Ezgi BAŞARAN
Oluşturulma Tarihi: Nisan 10, 2005 00:45
n Niye böyle bir organizasyon kurdunuz, savaş kurbanı olduğunuz için mi?
-İran-Irak Savaşı’nı yaşadım. Savaş sivil hayatları yok eder. Sivil ölümlerin yüzde 75’ini de kadın ve çocuklar oluşturur. Bana göre savaşın anlamı bu. Bu yüzden de böyle bir organizasyon kurdum.
n Women for Women etkili bir örgüt mü?
-Etkili. Mevláná, bir şiirinde ‘Yanlışlar ve doğrular arasında bir yer vardır ve ben sizinle orada buluşacağım’ der. Bana göre de barışın ve savaşın olduğu bu dünyada bir alan var ve biz insanlarla orada buluşuyoruz. Bizim yaptığımız bu. Her yerinde savaşı yaşamış kadınları önce anlayıp, sonra yardım ediyoruz.
n Nasıl yardım ediyorsunuz?
-Örneğin siz bir kadına sponsor olmak istiyorum diyorsunuz. Size savaş bölgelerinden bir kadınla bağlantı kuruyoruz. Ona her ay 27 dolar gönderiyorsunuz. Bu program bir yıllık bir burs gibi. Parayı alan kadını ayrıca iki tür eğitimden geçiriyoruz. Önce onlara meslek kazandırmaya çalışıyoruz. Bahçıvanlıktan takı tasarımına kadar her şey öğretiliyor. İkinci bölümde ise kadına toplumdaki önemini, yerini, haklarını anlatıyoruz. Ama bunu bir şey dayatıyoruz diye almayın. Hindistan, Kamboçya ya da ne bileyim Tanzanya’dan kadın hikayeleri anlatıyoruz, oradaki kadınların zorlukları nasıl aştığını konuşuyoruz. Bir yılın sonunda da onlara örneğin bir dükkan açmaları ya da iş kurmaları için ödünç para veriyoruz.
n Yardım edilen kadını nasıl buluyorsunuz, onlar mı arıyor yoksa siz savaş bölgelerine mi gidiyorsunuz?
-O savaş bölgelerinin dünyadan en kopuk yerlerine gidip ofis açıyoruz. Mesela Kongo’daki ofisimizin olduğu yerde ne telefon ne de internet vardı. Araba bile girmiyordu.
n Örgütün sponsorları var mı?
- ABD ve İngiltere’den çok az devlet desteği alıyoruz. AB de bir miktar para veriyor. Onun dışında özel sektörden kaynak buluyoruz. Bir de her ay 27 dolar vermeyi kabul eden kimi zengin, kimi orta sınıf, kimi ise kadın hakları konusunda profesyonelleşmiş dünyanın her yerinden insanlar var.
n Sadece savaş bölgelerindeki kadınlara mı yardım ediyorsunuz yoksa örneğin aile içi şiddet kurbanları için de bir şeyler yapıyor musunuz?
- Bağdat’ın birçok semtinde ofisimiz var. Kadınlar orada olduğumuzu duyunca, ki inanılmaz çabuk yayılıyor, hemen gelip yardım istiyorlar. Kocalarından dayak yiyen o kadar çok kadın var ki orada.
n Aile içi şiddet ve savaş arasında nasıl bir bağlantı var?
-Savaş, ateşkes yapıldığı zaman bitmiyor. Kadınlara kocalarından yedikleri dayak olarak geri dönüyor. Savaş kesinlikle aile içi şiddeti artırıyor. Garip bir şekilde savaştan çıkmış kadınlar kocalarının kendilerini dövmesi normal buluyor. Hakkıdır diyor. Savaş nedeniyle ekonomi çöküyor ve erkeklerde eve para götüremeyeceğim stresi başlıyor. Gidip karılarını dövüyorlar. Bunu her dinden ve sınıftan erkek yapıyor. Bir de bence dünyadaki bütün ordular kadına şiddeti normal buluyor. Bu BM ordusunda da böyle.
n Irak’ta meclisin üçte biri kadın ama bir yandan da kadınlara yönelik cinayetlerde artış var. Nedir şu anda Irak’taki gerçek durum?
- Aslında kadınlara sandalyelerin yüzde 40’ı düşüyordu ama Amerikan hükümeti buna izin vermedi ve üçte birde anlaşıldı. Meclisteki durum yine de bir başarı ama kadınlara şiddet had safhada. Özellikle öne çıkan, iyi eğitimli kadınlar teker teker öldürülüyor. Geçtiğimiz aylarda sadece benim bildiğim ve benzer yöntemle öldürülen 14 kadın var. Aralarında doktor, profesör, milletvekili ve gazeteciler var. Bir de üniversiteye giden genç kızlar tecavüze uğruyor. O da son zamanlarda çok sıklaştı. Direnişçilerin bu yöntemlerle verdiği politik mesaj Taliban’ı andırıyor.
n Sizin Iraklı olmanız işleri kolaylaştırdı mı zorlaştırdı mı?
