OluÅŸturulma Tarihi: Mart 08, 2003 00:00
Geçen ay, İstanbul'un sosyal hayatında ne oluyor ne bitiyor hepsini anlatan Time Out dergisini almış hızla karıştırıyordum. Birden, frene aniden basmış gibi durdum. Okuduğum yazı, dergi ve gazetelerde görmeye alıştığımız cinsten değildi. Köşenin adı, Sex Talk'tu (Seks Konuşmaları) ve bir kadın okuyucu o köşeye şöyle bir mektup göndermişti: ‘‘Bana çok iyi, çok şefkatli davranan bir erkek arkadaşım var ama kendisinin biseksüel olduğunu öğrendim. Ben şimdi ne yapayım?’’ Şimdi, bizim normalde orada okuyacağımız cevap nedir? ‘‘Kızım olay yerinden derhal uzaklaş, adam sapık, mazallah sana zarar falan verebilir değil mi? Hayır efendim cevap bu değil, aynen şuydu: ‘‘Amaaan be güzelim, bu zamanda iyi ve şefkatli heteroseksüel adam bulmak kolay mı? Bulmuşsun işte iyi davranan birini biseksüel miseksüel idaret et işte.’’ Önce inanamadım. Bu yazıların masa başında, eğlenirken yazılan yazılar olduğunu düşündüm. Sonra, yok canım ya gerçekten ete kemiğe bürünmüş birileri bunu yapıyorsa diye düşündüm ve araştırmaya başladım. Ve 35 yaşında, kanlı canlı, neşeli, şahane bir kadınla karşılaştım. Altı aydır bu köşeyi hazırlıyormuş. Adı Ayşe Brav. Soyadındaki Brav ne ola ki diye sorarsanız, Çerkezce'de önde giden anlamına geliyormuş. Aslında kendisi bir moda tasarımcısı. Yaklaşık 10 yıldır tekstille uğraşıyor. Kendi adını taşıyan bir koleksiyonu var ve aynı zamanda Türkiye'ye yeni giren Arrow'un tasarımını yapıyor. Biz röportajı yaparken çok eğlendik. Kızanlar olacağı kesin. Ama eğlenenler de çıkacaktır. Bu arada çok mu günahkar şeylerden bahsettik ne, kayıt cihazım bile röportajın sonunda bozuldu. Seks Talk köşesini yazdırmak için niye sizi seçtiler? Kaşınız mı, gözünüz mü, tecrübeniz mi? Ne?- Orijinal Time Out dergisinde zaten seks talk köşesi var. İstanbul da yaşayan bir megapol ve seks de şehir hayatının önemli bir bölümünü kaplıyor. Hatta insanlar en az savaş ve ekonomik kriz kadar, yürüyen ya da yürümeyen ilişkilerini konuşuyorlar. Bu sebeple böyle bir köşe yapıldı. Daha önce bir dergide Sex And The City tarzı şeyler yazdığım ve hem benim hem de çevremin başına komik ve ilginç şeyler geldiği için beni aramak akıllarına gelmiş. Biraz da olayları gırgıra vurup cevaplamaya çalıştığım için tercih etmişler. Ben de büyük bir keyifle kabul ettim.KAHVE İÇELİM MİBahsettiğiniz ilginçlikler ağzımızı açık bırakacak cinsten mi? - Komik şeyler de oluyor, trajik şeyler de. Bir akşam bir grup kız Buz Bar'da caz gecesine gittik. Bir dolu fular pipo kombinasyonlu adamlar vardı etrafta. Barda dikilmiş müzik dinlerken, bizim kızlardan biri, ‘‘Yandaki mavi çizgili gömlekli adam ne hoş değil mi’’ dedi. Ben niye hoş adam görmüyorum diye şöyle bir bakındım ve o an kadınların durumuna iyice acıdım. Çaresizlikten kimleri beğenmeye başlamışlar, adamcağız bildiğin kermit. Neyse, bizim kız
