İnsan olmak

Güncelleme Tarihi:

İnsan olmak
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 09, 2011 20:31

Kasım ayından beri bu sayfada Patrice Chereau’nun dehasını, başarılarını ve yarattıklarını okuyorsunuz. Oysa Chereau ne şarkı söylüyor, ne oyun yazıyor, ne de oyunculuk yapıyor.

Haberin Devamı

Patrice Chereau sadece bir yönetmen. Peki o zaman sanat dünyasının başkentlerinde insanlar neden son Patrice Chereau olayına akın akın geliyorlar? Louvre’da açılan sergisi, bu sayfada okumuş olduğunuz ve Paris’te dakikalarca alkışlanan ‘Reve d’Automne’ ve ‘La Nuit Juste Avant Les Forets’ oyunlarından sonra yeni bir oyunla Mayıs ayından beri Patrice Chereau Avrupa’da çok konuşulmaya devam ediyor.
Yine Norveçli oyun yazarı Jon Fosse’un bir eseri, ‘I Am The Wind’le (Rüzgarım Ben) Mayıs ayında Londra’nın Young Vic Tiyatrosu’nda önce İngilizleri, aynı oyun, aynı İngiliz oyuncular ve yine aynı lisanla (İngilizce) Paris’in ‘Theatre de la Ville’inde de bu sefer Fransızları duygulandıran, ağlatan Patrice Chereau’nun son hedefi Avignon kentinin sakinleri...
Bu hafta başlayan Avignon Festivali’nde de sahnelenecek olan ‘I Am The Wind’ın başrollerinde iki genç Londralı oyuncu, Tom Brooke ve Jack Laskey var. 52 yaşındaki oyun yazarı Jon Fosse bu oyununda cinsiyetlerini belirtmediği kişiler için ‘biri’ ve ‘diğeri’ tanımlamasını yapmış. İlişkileri ve geçmişleri belirsiz olan iki kişi zorlu bir deniz yolculuğuna çıkmaya karar veriyorlar. Oyun yazarının minimal metninde İngiliz çevirmen şairane bir dil yakalıyor ve genç oyuncular hem oyunun şairane diliyle, hem de başarılı oyunculuklarıyla en başından itibaren izleyicileri etkileri altına alıyorlar.
BEN RÜZGARIM
Patrice Chereau’nun koreograf Thierry Thieu Niang’la yaptığı işbirliği bu oyunda da devam ediyor. Çıkılan yolculukla beraber sahne önce suyla doluyor, ardından bir sandalı temsil eden bir sal üzerinde iki genç insan ölüm kalım savaşı veriyor. Esen rüzgar, yükselen dalgalar, fırtına, ölümle hayatın dansı, yitirilen bir yaşam, hayatın anlamı ve değeri 70 dakikalık oyunda seyircileri de esir alıyor. Esen rüzgar, yükselen dalgalar, fırtına, ölümle hayatın dansı, yitirilen bir yaşam, hayatın anlamı ve değeri 70 dakikalık oyunda seyircileri de esir alıyor. Kelimelerin ve sessizliklerin hüküm sürdüğü sahnede ‘biri’ öteki tarafa geçtikten sonra, “Artık korkmuyorum. Artık ağır değilim, Sadece ağırlığım ve değilim. Hareketim ben, rüzgarla birlikte gittim. Ben rüzgarım” diyor.
Konuşulmayan sözcükleri bir araya getirip başka hiçbir yerde söylenemeyen, farklı duyguları yakalamak için tiyatro yaptığını söyleyen Patrice Chereau ‘I Am TheWind’ oyunuyla sanatında yeni zirvelere tırmanıyor. ‘I Am The Wind’ bittiği zaman hipnotize olan ve oyunun etkisi altına giren seyircilerin Paris’te  genç İngiliz oyuncuları dakikalarca alkışladıklarına tanık oldum. Zor koşullarda köşeye sıkıştırılmış iki insanın verdiği bu ölüm kalım savaşıyla Patrice Chereau bu yaz Lyon, Vienna ve Barcelona gibi şehirlerde de tiyatro seyircilerini göz yaşına boğacak... Bazı tiyatroseverlerin hayatlarında gördükleri en iyi tiyatro olayı olarak nitelendirdikleri ‘I Am The Wind’ı bir kaç kez görebilmek için Avrupa’yı dolaşmaya başlayan seyircilerin sayısı hiç de az değil...