-Bir kadınla tanıştım, kocası öldürülmüştü. Ezilmiş bir kadındı. Sonradan aynı lisede okuduğumuz ortaya çıktı. Büyük ihtimalle benzer hayallerimiz vardı ama sonuca bakın. O dört çocuğuyla dul kalmış, evinde mobilya bile olmayan bir kadın. Çok ağladım.
n Önümüzdeki 10 yıl içindeki hedefiniz nedir?
- Kadın erkek eşittir diyen hükümetlerden bıktım. Aman iyi ki söylediniz! Ama bir şeyler yapsaydınız daha iyi olurdu. Eşit ekonomik fırsat ve temsil edilme hakkı verin kadınlara. Bu on yılda tüm hükümetlerin laf salatasını bırakıp harekete geçmelerini sağlamak benim hedefim.
TALİBAN’IN ŞİDDETİ ANCAK ERKEKLERİ VURUNCA DÜNYA AYAĞA KALKTI
Afganistan’da Taliban kadına şiddeti destekliyordu. Dünya yıllarca ‘Kültürleri böyle’ gibi saçmasapan bir bahaneyle buna ses çıkarmadı. Ne zaman ki Taliban’ın şiddeti erkekleri ve Amerika’yı vurdu etti o zaman dünyanın dengesi değişti.
KADINLAR İÇİN KADINLAR ÖRGÜTÜNÜN KURUCUSU IRAKLI ZEYNEP SALBİ
Zainab (Zeynep) Salbi Irak’ın çok az sayıdaki şanslı kadınından biri. Varlıklı bir ailenin kızı olarak 20 yaşına geldiğinde okumak için Amerika’ya yerleşti. Orada kendisi gibi eğitim gören Amjad Atallah ile evlendi. 1990’ların başıydı, Yugoslavya’daki kadınların tecavüze uğradığı ve işkence gördüğü kamplar onu ve eşini çok etkiledi. O kadar ki balayı diye Hırvatistan’a gittiler. Amerika’ya döndüklerinde ise kafalarında yeni bir hayat planı ve amaç vardı. 1993’te Women for Women (Kadınlar İçin Kadınlar) adlı organizasyonu kurdu. Salbi o günden beri kendi deyimiyle savaş görmüş ‘öteki dünya ülkelerinin’ hepsine gitti. Bosna Hersek, Kongo, Ruanda, Hırvatistan, Kosova, Nijerya, Bangladeş, Kolombiya, Pakistan ve Afganistan’daki kadınları eğitti, iş kurmaları için borç verdi. İki senedir ise doğduğu ve ailesinin yaşadığı topraklarda, Irak’ta. Kocasından dayak yiyen ya da savaşta her şeyini yitiren kadınlara yardımcı oluyor.
Women for Women bugüne kadar tam 33 bin kadına ulaştı, onlara 18 milyon dolarlık yardım sağladı. Salbi’ye Bosna’daki çalışmalarından dolayı Clinton tarafından Beyaz Saray’da onur ödülü verildi. Hayatı ve yaptığı işler ‘Sıradışı Kadınların Sıradışı Hayatları’ ve ‘Kadınlar: Dünyadaki Değişimin Yüzü’ adlı kitaplara konu oldu. Kendisiyle kurduğu organizasyonu (www.womenforwomen.org), Irak’taki kadınların durumunu konuştuk.
SARAYBOSNA’DA BİR KADIN DAYAK YEDİĞİNDE TÜM KADINLAR AYAKLANDI O GÜN BİR DEVRİM OLDU
Saraybosna’da bir mahalle vardı. Neredeyse bütün kadınlar dayak yiyor fakat utançlarından birbirlerine bile anlatamıyorlardı. Hatanın kendilerinde olduğunu düşünüyorlardı. Biz onlara aile içi şiddetin Amerika’da da çok büyük bir sorun olduğunu anlattık. O kadınları bir şekilde örgütledik. Bir hafta aralarından biri yine dayak yedi fakat kurdukları ağ sayesinde, (bu çocuğu komşuya yollamak şeklinde oluyordu) onun yardımına koştular. Mahalledeki 40 kadın dövülen kadının evini kuşatıp bağırmaya başlayınca adam durmak zorunda kaldı. Mahallenin diğer erkekleri de camdan olanları izledi. Bir devrim oldu o sırada bence.