yengeç gibi yan yan adama yanaştı. Adam da bizim kıza, ‘‘Kahveyi bende içelim mi’’ teklifinde bulundu ve adamın evine gidildi. Kız ertesi gün beni arayıp, ‘‘Acaba arar mı’’ dedi. Ben de, ‘‘Yuh yani, o da aramazsa kimse aramaz’’ dedim. Demez olaydım, adamdan tık çıkmadı. Kız akşama kadar bekledi. Sonra kendi aradı ne yapıyorsun diye. Adam da işten geldim DVD seyrediyorum deyince kızcağız, iyi beraber seyredelim mi demiş. Adam, ‘‘Adresim çok karışık katiyen bulamazsın’’ deyince, kız şaşkın şaşkın ‘‘Nasıl hatırlamam dün sende kaldım ya’’ demiş. Adam da, ‘‘Neee sen bende mi kaldın? Valla çok özür dilerim ben de hipoglisemi var, şekerim düşüyor ve 3-4 saat ne yaptığımı hiç hatırlamıyorum’’ demiş. Eh, erkeklere süper bir tiyo verdik bu arada. Diyorum ki, adamlar şu kahve içelim mi bahanesinden kurtulsunlar artık. Pul kolleksiyonumu göstereyim gibi bir şey oldu bu artık.- Kahveyi bende içelim mi, ya da bana kahve ısmarlar mısın mazereti artık komik bir hale geldi. Herkes kahve içmenin ne demek olduğunu (sevişelim mi?), cafe shop'un da neresi olduğunu (yatak odası) çok iyi biliyor. En çok kimlerden mektup alıyorsunuz? - Her cinsten geliyor ama daha çok kadınlardan ve gaylerden e-mail alıyorum. Daha naif oldukları için herhalde. Gelen mektuplar Haydar Dümen'e yazılanlar gibi; Benim G noktam var mı, yok mu, varsa nerede gibi sorular değil. Time Out okuyucu profilinin daha eğitimli olması ve belki de benim tarzımdan hem komik hem de akıllıca yazılmış mektuplar geliyor. Ne tür sorunlardan yakınıyorlar? - Kadınlar genellikle erkeklerin bağlanma korkusundan şikayetçi. Erkekler ilişki yaşarken söz vermekten kaçıyorlar. Aynı şey genç kadınlarda da söz konusu belki ama, kadınların biyolojik bir saati var galiba. O zamanlar yaklaşınca, ya da o zamanların geçtiğini hissedince kadınlarda bir üreme isteği ve gerginliği başlıyor. Ve bu gerginlik adamlara karşı daha hırçın ve baskıcı olmalarına neden oluyor. Onların bu tutumuyla adam da haliyle kaçıyor. Ve bu döngü, böyle dönüp duruyor. Siz nasıl yaşarsınız ilişkilerinizi?- Ben galiba tam metropol kızı olamadım. Hálá naif bir yanım var. Aşık olayım istiyorum ve aşık olmadan kolay kolay beraber olamıyorum. Anlayın yani halimi...Herkes ilişki bile yaşayamamaktan şikayetçiyken, fazla olmuyor musunuz? Hem ilişki yaşayacaksınız, hem de aşık olacaksınız. Başka?- Artık ilişki diye bir şey yaşanmıyor. Adamlar bir ilişki yaşamaktan kaçıyorlar. Bir arkadaşım bana sinemaya gittik, yemeğe çıktık, orada dolaştık, burada dolaştık deyince, 'Aaa bir ilişki yaşıyorsunuz’’ diye şaşırıp seviniyorum. Evlilikten geçtim, ilişki yaşanabiliyor diye şaşırır ve sevinir hale geldik.BİZİM KADINLARIN HATASISiz evli misiniz?- 7 sene evli kaldım, sonra boşandık. 11 yaşında da bir oğlum var. Oğlum okula başladığında, okula gidip, ‘Biz boşanmış bir çiftiz, ben tek başıma bir anneyim, çocuğumun kendini yalnız hissetmesinden korkuyorum, mümkünse aynı durumda olan çocukların sınıfına koyabilir misiniz’ dedim. Bana bakıp, ‘‘Hanımefendi merak etmeyin, oğlunuzun sınıfında anne babası evli sadece 3 çocuk var zaten’ dediler.Kadın erkek ilişkilerinde sizi şaşırtan bir durum var mı artık?-O onu aldatmış, bu bunu aldatmış bunlara hiç şaşırmıyorum. Ama bir mektup gelmişti ki hakikaten çok şaşırdım. Evli bir kadın, kocasını babasıyla yatakta yakalamış. Bu çok şaşırtıcıydı tabii. Bir de, yıllarca evli olup, çoluk çocuğa karışan insanların biz mutluyuz demesine şaşırıyorum. Hálá evli kalabilenlere hakikaten şaşırıyorum.TABULAR DAHA AZBirbirlerinin tepesinde yaşanmazsa evli kalınabiliyor ama...