Güncelleme Tarihi:
2009’da radyo programına başladınız. “Fuat Güner’le Müzik Ömür Boyu” artık hem TRT FM’den hem de TRT Müzik ekranından yayınlanıyor...
- Daha önce TRT Radyo 3’te yabancı müzik programı yapıyordum. Üç senedir de TRT FM’de canlı müzik programı yapıyorum. TRT Müzik Koordinatörü İsmail Güngör, “Programı televizyonda da eş zamanlı olarak yayınlayalım” dedi. Zaten hep soruyorlardı “Neden programı televizyona taşımıyorsun?” diye. Ben de seve seve kabul ettim. 38 bölüm oldu, devam ediyoruz. Sanırım bugüne kadar radyo ve televizyonda eş zamanlı olarak yayınlanan canlı müzik programı yapılmadı.
Siz her zaman canlı müzik yapma taraftarıydınız, değil mi?
- Evet, çünkü çok samimi oluyor. Bir de hatasıyla, sevabıyla yaşayan bir şey olduğu için çok güzel. Bir hata yaptığında düzeltme şansın yok, neyse o. Herkes de tercih ediyor. Etmeyenleri de zaten programa çağırmıyorum.
Konuklarınızı da siz mi belirliyorsunuz?
- Ben belirliyorum. Özellikle oturup çalışıyorum, insanları arıyorum. Artık sanatçı kadrosu doldu, programıma çıkmayan kalmadı neredeyse. Listeye baştan başlamak gerekebilir.
Nasıl karar veriyorsunuz kimi çağıracağınıza, kriterleriniz neler?
- Benim kıstasım, canlı ve kaliteli müzik yapabilecek kişiler. Onlar da beni kırmıyorlar, aradığım zaman seve seve geliyorlar. Bazen çok tanınmayan ama iyi müzik yapanları da çıkarıyorum. Mesela Can Bonomo’yu Eurovision’dan önce programına ilk çıkaran benim. Ama kimsenin bilmediği grupları çok fazla çıkarabileceğim bir program değil bu. Radyodayken daha fazla yapıyordum.
Yeni isimlerin albümleri elinize ulaşıyordur, onları takip edebiliyor musunuz?
- Evet, yeni çıkan isimlerin CD’leri geliyor. Hepsini dinliyorum, kaliteli bir şey varsa bir tarafa ayırıyorum. Daha birinci parçada “Tamam” deyip kaldırdıklarım da oluyor.
GRUPLA PROBLEM YAŞAMIYORUZ
MFÖ’den bağımsız olarak “Fuat Güner Project”i kurdunuz. MFÖ’yle problem mi yaşıyorsunuz?
- Hayır, aramda MFÖ dışında özel işler yapıyoruz. Filmler, diziler, reklamlar çekiliyor. Benim müzik tarafım ağır basıyor. Sevdiğim ve yıllardır söylemek istediğim şarkılar var, Sting’den tutun Eric Clapton’a, Brian Adams’dan Queen’e kadar... Öyle güzel eserler yapılmış ki, ben de bunların altından iyi kalkabildiğimi düşünüyorum. İyi bir performans verebileceğimi düşündüğüm için de böyle bir grup kurdum.
Siz müzik dışında bir projede yer almak istemez misiniz?
- Sevebileceğim her teklife açığım. Film de olur, dizi de...
Bu yeni grupla sadece cover mı yapacaksınız?
- Hayır, MFÖ konserlerinde yer veremediğimiz kendi bestelerimi de söyleyebiliyorum.
Ne kadar oldu bu grubu kuralı?
- İki-iki buçuk ay oldu.
Grupta kimler eşlik ediyor size?
- Davulda Arıkan Sırakaya var. Eser Ünsalan bas, Tolga Kılıç klavye çalıyor. Gültekin Kaçar da benimle beraber gitar çalıyor.
Fuat Güner Project’le albüm yapacak mısınız?
- Düşünüyoruz. Martta başlamayı planlıyordum, inşallah yaza çıkarırız. Yaza yetişemezse eylüle kesin yetişir.
Cover’lar mı olacak albümde de?
- Hayır, yeni bestelerim olacak.