2 Çello

Haberin Devamı

İstanbullu ve Ankaralı müzikseverler bu hafta müzik dünyasında isminden söz ettirmeye başlayan iki Hırvat müzisyenle tanıştılar. Kimin sayesinde dersiniz? Elton John’un sayesinde tabii... 2CELLOS adındaki grup Hırvatistan’ın küçük bir kentinde yaşayan 24 yaşındaki müzik öğrencileri Luka Sulic ve Stjepan Hauser’dan oluşuyor. Londra’da Royal Academy’den mezun olan müzisyenler bugüne kadar Wigmore Hall, Concertgebouw gibi salonlarda konserler vermişler ama asıl ilgiyi Michael Jackson’ın ‘Smooth Criminal’ şarkısıyla görmüşler. Ocak ayında kendi hazırladıkları ‘Smooth Criminal’ videosunu YouTube’a koyduktan sonra milyonlarca hayrana sahip olan 2CELLOS’la hemen ardından önemli bir müzik firması bir anlaşması imzalıyor ve ardından Elton John kendilerini bizzat arayarak vereceği yaz turnesine davet ediyor. Ve kendisine eşlik etmelerini istiyor. Grubun ’Fragile’, ‘Human Nature’, ‘Viva La Vida’ ve ‘With Or Without You’ gibi şarkıları da yorumladığı ilk albümleri Almanya ve İtalya’da geçtiğimiz günlerde çıktı. Albüm için Amerikalılar 19 Temmuz’u, İngilizler ise 25 Temmuz’u beklemek zorundalar. Yaz sonu bütün dünya 2CELLOS’dan bahsediyor olursa hiç şaşırmayın...

Akdeniz ışığı

Haberin Devamı

1867-1947 yılları arasında yaşayan Fransız ressam Pierre Bonnard nedense Türk sanatseverlerin pek konuşmadıkları, tartışmadıkları ressamlar arasında. Bonnard aslında hep resim sanatına gönül vermiş sanatseverlerin gözdesi olmuş. Matisse’in çağdaşı ve arkadaşı olan Pierre Bonnard’ın adına 25 Haziran günü ömrünün son 20 yılını geçirdiği Cannet’de bir müze açıldı. Fransız Kültür Bakanı Frederic Mitterand’ın açılışını yaptığı küçük, modern müzeye giriş ücretsiz. Sergi katoloğunda Mitterand, Monet’nin Giverny, Cezanne’ın Sainte-Victoire’ı varsa ışık ve rengin ustası Bonnard’ın da Cannet’si vardı diyor. Bu müze sayesinde Cannes’a gelen ziyaretçiler birkaç adım yürüyerek ulaşabilecekleri Cannet’de dünya çapında büyük bir resim dehasıyla tanışma fırsatını bulabilecekler. Bir renk dehası olan Bonnard’ın bu müzede açılan ilk sergisi ‘Bonnard ve Cannet: Akdeniz’in Işığında’ ismini taşıyor. Nice şehrindeki Matisse ve Chagall müzelerini gezdikten sonra Bonnard müzesinde daha nitelikli bir sergi gezdiğinizi fark edebilirsiniz... Büyük ressamı böylesine etkileyen ve resimlerine ilham veren Cannet’de bu eserleri görmek zaten çok anlamlı...

Avignon 2011

Haberin Devamı

Bu yıl 65. yaşını kutlayacak olan Avignon Festivali sadece Fransızların değil, Avrupalıların da yakından takip ettikleri bir festival. Jean Vilar’ın 1947 yılında yarattığı festival bugünlerde bazı tiyatro çevreleri tarafından snob ve elitist olmakla suçlansa da tiyatronun kalbi bu yıl 6 - 26 Temmuz tarihlerinde yine Avignon’da atacak. Patrice Chereau’nun ‘I Am The Wind’ının yanında bu yıl Cesar ödülünü kazanan Eric Elmosnino, koreograf Boris Charmatz, yazar Wajdi Mouawad, Richard Bohringer, Kasım ayında bu sayfada bahsettiğim Jeanne Moreau ve Etienne Daho ikilisiyle Jacques Weber’in katılacakları bu yılki festivalde  Strindberg’in ‘Matmazel Julie’si de sahnelenecek. 26 Temmuz akşamı France 2 televizyonundan naklen yayınlanacak olan oyunun başrolünde en son 2001 yılında New York’ta sahneye çıkan, Fransa’da ise 1988 yılından beri sahneye adımını atmamış olan ünlü oyuncu Juliette Binoche var.

3D Macerası

Haberin Devamı

Sinema dünyasının en iyi yönetmenlerinden Bernardo Bertolucci Mayıs ayında Cannes Film Festivali’nde sinemaseverlere bir 3D sürprizi yapmış ve İtalyan edebiyatının sevilen yazarlarından Niccolo Ammaniti’nin son romanı ‘Io e Te’yi (Ben ve Sen) beyazperdeye uyarlayacağını söylemişti. Çekimlerine Ekim ayında Roma’da başlanacak olan filmi hakkında Bertolucci bu hafta son kararını verdi. İtalyan yönetmen bir İtalyan gazetesinde çıkan röportajında bugün İtalya’da bir 3D filminin çekilemeyeceğine karar verdiğini ve Avatar’ın oldukça çekici kıldığı bu teknolojinin bugün Hollywood’da artık sadece ‘adice ticari’ çocuk filmlerinin pazarlanması için kullanıldığını söyledi.
Amerika’da bu yıl 3D bilet satışlarında büyük bir düşüş yaşanırken, 3D teknolojisinin geleceği henüz belli değil... 3D teknolojisiyle çekilen ve önümüzdeki aylarda vizyona girecek filmler arasında ise  Martin Scorcese’nin ‘Hugo Cabret’si ve Francis Ford Coppola’nın ‘Twixt Now and Sunrise’ı var. 3 boyutlu sinemayla ilgili son sözü yine sinemaseverler söyleyecekler...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!