- İşte bizim kadınlarımızın büyük bir hatası var. Beraber oldukları adamlara özel alan bırakmıyorlar. Sürekli onlarla beraber olsunlar, her şeyi beraber yapsınlar istiyorlar. İlişkiler birbirine deyince iyi de, birbirinin üstüne binince boğucu oluyor. Herkesin herkese özel bir alan bırakması gerekiyor. Öyle adamlar tanıyorum ki, kitap bile okuyamıyorum diye şikayet ediyorlar.Evli arkadaşlarınızın kocaları, eşlerinin aklını çelersiniz diye sizden korkuyorlar mı?- Aslında çok evli arkadaşım yok. Herkes ya bekar, ya boşanmış. Evli olanlar da benim dürüstlüğümden çok eminler. Ben sadece şunu söylüyorum; evlilik ya da ilişkilerin uzun ömürlü olması tamamen insanların elinde. Hafif flörtler ilişkiyi besleyebilir. Ayrıca zemin hep kaygan olmalı. Taraflarda birbirini kaybetme korkusu hep olmalı. Çünkü bu, ilişkiyi heyecanlı ve dinamik tutuyor. Süt liman ilişkiler kime cazip gelir allahaşkına. Evli bir arkadaşa biriyle flört ediyor musun diye sorduğunda, ‘‘yoo’’ diye cevap veriyorsa, karşılık olarak ‘‘ayyy salak’’ deniyor artık. Tamam ilişki yaşamasınlar ama bari flört olsun. Ama bu tür ilişkiler sadece metropollerde yaşanıyor. Yani kalkıp Türkiye'de herkes böyle şeyler yaşıyor demek biraz salaklık olur.Bu yazıyı okuyanlar, monogamiye evet kampanyası başlatabilirler.- Paniğe gerek yok. Zaten bir süre sonra bu tür ilişkiler yaşanıp tüketilecek ve monogamiye dönülecek elbet. Yeni neslin tabularının eski nesle göre daha az olması sebebiyle böyle konuşabiliyoruz tabii.- Evet yeni neslin tabuları eskiye göre çok daha az. Mesela erkekler nasıl seksi sadece seks olarak düşünebiliyorsa, yeni neslin kadınları da böyle düşünebilmeli. Yeni nesilde bu anlayış var artık. YALANIN BÖYLESİ GÖRÜLMEDİErkek arkadaşımla evde oturuyorduk. Şarap alıp yarım saat sonra geleceğim dedi ama sabaha kadar gelmedi. Marazi bir şekilde sürekli cep telefonunu aradım ama tabii ki kapalı. Dayanamadım sabaha karşı evine gittim. Anahtarım vardı, içeri girdim. Masada karşılıklı duran iki tabak, tabakların üzerinde iki kılçık. İki şarap kadehi. Belli ki biriyle bir
yemek yenmiÅŸ. Ne olacaksa olur diye bir tekme atıp yatak odasının kapısını açtım. Bir baktım yatakta yalnız yatıyor. Ben deliye dönmüş bağırıyorum: ‘‘Nerdeee, kadın nerdee’’! O, en sakin haliyle, ‘‘Ne kadını ne diyorsun sen ya’’ diyor bana. Masa, tabak, kılçık, kadeh diyorum... Gözümün içine bakıp yine sakin sakin, ‘‘Benim evde çalışan kadınım yok, perÅŸembe gecesi masanın bir tarafında yedim, Cuma gecesi öbür tarafında’’ diyor!MÃœHÄ°M OLAN RUHUMU OKÅžAYACAK ADAMPopomu okÅŸatacak adam bulmak kolay ama mühim olan ruhu okÅŸayacak adam bulmakta. Benim eski erkek arkadaşım beni beklerken evde mumlar, tütsüler yakmış, masayı mum ışıklarıyla süslemiÅŸ ve uzun bir Bodrum elbisesi giyerek beni beklemeye baÅŸlamış. O sırada zil çalmış, ben geldim sanıp kapıyı açmış. MeÄŸer kapıcı aidat istemeye gelmiÅŸ. Onu tütsüler, mumlar, karanlıkta uzun elbisesiyle görünce iki adım geriye sıçrayıp, abi, ben sonra geleyim deyip kaçmış. Sonra günlerce apartmanda erkek arkadaşımı gördükçe sırtını duvara dayayıp sıvışmış. Â
button