MFÖ TEMBEL, HIZIMA YETİŞEMİYORLAR
Daha önce de bir solo albüm çıkardınız ama pek bilinmiyor...
- Yıllar sonra o albümüm bir internet anketinde “son 50 yılın en sevilen 100 albümü” arasına girdi, biz de albümün kabını ve adını değiştirdik, yeniden çıkardık. Adı “Aziz Fuat Güner”di, insanlar Aziz diye birisi albüm çıkarmış sandı. Bir de o sırada ben telif hakları kuruluşunun başkan yardımcılığını yapıyordum. Bütün televizyonları ve radyoları mahkemeye vererek biraz üzdüğüm için herhalde bana karşı tavır aldılar diye düşünüyorum. O yüzde albüm o dönem bir karambole gitti.
MFÖ’yle birlikte en son geçtiğimiz yıl “Ve MFÖ”yü çıkardınız. O tarafta yeni albüm hazırlığı var mı?
- MFÖ’yle yeni albüm hazırlığı falan yok. Zaten “Ve MFÖ”yü bile zar zor yaptık. Ama konserlerimiz yoğun şekilde devam ediyor. Konserlerin dışında MFÖ’yle başka bir şey yapmıyoruz.
Neden?
- Vallahi grup tembel, benim hızıma yetişemiyorlar! (Gülüyor) Ben her gün konser verebilirim ama bu kadar sene sonra artık yorgunluk da olmuştur diye düşünüyorum. 40 yılı bitirdik, bundan sonra bol bol konser veriyoruz. Bundan sonra bir daha albüm olur mu? Allah bilir.
40 yıl önceki şarkılarınız da hâlâ biliniyor, acaba bu yüzden mi yeni albüm için “zor” diyorsunuz?
- Çok da yanlış değil söylediğin. “Zaten bu şarkılarla her yeri dolduruyoruz, niye yeni parça yapalım!” gibi bir durum olabilir... Bir de eskisi gibi bir araya gelemiyoruz. Eskiden mutfakta çay içerken bile çalışırdık. Haftada en az beş-altı gün birlikte olurduk. Şimdi yaşam şartları yüzünden pek birlikte olamıyoruz, dolayısıyla bir şeyler paylaşamıyoruz. Yaptığımız yeni albüm çalışmasına Mazhar Fuat Özkan’ın kendi ruhunu taşıyamıyoruz. Aranjörlerle çalışıp, aranjörlerin zevkine mahkum kalıyoruz. Kendi çizgimizi, ruhumuzu yakalayamıyoruz.
Son albüm de dahil mi buna?
- Son albüm için de konuşuyorum.
Siz pek beğenmediniz sanırım o albümü?
- Parçaları beğeniyorum ama albümde Mazhar Fuat Özkan’ın ruhunun az olduğuna inanıyorum.
Müzik grupların kaderinde mi var dağılmak?
- Bugüne kadar çok grup dağıldı. Herhalde dünyada en uzun beraber olan gruplardan birisi biziz, birisi de Rolling Stones. MFÖ’nün o kadar çok seveni var, o kadar çok kişi “Grup dağılmasın” diyor ki, biz de ayrılamıyoruz. Yoksa çoktan dağıtırdık grubu. Dağıtmak çok kolay, bir günlük iş...
“Artık tamam, dağılalım” dediğiniz oluyor mu? Hiç kavga ediyor musunuz?
- Ederiz, yıllarca ettik. Bir sene küs kaldığımız oldu ama küs kalsak da işimize devam ettik, çünkü seyircinin, bizi dinleyenlerin hiçbir günahı yok. Küs olsak da sahneye çıktık ama diyorum ya o zaman MFÖ’nün ruhunu kaybediyorsun. Beraberlikteki o özlemi, birbirinin gözüne baktığındaki o parıltıları, iç sesleri, onları kaybediyorsun. Benim üzüldüğüm taraf o...
Size “grubun babası” diyorlarmış?
- Evet, daha 20 yaşındayken de “baba” diyorlardı. Saçları en erken dökülen ben olduğum için öyle demeye başladılar. Sonra da herkesin derdini çözmeye çalıştığım, yardımına koştuğum için “baba” ismi kaldı.
