veriÅŸinde bulunduk. Bir taraftan gizlilikler var, onları paylaÅŸamıyorsunuz ama bazı ÅŸeyleri de test ettirmek lazım, istedikleri ÅŸeyle uyguladığımız ÅŸey aynı mı? Ä°nanın her ÅŸey için kendilerini ifade etme sistemleri var. Çok güzel bir örnek vermek istiyorum. Biz ilk dört dingilli kamyonu çıkardık. Aracın tanıtımı yapıldı. Bayilerimizden birisi aradı bir gün, yeni araçla ilgili ’Biz ÅŸimdi kırkayağı nasıl anlatacağız?’ diye. ‘Kırkayak nedir?’ dedik, yeni çıkan araca kırkayak demiÅŸler. Kamyonlarına ayakkabı ile binmiyorlarKamyonlarda yenilik oluyorsa dolayısıyla alıcısı da buna göre deÄŸiÅŸiyor mu? Tabii deÄŸiÅŸiyor. Hatta size bununla ilgili bir örnek vereyim. Araçlarının temizliÄŸi, içine ne kadar önem verdikleri ile ilgili: Özellikle de uzun yol nakliye araçlarında ÅŸoförler sokakta giydikleri ayakkabılarıyla araca binmiyorlar. Ayakkabılarını çıkarıp yedek ayakkabı veya terlikleri var, ikinci basamağına geldiÄŸinde aracın ayakkabıları çıkarıp biniyorlar. Ama yine de kamyoncu kültürü denen ÅŸey de var. Kesinlikle var. Siz bu kültüre hakim misiniz, anlatır mısınız? Her ÅŸey çok modern olsa bile bir arabesk durum var. Biraz bunu anlatır mısınız? Genelde kamyon kültüründe bir yalnızlık var. Neden yalnızlık duygusu var, maksimum iki kiÅŸi yolculuk yapabiliyorlar. SosyalleÅŸtikleri zaman, bu bahsettiÄŸimiz kahvelerde durdukları zamanlar. Çünkü yolculuk boyunca yalnızlar. Türkçe’de çok özel bir kelime var ya, sıla hasreti diye hep bu hasretliÄŸi çeken bir grup insan. Onun için dinledikleri müzikler, tercih ettikleri sanatçılar, bir takım alışkanlıkları diÄŸer sektörlerden daha farklı. Daha acılı bir bakış açısı? Daha acılı, evet. Ben mesela ÅŸimdi bazı ziyaretler sırasında ÅŸoför kahvelerine gittiÄŸimizde kasetlere çok dikkat ederim, neler var diye. Orada kaset ve CD’si olan sanatçıların hiçbirini tanımıyorum. Bu onlara önem vermek veya vermemek anlamında deÄŸil ama onların içinde o kadar ünlüler var ki, onun dışında hiçbir sanatçıyı dinlemeyen, almayanlar var. Onların zevklerine hitap ediyor. Bir de o kültürde şöyle bir ÅŸey var: yalnızlık ve evden uzakta olmakla aracın içinde onları gidermekle ilgili bir eÄŸilim var.Dantel süslerden, kamyon yazılarından mı bahsediyorsunuz?Evet. Bu özellikle Türk ÅŸoföründe çok daha fazla. Türkiye’de doÄŸuya doÄŸru gittiÄŸiniz zaman daha da artıyor. Orada artık ince detaylar vardır, gazete ve dergilerde de çıkar, makyaj yapılmış araçlar, gözler falan... Duvar yazıları gibi kamyon yazıları. Paçalık lastik deriz biz arkadaki lastiklere, paçalık yazıları vardır. Sıla hasreti yüzünden aracın içini süslediklerinde kendilerini ev ortamında, eve yakın hissediyorlar. Ve o süslemeyi doÄŸal olarak kimler yapıyor? Kızları, eÅŸleri, sevgilileri veya anneleri, yaÅŸamlarında önemli olan bir takım insanlar. Böylece bunlar yalnız yolculuklarında onlara bir nevi eÅŸlik ediyor. Sonradan kestirilen kamyona sünnetli deniyorKendilerine ait bir jargonları var. Anlatırken çok daha kolay kelimeler seçerler. Birbirlerini de çok iyi anlarlar. Son derece seri tadilat yaparlar araçta. Mesela biz son derece yüksek fiyatı olan yeni bir kamyonu çıkardık. Her markaya bağımlı tüketiciler var. Bunun da öyle müşterileri var. Müşterilerden bir tanesi Gaziantep’te, aracı dört gözle bekliyor. Araç çıkmadan önce dört ay boyunca telefon ediyor. Sonuçta ilk çıkan araçlardan 2 tane aldı ve biz bu aracı aslında damper için deÄŸil uzun yol için çıkardık. O iki tane aracı güzelce kestirdi ve onları damperli kamyon haline getirdi. Tesadüfen onun akabinde ben Gaziantep’e seyahat yapmıştım. Hemen kamyonu getirdiler. Aslında komik. Bu kamyonlara da isim takmışlar ‘sünnetli’ diye. Düşünebiliyor musunuz yani ne kadar büyük bir mühendislik çalışması gerektiren bir ürün. Bir kamyonu dizayn etmek için minimum 3 yıl çalışmak gerekiyor. Çok uzun yıllar süren projeler. Åžasiden 1 cm kısalık veya uzunluk, dingilin yerinin doÄŸru ayarlanmaması o aracın dengesi ve performansı ile ilgili, her ÅŸeyini bozabiliyor. Fakat bizim kamyoncu kültürümüzde bu çok rahat yapılabiliyor. Åžunu da söylemem lazım düzenlemeler buna biraz ortam hazırlıyor. Ondan yararlanıyorlar. Bazı kamyonların yanından nasıl kaçıyorum biliyor musunuz? Ãœzerinize devrilecekmiÅŸ gibi gidiyorlar yolda.Ben aslında o kiÅŸilere de çok fazla kızmıyorum. Neden kızmadığımı söyleyeyim. Hepimiz birey olarak bunlardan doÄŸacak çok olumsuz sonuçlara maruz kalmaya adayız çünkü hepimiz o tehlike ile karşı karşıyayız, ama bizim gibi toplumlarda maalesef birtakım o bilinçlenme dediÄŸimiz düzeye gelmek için biraz kontrol gerekiyor. Biz bunu kendi kendimize yapamıyoruz. Â
button