Güncelleme Tarihi:
ŞİİRİN tanımı hep sorun olmuştur. Bu yüzden, 'inciri biliyorum ama şiiri bilmiyorum' der Françis Ponge. Bunda gerçeğin büyü payı vardır elbet. Her şeyden önce şiir, tanıma gelmez. Ne kadar şair varsa, o kadar şiir tanımı var diyebiliriz.
Öte yandan; hekimlik, kunduracılık, demircilik, mühendislik gibi şairlik de bir uğraştır. Şiir hariç, bu uğraşların ne olduğu, ne işe yaradığı bilinken, şiir için bunu söylemek, nerdeyse olanaksızdır. Gerçekten şiirin künhüne varmak zordur. Şiiri, şiir yapan nedenleri usa vurmayla açıklayamayız. İyi bir şiirde usun payı yok gibidir. En aza indirgenmiştir.
Hem şiirin oluşumu da bilinmez, yaratıcısına bile kapalıdır. Bu, şairlerin Kaf Dağı yolcuları olmasından da gelmez. (Şairler Kaf dağı yolcularıdır) Şiirin doğası gereğidir bu. Şiir doğruları yürütür, yanlışları yapar çünkü. Bu serüvenini şiir, tek başına yaşar. Kimseyi karıştırmaz. Bir ağaç gibi... Tıpkı bir ağaç gibi oluşur şiir. Şair onu sonradan görür. Şiirin yazıldıktan sonraki serüveni, hiç bir şeye benzemez. Yazmak çünkü, yalnız şiirin orasını burasını düzeltmek, orasını burasını ayakta tutucak hale getirmek değildir.Toptan yok etmektir de.
Şairin şiire karışması da, işte burada başlamıştır. Burada tek ölçü kendisidir çünkü. Asıl burda ağırlığını koyacaktır. Bu ise, büyük bir beğeni, büyük bir duyarlık, bilgi işidir. Şairi de biz burada tanırız.
Şiirin tarihinin gizliliği işte bu yolculuktur. Hem yalnız iyi bir şiirin tarihi gizlidir. Kötü bir şiirin ise, gizli hiç bir şeyi yoktur. Kötü bir şiirde herşey açıktır. Ölüdür çünkü. Öyle de doğmuştur. Öte yandan, şiirin geliş saatine de tansık saati diyelim.
Şair bunu da bilmez, sezer yalnız. Elbet bu sezme, bir hazırlık ister. Şiirin saati, zaten bu hazırlığın sonucudur. Bir yaprağın yere düşmesi, bunu başarabilir. Çoğunda, bu ilk dizedir.
Şiirin boyunu, posunu bu ilk dize saptar. İlk dizenin yapısı, çünkü bütün bir şiirin yapısı olur çıkar. Ama bu ilk dize dediğimiz, şiirin ille de başlama dizesi olmaz. Şair, şiirine her yerden başlayabilir, önemli olan, şiirin yapısını belirleyecek, onu besleyecek, büyütecek, bu dizenin yapısını varlığıdır. Neyi, nasıl söyleyeceğini o saptar çünkü.
Bütün bunlardan sonra, dile gelince, dil şiirin her şeyidir: Şair, dilin belini getirerek, döller çünkü dünyayı.
Şiirin tanımsızlığın arka penceresinin tarihi böyle, ya bu serüvenin adamları olan şairlerin hayatı mı?
Şairlerin hayatı yoktur. Yoktur, çünkü şairlerin hayat dedikleri şiirin hayatından başka birşey değildir. Dünyaya da o gözle bakarlar. Dünya onlar için yalnız ve yalnız yazılacak bir yerdir.
Bunun dışında dünya yoktur. Hem şiirin tanımının olanaksız olduğunu, tarihinin de gizli olduğunu söyleyip, hem de onu anlatmaya kalkışıma gelince, bunu da benim uyumsuzluğum, densizliğim diye bilin. Ben biraz da oyum çünkü.
Konuk Yazar
İlhan Berk/ Şair