İnsan aşksız eksik kalıyor

Güncelleme Tarihi:

İnsan aşksız eksik kalıyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 09, 2012 01:00

Yeni kuşak erkek oyuncuların en başarılılarından biri o... Rol aldığı filmler ve dizilerde oyunculuğu kadar yakışıklılığı ile de öne çıkıyor. Kadın hayran kitlesi her geçen gün biraz daha genişleyen Kenan Ece, bu ay Elle Man’in konuğu oldu.

Haberin Devamı

İlkbaharın yazdan rol çaldığı bir akşamüstü. Bebek sırtlarındaki Backyard’dayım. Tüm masalar dolu, etrafta çocuklar ve köpekler koşturuyor. Kenan Ece, üzerinde havalı bir tişört, altında kiremit rengi pantolonla bahçeye giriyor. Yakışıklı, “cool” ve şık... 

Çocuklara uyup çimenlere yayılıyoruz. Hafta sonu için gittiği Berlin uçağından biraz önce inmiş. Oradan bahsediyoruz. Şehrin insanı kucaklayan yapısından, şahane sanat ortamından.. İkimizin de çok sevdiği tiyatro yazarı Sarah Kane’in üç kısa oyunundan yapılan bir oyun, yılın en beğenilen filmlerinden Arjantin yapımı “Medianeras”, iki günlük gezide sanat dağarcığına katılmış. Hem oyunu, hem de filmi ne kadar beğendiğini anlatıyor heyecanla.

ZEKİ-METİN’İ TAKLİT EDERDİM      

Sohbet çocuklukla başlıyor. Babasının görevi nedeniyle gidilen Dubai’de doğmuş. Üç yaşındayken anne-babası ayrılmış.
Ayrılığın onun üzerinde olumsuz bir etki yaratmadığından söz ediyor. Çocukluğuna dair hatırladığı en güzel anıları, Marmaris Martı Oteli’nde geçenler... Annesinin ikinci eşi oranın genel müdürü. Özgür ve mutlu zamanlar geçirdiğini, arada otelin marangozhanesine girip kendine tahtadan kılıçlar yaptığını gülerek anlatıyor.
Araya girip o dönemlerde oyunculuk hayalleri olup olmadığını soruyorum. “En büyük hayalim oyuncu olmaktı. Taklit yeteneğim vardı. Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın Milli Piyango için çektiği bir seri reklamın tamamını ezber etmiştim; bir biri oluyordum, bir diğeri” diyor.

İlk izleyici karşısına çıkışı da yine Martı Otel’de olmuş. Gösteriyi kendi yönetmiş, oynamış, hatta biletleri bile kendi hazırlamış. İskelede başlayıp denize atlamayla ve deniz içinde yapılan karate şovuyla sona eriyormuş gösteri! Lakin izlemeye bir tek seyirci gelmiş, Ressam Özden Narin. Kenan tebessümle “Özden Hanım sanatçı duyarlılığıyla beni ilk gösterimde yalnız bırakmadı” diyor.

AŞK SÖZ KONUSU OLUNCA MANTIĞIM İFLAS EDİYOR

İlkokulu İstanbul’da okuduktan sonra, Avusturya Lisesi’ni kazanmış, sekiz yıllık eğitimi süresince her yaz yurt dışında yaz okullarına gitmiş. Unutamadığı anıları arasında, bu yaz okullarından birindeyken yaptığı bir kaçamak yer alıyor. “15 yaşında ilk kez aşık oldum. Onu görebilmek için Viyana’daki okuldan kaçıp trenle Budapeşte’ye gittim. Şimdi düşününce hem hayret ediyorum ‘Nasıl yapmışım öyle bir şeyi?’ diye hem de o günleri keyifle anıyorum. Sanırım aşık olunca aşka teslim olup kendimi de şaşırtıyorum” diyor.

Madem konu aşka geldi, hemen bugünkü aklıyla nasıl yaşadığını soruyorum bu şahane duyguyu: “Cesaretle ruhumu keşfediyorum, onunla yüzleşiyorum, kalıplarımı kırıyorum, olgunlaşıyorum. Genelde hayatı belli bir matematikle algılamaya ve çözmeye çalışıyorum. Fakat aşk söz konusu olunca mantığım iflas ediyor, çalışmaz oluyor. Aşk beni bazen uçuruyor, bazen yere çalıyor ama hep mantığımın ruhumu karanlıkta bıraktığı yerlerini aydınlatıyor. İnsan aşksız eksik kalıyor.”
 
İRLANDA DEVLET TİYATROSU GÜNLERİ      

Avusturya Lisesi’nin ardından üniversite eğitimi için Amerika’yı seçiyor ve Davidson College’de tiyatro ve ekonomi eğitimi alıyor. “Bu kadar oyunculuk sevdalısıyken, ekonomi eğitimi almanın anlamı ne?” diyorum. “Babam tiyatro eğitimi almak istediğimi söylediğimde karşı çıkmadı, lakin onunla birlikte başka bir meslek edineceğim bir bölüm de okumamı istedi, eskilerin deyimiyle ‘Kolunda bir altın bilezik olmalı’ dedi” diye cevaplıyor. İki bölümü de keyifle okuyor. Hatta “İyi ki ekonomi de okumuşum” diye ekliyor. Ekonominin insana reel düşünme biçimini öğrettiğini ve oyunculuk için ona fayda sağladığını düşünüyor.
Üniversite bittikten sonra New York’a taşınıyor. Orada yaşayan bir arkadaşının evinde kalıyor. “Okul sürecinde sık sık gelip tadını çıkardığım ve bayıldığım şehir, yerleşince beni korkutmaya başladı. Bush’un yeniden başkan seçilmesi, Irak’ın işgali ve halen devam eden 11 Eylül sendromu, bu şehri benim için yaşamak istemediğim bir yer haline getirdi” diye yakınıyor.

