Güncelleme Tarihi:
Müzikten bambaşka bir alanda yaratıcılık sergilemek, tasarım yapmak size nasıl geldi? Ruhunuzu nasıl besledi?
- Çok iyi geldi. Bir de çok keyif alıyorum. Müzik ve tasarım farklı sektörler. Ama ikisine de yetişebildiğimi gördüm. Bu nedenle çok mutluyum.
İsminizi verip iki saatlik toplantıyla geçiştirmiyor büyük bir titizlikle çalışıyorsunuz diye biliyorum?
- Tabii. Bunda markanın da payı büyük. Başka bir marka olsaydı oturtana kadar zorlanabilirdik. Başlarda markayla örtüşür müyüm diye endişeliydim. Çünkü belli bir yaş aralığına hitap ediyordu. Ama bizim koleksiyonla birlikte sınırlar kalktı. Her yaş ve her zevkten kadın alıyor.
Tasarımlarınızı birinin üzerinde görmek nasıl bir his?
- Sokağa çıkmadığım için fazla görme şansım olmuyor ama bu işbirliği sayesinde halka karıştığımı onlara dokunduğumu hissediyorum. Bundan da çok keyif alıyorum. Bu marka sayesinde tekstil sektörüne yakınlaştım. Ülkemizde ne kadar güzel şeylerin yapıldığını fark ettim. O yüzden artık yurtdışından alışveriş yapmıyorum. Tenezzül etmiyoruz.
Koleksiyona kendi gardırobunuz ne kadar ilham veriyor?
- Tamamen… Koleksiyon tabii ki benim dolabımdan ilham alıyo. Daha retrospektif bakmaya çalışıyoruz. Moda benim içimde sıkıştırılmış duruyormuş. Şimdi akıtmaya çalışıyorum onu. Galiba güzel de bir şeyler yapıyoruz.
Hazır musluk açılmışken bir haute couture koleksiyonu falan da düşürüyor musunuz?
- Düşünüyorum aslında ama biraz zamana ihtiyacımız vardı. Önce markayla kaynaşmamız gerekiyordu. Ama artık kaynaştık da, bir sonraki sezona neden olmasın?
İSTEYEN PLAJDA GİYER İSTEYEN GECE
Yaz koleksiyonunun en büyük sürprizi mayolar...
BİRKAÇ İNSANIN BİRLEŞKESİYİM
Tekrar tekrar şaşırtabilmenin sırrı ne?
- Sanatçı olmak soyut yaşamak anlamına geliyor. Bu kıdemle de ilgili, yaşam duruşunla ilgili, vizyonunla ilgili, içinde biriktirdiklerinle ilgili… Hepsi bir paket. Ne kadar çok yapmak istediğim ve yapamadığım şey var biliyor musunuz? Geçen gün Beyaz’ı izliyorum, Ümit Besen ve Şevval konuk. Ne kadar tatlı insanlar. Şevval’i ilk kez izledim, hayran kaldım. Ben onları canlı dinlemek istiyorum ama gidemiyorum işte. Çok iyi biliyorum ki çıkışta kameralarla hoşbeş olacağız. Kaygan gözlerle de kimseyle konuşmak istemiyorum. Muazzez Abacı mesela... Bir yerde çıkıyor ama gidemiyorsun. Hep içinde ukde kalıyor, kendine tutuklu kalıyorsun. Eskiden üzülüyordum. Şimdi işimle ilgili projelerde daha cesur davranarak kendimi dışavuruyorum.
Düzenli gittiğiniz bir psikoloğunuz var mı?
- Şu anda yok. Ama gittiğim dönemler oldu. Yeğenimi kaybettiğimde yardım almak istedim. Ama bana kimse yardımcı olamaz. Çünkü ben o kadar kendini imal etmiş bir insanım ki. Bir heykel yaratmışım ben Ajda Pekkan diye. O heykeli nasıl tanımlayabilirim ki. Hem benim bir tarafım inanılmaz sert, tutucu, katıdır, diğer tarafım bir o kadar duygusal, naif, yumuşak. Arasını bulup yaşamak ne kadar zor bir bilseniz. Çünkü iki taraf da testere gibi.