CAN BONOMO’NUN ENERJİSİ ÇOK İYİ
Bu arada Can Bonomo’nun Eurovision şarkısını beğendiniz mi?
- Can Bonomo’yu piyasanın dışında şarkılar yaptığı için beğeniyorum. Özgün şeyler yapıyor. Şarkısı da girişte gayet kuvvetli. Tanıtım gecesine de katıldım, merakla bakıyorum ne olacak diye. İngilizce okuyor, telaffuz da fena değil. Şarkının enerjisi, çocuğun enerjisi çok iyi. Fakat şarkının sonuna doğru parlayacak bir yer daha aradım. İkinci patlamayı aradım, bir yerde daha “Oh be!” dedirtecek bir kısım aradım. Bunu Can Bonomo’nun kendisine de söyleyeceğim, daha vakit var, bir düzeltme yapabilirler. Eurovision, şarkı yarışması olmaktan çıktı, bir şov yarışması oldu. Dolayısıyla prezantasyon çok önemli. Oradaki basının karşısındaki entelektüellik durumu da çok önemli, çünkü onlar senin seviyeni ölçüyor. Onlara akıllıca, esprili cevaplar vermen lazım. Bir karizma yaratırsa, ki Can sempatik bir çocuk, başarılı olabilir.
Siz de MFÖ olarak iki kez Eurovision’a katıldınız, o dönem nasıldı?
- Biz çok zor dönemlerde gittik. Bizim dönemimizde her ülkede müzisyenlerden oluşan jüriler vardı, şimdiki gibi herkes telefondan bağlanamıyordu. Şimdi dünyanın neresine gidersen git bir Türk bulursun, bu büyük avantaj. Ona rağmen İngiltere’den 8, Fransa’dan 7, İsrail’den 8 aldığımız halde İsveç, Norveç, Danimarka’dan 0 puan alıyorduk. Hatta İsviçre’deki bir gazete “Eurovision şarkı yarışmasından çıktı, siyasete geldi. Biz hiç şarkı yarıştırmayalım, ülke isimlerini söyleyelim, herkes puan versin” diye yazmıştı. Hâlâ da yarışmada siyaset dönüyor.
HİÇ PARA PEŞİNDE KOŞMADIM
Geriye dönüp, “40 yıl nasıl geçti?” diye düşünüyor musunuz ara sıra?
- Yaşadığım yıllara dönüp baktığım zaman genelde iyi ve güzel geçtiğini, mutlu olduğumu görüyorum. Tabii ki insanın pişmanlıkları oluyor. Ben de kendime fazla zaman ayırmamışım. Başkaları için çok koşturmuşum, bunu daha az tutabilirmişim. Ben hiç para peşinde koşmadım. Hep işime yatırım yaptım. Keşke o kadar yapmasaymışım. Bunun gibi birtakım şeyler var. İyiyim, mutluyum, daha uzun yıllar da müzik yapmaya devam edeceğim, doyamadım.
İPEK, BANA GENÇLİK AŞILIYOR
Mutlu olduğunuzu söylüyorsunuz ya, bu mutluluğun bir nedeni de ilişkiniz sanırım...
- Evet, doğru. İpek, bana gençlik aşılıyor. Bir kere hem fikren, hem ruh olarak hem de sanatsal açıdan çok uyuşuyoruz. Kendisi piyanist ve televizyoncu, bir sürü yeteneği olan bir hanımefendi. Tabii otomatikman iyi bir ortam oluşuyor, ben o yüzden çok mutluyum. İkinci hayatımı yaşıyorum. Bu suratıma da yansıyordur. Hem müzikalite hem de kariyer açısından beni çok destekliyor. Zaten birlikte çalışıyoruz. Bestelerimi dinletip fikrini alabiliyorum. Çok rahat fikir teatisinde bulunuyoruz, seyahat ediyoruz, dolayısıyla mutluyuz.
Nasıl tanıştınız?
- Televizyon programı sırasında tanıştık, birbirimize ısındık.
Müzikal olarak birlikte bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
- Neden olmasın?