Kafasının karışık olduğu o dönemde bir aile dostunun telefonu, ona yeni bir yaşamın kapılarını açıyor. Dublin’de yatırım yapacak bir firmada çalışmak isteyip istemediğini soran yakınına olumlu yanıt veriyor ve yaşamında önemli bir yeri olan Dublin’e taşınıyor: “İrlanda’ya dair kafamda hiçbir şey canlanmıyordu. Biraz da cesaretle hareket ettim.”

Bir enerji firmasında, finansal analiz işine başlıyor, ilk aylar şehre adapte olamıyor ve sık sık dönmeyi düşünüyor. Ardından Gaiety Oyunculuk Okulu’na kaydoluyor ve buradaki derslerde bir arkadaş çevresi oluşuyor. Şimdi keyifle andığı Dublin’in onu sarmaladığı günler başlıyor.   

İki senenin ardından tam çalışma izninin sona ereceği günlerde, İrlanda’nın sevilen bir dizisi için görüşmeye çağrılıyor. O görüşmenin ardından, Dublin iki yıl daha onun şehri oluyor! 13 bölüm bu dizide rol alıyor, öğrenci filmlerinde oynuyor, Abbey İrlanda Devlet Tiyatrosu’nda sahneye çıkıyor. Oyunculuk tam anlamıyla yaşam biçimi halini alıyor.
 
BOŞ DURMAMAK İÇİN ANAOKULU ÖĞRETMENLİĞİNE BAŞLADIM 

Anavatan dönüşü ilk işi “Masumlar”... Osman Sınav projesi olan dizide Özgü Namal ve Demet Evgar’la başrolleri paylaşmak üzere kamera karşısına geçiyor. İlk iki bölümü çekilen ve tanıtımları dönmeye başlayan dizi için çok heyecanlanıyor. Lakin kanalla yapımcı arasında yaşanan sorunlar, dizinin yayına girmeden iptaline yol açıyor. “İyi bir yapım şirketi, iyi oyuncular ve Osman Sınav... Her şey başlangıç için mükemmel duruyordu. Kendimi çok şanslı görüyordum. Sonuca çok üzüldüm” diyerek anlatıyor o dönemi.

Yeni teklif beklerken boş durmamak için bir anaokulunda İngilizce öğretmenliği yapıyor. Gelen bir teklif bu işi kısa ömürlü kılıyor. Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz Yusuf Kurçenli’nin son filmi “Yüreğine Sor”da Tuba Büyüküstün’le başrolü paylaşıyor.

Şanssız bir başlangıç yaptığı dizi film dünyasında, izleyiciyle ilk buluşması “Samanyolu”yla gerçekleşiyor. Ardından “Deli Saraylı”, “İzmir Çetesi” ve “Ay Tutulması” geliyor. Birçok oyuncu, televizyon dizilerinde oynamanın oyunculuğun gelişimine katkı sağlamadığını düşünsede Kenan Ece o fikre katılmıyor: “Dizilerin hızı oyuncuya sahne çözümleme pratiği kazandırıyor. Dizilerin bana kazandırdığı en önemli şey bu oldu. Elbette işin ekonomik getirisi de görmezden gelinemez.”

OYUNCULUK ROMANTİK MESLEK BEKLEMEYİ GEREKTİRİYOR 

Geçen yıl rol aldığı “Beni Unutma”, ona ilk ödülünü getiriyor. Mayıs ayında verilen Sadri Alışık Ödülleri’nde jüri, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü filmdeki rolüyle Kenan Ece’ye veriyor: “Filmdeki karakter beş-altı sahnede derinlik vererek büyüyen bir ruha sahipti. Sahneleri büyük zevkle oynadım. Üzerine bir de böyle bir ödüle layık görülmek beni çok mutlu etti, yüreklendirdi.”   

Tiyatro ateşi bu aralar yine içini yakıyor. Gelen birkaç oyun teklifini ya içine sinmediği ya da dizi çekimleri dolayısıyla reddetmiş. Bu yıl mutlaka sahnede olmak istiyor. Hatta birkaç arkadaş bir araya gelip bir oyun sahnelemek istiyorlar.

Oyunculuğa dair söylediği son bir söz beni çok etkiliyor: “Oyunculuk romantik meslek, beklemeyi gerektiriyor.”

Haberin Devamı

POZ VEREREK ROL KESMEK BANA YETMİYOR

Karakter yaratabileceğim roller oynamak istiyorum. Poz vererek ‘rol kesmek’ bana yetmiyor. Rolün küçüğü-büyüğü fark etmez. Özellikle sinemada değişik renklerimi gösterebileceğim karakter rollerinin peşindeyim. Beni tatmin edecek şey, kalıplarımı kırmak ve ruhumun derinliklerine inmek. Yetiştiriliş tarzımdan dolayı kentli burjuva karakterlerine daha kolay yakıştırılıyorum. Bende bunun ötesi mevcut. Biraz köksüz sayılırım, çok yer değiştirdim ve çok farklı milletlerden çok farklı insanları tanıma imkanı buldum. Bir kalıba sıkıştırılmak istemiyorum.    

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!