Kendinizi kesmeden yaşamayı nasıl beceriyorsunuz?
- Ben kendimi astrolojiyle çözdüm. Burcum Kova, yükselenim İkizler, ay burcum Yengeç. Farkındalık böyle başladı.
Pek iyi günler geçirmiyoruz. Sevdiklerimiz kanser oluyor, ölüyor, yitiyor. Siz nasılsınız? Kendinizi daha sık mı dinlemeye başladınız mesela?
- Benim de sağlık kaygım var tabii. Geçenlerde anjiyoya gittim kıyamet koptu. Dizimde menisküs için gittim başka şeyler yazıldı çizildi. Kendime tabii ki değer veriyorum. Çünkü ben bana çok lazımım. Aklımın başında olması lazım. Görüntümün, konuşmamın, düşüncelerimin iyi olması lazım. Hayatımda kazayla patolojik bir hikaye olursa aşk gibi, ilişki gibi onu da artık hoşgörsünler.
Aşktan yana umudunuz var mı?
- Olursa olur, olmazsa da olmaz. Hakikaten iş gibi anlaşma yapmak lazım karşı tarafla. Oturacaksın şartları konuşacaksın. “Bak kardeşim ben çalışıyorum günüm belli değil saatim belli değil” diyeceksin. Bu şartlara uyarsan bas imzayı! Bu maddelerden korkan da kendisi bilir. Ama insanlar ümitsiz yaşayamaz. Benim de umudum var. Zeka ve tecrübe ararım karşı tarafta. Yoksa frekanslar tutmaz. Ben sadece kadın gibi durmam ki. Hiçbir zaman da kadın gibi durmadım. Kadınlar var benim içimde, birkaç insanın bileşkesiyim.
İLK MANKENLİĞİ BEN YAPIYORUM
Sade ve herkesin giyebileceği bir koleksiyon yaptık. Bir taraftan kadının lüks ihtiyacını da önemsiyoruz. Bütün modeller benim üzerimde prova ediliyor. İlk mankenliğini ben yapıyorum. Mayoları bile önce ben test ettim. Bütün kumaşları tek tek seçiyorum. Dikişinden düğmesine bütün detaylarıyla ilgileniyorum. Eleştiride acımasızım. Beğenmezsem sıfırdan yaptırıyorum. Olana kadar… Her vücut tipindeki kadına hitap etmeye çalışıyorum. Dar omuzlusundan, kalın bileklisine…
KOLEKSİYONUN KONSERİ
Ajda Pekkan koleksiyonunun tanıtımı kapsamında, 12 Mayıs Cumartesi günü Suada’da bir konser verecek. Dünden bugüne dillerden düşmeyen hit parçaları seslendirecek Süperstar’ın bu unutulmaz konserini, 1.000 davetli izleyebilecek. Davetiyeler Twist mağazalarında.
“Herkes beni 38 beden zannediyor. Halbuki ben 40’ta tamam oluyorum. Kilo aldığım zaman 42 bedene kadar çıkabiliyorum. Bir de kıyafetlerimi bol ve dökümlü seviyorum”
“Günde dört saat spor yapıyor diyorlar. Ölür insan günde dört saat spor yaparsa. Şehir efsanesi bu. Özel bir pilates hocam var. Bazen kol ve bacaklara ağırlık takıp çalışıyoruz, sarkmasın diye. Kanımın son damlasına kadar diri duracağım ya; çalışmadan olmuyor. Önce emek sonra yemek”
”Giyinirken kendini tanımak çok önemli. Stil sahibi olmanın anahtarı bu. Kalın belli bir insanın kemer takmaması gibi. Ya da belden kesik elbise giymemesi gibi”
“Bir mekandan içeri girdiğimde merkez ben oluyorum maalesef. Nasıl meraklı herkes. Emar çeker gibi tepeden tırnağa süzüyorlar. Salaş diye gittiğim balıkçı üç gün sonra meşhur oluyor”
“Ayak bileklerim çok ince. Bir kuruntum da olsun. Bu yüzden hep bilekli botlar, çizmeler giyiyorum”