DERLEYEN: Azize BERGİN
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2001 01:44
Batılılar ıssız adada tek başına yaşama fikrini pek ilginç bulurlar. İkide birde bu konu ortaya atılır. Okinava adasında ise insanlar, yalnız yaşamayı asla düşlemiyorlar. Onların hiç dillerinden düşürmedikleri bir de atasözleri var: İnsan bu dünyada, başkalarının desteği olmadan yaşayamaz.
MUCİZE GÜÇBir topluluğun parçası olmakHer şey söylendikten ve yapıldıktan sonra insanlar birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Okinavalılar, başkalarına bağlı olmanın ve bir topluluğun parçası sayılmanın onlara sağlık ve uzun ömür sağladığına inanıyorlar. Batıda yapılan araştırma ve çalışmalar da Okinavalıları haklı çıkarıyor. Sosyal ilişkilerin kalp hastalıkları, depresyon, alkolizm, verem, artrit ve hatta belki de soğuk algınlığından inrsanları koruduğunu söyleyebiliriz. Yakın sosyal ilişkilerden kopmanın negatif fiziksel etkilerini hemen fark ediyoruz. Araştırmalarımız sırasında yolumuz bir yaşlılar yurduna düşmüştü. Burada Ushisan adında, yüz yaşında görme özürlü bir kadınla karşılaştık. Kadıncağız bir kaç yıl önce görme yeteneğini kaybetmişti, ona bakacak kimsesi olmadığı için bu yurtta kalıyordu. Ushisan'ın gözleri görmediği çok çabuk öfkelendiğini anlattılar. Sağlık durumunun çok iyi olmasına karşın giderek zayıfladığı belirtildi.
Bir yıl sonra, Ushisan'ın gözlerinin açıldığını öğrenince, tekrar onu ziyarete gittik. Doktorlar da bizim kadar şaşkındılar. Yüz bir yaşına basan Ushisan'ın bir mucize sayesinde gözlerinin açıldığı söyleniyordu. ama bu mucize neydi? Yaşlılar yurdunda yaptığımız kısa bir soruşturma gerçeği öğrenmemizi sağladı. Ushisan, bir kaç ay önce başka bir odaya taşınmıştı. Yaşlı kadın bu odayı bir başkasıyla paylaşıyordu. Yaşlı kadınlar kısa sürede dost olmuşlardı. Ushisan
yemek yemeye başlamış, öfke nöbetleri azalmış ve bir gün de gözleri açılmıştı. İşte sosyal ilişkilerin mucizeler yaratabileceğini gösteren güzel bir örnek bu.
Yardımlaşma ve paylaşma en büyük erdem sayılıyorYazar Bradley J.Willcox, Okinava'da araştırmalar yaptığı günlerden söz ederken başından geçen şöyle bir olayı anlatıyor:
Bir gün, meslektaşım Prof. Yamaguchi ile birlikte Naha Üniversitesi'nin yakınındaki bir sokakta yürüyorduk. Birden karşımıza eski bir çekçek arabasını iten ak saçlı yaşlı bir kadın çıktı. Kadının seksen beş yaşlarında olduğunu tahmin ettik. Ama yaşına rağmen çok güçlü ve hareketli görünüyordu. Kadın bize seslendi, sonra da arabasının üzerindeki örtüyü kaldırdı. arabada paket paket tatlı kuru fasulyeyle karıştırılmış pirinç vardı. Yaşlı kadın bize ‘‘Bir kaç paket almaz mısınız?’’ diye sordu, ‘‘Üç yüz elli yen ödeyeceksiniz. Bugün fiyatlarda özel indirim var.’’ Prof. Yamaguchi, hemen cüzdanından 500 yen çıkarıp kadına uzattı ve bir paket fasulyeli pirinç aldı. Biraz ilerleyince de paketi bana verdi. Paketin görünüşünden içindeki malın pek de kullanılacak gibi olmadığı anlaşılıyordu. Prof. Yamaguchi, ‘‘Bu kadına sık sık rastlıyorum’’ dedi,‘‘Onun sattığı malların taze olduğuna kesinlikle inanmıyorum.’’
‘‘Yani Yuimaru mı uyguluyoırsunuz?’’ diye sordum. Prof. Mamaguchi, gülümsedi ve ‘‘Siz de Okinava kültürünü kavramaya başlamışsınız’’ dedi.
Yuimaru Nedir?Yuimaru, tipik bir Okinava anlayışı. Okinavalıları besleyen ve sorunlarının çözümlenmesine yardımcı olan sosyal dayanışmaya bu ad veriliyor. Yuimaru, bir bakıma paylaşma ve yardımlaşma anlamına geliyor. Yüzyıllar önce çiftçiler ve köylüler arasında geliştirilmiş ve bugün de Okinava kültürünü oluşturan unsurlardan biri. Okinava köylüleri her zaman birbirlerine destek olmuşlar. Kimin yapılacak ne işi varsa, tüm köy halkı o işi yapmak için kolları sıvamış. Bir köylünün tarlasında hasat tamamlanınca, tüm köy halkı bir başka komşunun hasadını yapmaya gidermiş. Yuimaru, Okinava köylerini bir arada tutan sağlam bir bağ imiş.
Bugün de Yuimaru, daha değişik biçimlerde uygulanıyor. İnsanlar, özellikle de yaşlılar birbirleriyle ilgilenip içgüdüsel olarak yardımlaşıyorlar. Yaşlıların sağlıklı ve güçlü kalabilmelerinin kaynağında Yuimaru var. Yaşlılar bu yöntem sayesinde toplum içinde normal günlük yaşantılarını sürdürebiliyorlar.
Emeklilik sözcüğü Okinava dilinde yok
Okinava dilinde ‘‘emeklilik’’ sözcüğünün karşılığı yok. Belki zamanla yaşlıların sorumlulukları azalıyor, çalışma tempoları yavaşlıyor ama asla işsiz güçsüz kalmıyorlar. Hayata bağlılık, hareketsiz ve amaçsız kalmamak, bu yaşlı insanların bağışıklık sisteminin çalışmaya devam etmesini sağlıyor.
Sade bir yaşam
Okinavalılar günlük yaşantılarında sadeliği tercih ediyorlar. Hareketsiz kalmaktan kaçınıyorlar, ruh sağlıklarını koruyorlar ve de tabii besinlerini çok dikkatli seçiyorlar. Okinava mutfağında her zaman bulunan besin maddeleri şunlar: Canola yağı, zeytinyağı, zeytin, deniz tuzu, kahverengi şeker, pirinç şarabı, yeşil çay, yasemin çayı, siyah çay, beyaz un,
balık çeşitleri, soya unu, fındık, ceviz, kuru fasulye, beyaz pirinç, soğan, domates, biber, yeşil sebzeler ve otlar.
Dullar Cenneti
Okinavalı kadınlar bir yere ait olmak ve toplumun onlara ihtiyaç duyduğunu bilmek, ailelerinin, komşularının ve dostlarının desteğini almakla yaşlılık dönemlerinde de dimdik olabiliyor ve ayakta kalabiliyor. Okinava'nın yaşlı kadınları gün boyunca hareket halindeler. Bu arada Okinavalı kadınlar için dul kalmak hayatlarında acılarla, üzüntülerle dolu bir dönemin başladığına işaret sayılmıyor. Tam tersine Okinavalı kadın, dul kalınca bağımsızlık dönemi başlıyor. Okinava'da kadınlar genellikle 70-80'li yaşlarda dul kalıyorlar.