<b>Cüneyt ÜLSEVER</b>
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 10, 2004 00:12
Geçen hafta yazdım:
‘Gençlerle yediğim bir akşam yemeğinde birisi bana sordu:
-Sizin için hayatta en önemli duygu nedir?
Teredütsüz cevap verdim:
-Huzur!
Oğlum Eren anında itiraz etti.
-Bu senin yaşında geçerli!
-Peki senin için en önemli duygu nedir?
O da hiç tereddüt göstermeden cevap verdi:
-Merak!
Biz tartışmanın içinden çıkamamıştık.
Ben de size sormuştum.
‘İnsan hayatta ne arar?
Lütfen bana cevabınızı yazın!’
*
Soruma e-posta veya faksla 30’un üzerinde cevap geldi. Bu satırlar yazılırken cevaplar hala geliyor.
Ben de hiç olmazsa bazılarını yayınlamaya karar verdim.
Bu hafta da tekrar ediyorum:
İnsan hayatta ne arar?
Lütfen bana cevabınızı yazın!
*
‘...İnsan hayatta ne arar gerçekten? Bunun bence o kadar çok yanıtı var ki hiçbir zaman saymakla bitmez. Çünkü insanoğlu doyumsuzdur. Her yaşta ve her durumda istekler, arayışlar bir türlü bitmez. Bitse belki de hayatın anlamı kalmayacak. Hep sürekli yeni arayışlara gireriz. Peki bunu neden yapıyoruz? Mutlu olabilmek için mi? Elde ettiklerimizle huzurlu olabileceğimizi mi sanıyoruz? Bence hayır. Huzur insanın içinde olmalı, doğasında olmalı. Ben huzuru bir kişilik özelliği gibi görüyorum. Aynen sinirli ya da inatçı olmak gibi. Huzuru içinde barındırmayan insanlar, arayışlarını bir ömür boyu sürdürürler.’ (Işıl Bulut)
*
‘...20 yaşında bir gencim ve oğlunuzun itirazına itirazım var. Çünkü insan için en önemli ve en ulaşılmaya değer duygunun huzur olduğunu düşünüyorum. Merakın ise huzuru bulmaya iteleyen bir güdü olduğuna inanıyorum. Bence merak kendiliğinden beliriyor ama insan huzuru arıyor. Merak her bireyin zihninde bir soru işaretiyle beliriyor. O işaretin varlığı huzursuzluk yaratıyor. Zihnimizi sürekli meşgul ediyor, yüreklerimizi daraltıyor.’ (Rita Ender)
*
‘...İnsan hayatta ne arar? Arayıp bulamadığı şey nedir? Aradığını bulup kaybettiği şey nedir? Bence hayallerinizi paylaşabileceginiz samimi, içten, cana yakın ve tez canlı bir dost. O olmazsa siz de olmuyorsunuz. Onu arıyorsunuz, bulamıyorsunuz. Bulduğunuz zaman da, onu kaybetmeyin. Kaybederseniz, siz de yoksunuz...’ (Sebla Kaplan)
*
‘...Senin bu haftaki İK yazında söz ettiğin, sevgili oğulcuğunla aranızda geçen diyalogdaki huzur ve merak ikilemine yordum aklımı. Merakı düşündüm, akademik/bilgisel merakın dısındaki naif-pratik merakı (oğlunun meraktan kastının akademik, bilince dayalı merak olduğunu biliyorum elbet. Onu tenzih ederim!) sanırım yalnızca küçük çocuklarda, çok yaşlılarda ve kedilerde gözlemlediğimi düşündüm. Bir de daha çok Türk filmlerinde örneklendiği gibi ortalık karıştıran, aklı kıt, vakti çok mahalle kadınlarında da bir tür ilkel-merak var. Bunların merakını giderdiğinde rahatlarlar, bir tür mutluluk/haz duyarlar; oysa huzur, yalnızca bilgisel merakın karşılığı(mı)dır?...’
(Bir Dostum).
*
Kısa ama öz cevaplar da var:
‘Müsait bir ölümdür aradığımız.’ (Uğur Esen)
‘Sadece kendini arar!’ (Dilek Bağdatlıoğlu)
‘Evet Cüneyt Bey, insan hayatta sadece ve sadece sebebini arar. Tanrının onu dünyaya bırakma sebebini.’ (Emele1)
‘En çok kendimizi ararız. İtiraf etmesek de. Yaşamın ve kendimizin sahiciliği ile yüzleşebiliyorsak ne mutlu.’(Gülseren Erdoğan)