İnatçı anne

Güncelleme Tarihi:

İnatçı anne
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2008 00:00

Aşağıda, 43 yaşındaki ev kadını Neriman Kutlu’nun inatla, azimle anne olmasının hikayesini okuyacaksınız. Gölcük’te bir tersanede çalışan Kadir Kutlu’yla evlenen Neriman Kutlu tam 29 yıl bebek sahibi almak için uğraştı. 7 kez kendiliğinden gebe kaldı. 13 kez tedavi gördü, 8’inde gebe kaldı. Önce pozitif gebelik testi sonuçları, sonra da bebeklerini ultrasonda görmesi ve kalp seslerini duyması yüzünü güldürdü.

Ama tam 15 gebelikte 17 bebeği karnında öldü. Ayrı ayrı her birinin yasını tuttu. Ne tedavilerin zorlukları ve kaybettiği bebekler, ne de eşinin "Kabul et olmuyor, daha fazla uğraşma" telkinleri onu hedefinden uzaklaştırdı. Her kaybettiği bebekten sonra yaşadığı depresyonları atlattı. Nihayet 2.5 ay önce oğlu Kadir Engin’i kucağına aldığında, "Değdi, her şeye değdi" dedi.

"Bu röportajı kabul etmemin tek nedeni, 29 yıl sonra anne olunabileceğini, mücadeleden vazgeçilmemesini anlatmak istemem" diyor Neriman Kutlu. Beş çocuklu kalabalık bir ailede büyüdü. 14 yaşında gelin oldu. Kocası Kadir Kutlu’yu hep sevdi, iyi anlaştı. Tek eksikleri bir bebekti.

Aslında bu istek sadece Kutlu ailesinin gündeminde değildi. Yakınları da sürekli onlardan bebek bekliyordu. "Bir topluluğa girince, mutlu musun, iyi misin demeden önce ’Çocuğun var mı?’ diyorlar. Yok deyince bu kez de, ’Hanginizde kusur var?’ diye sorarlar. Sanki kusurun kimde olduğu fark edermiş gibi." Israrlı ve meraklı sorulara yanıt vermekten sıkıldı. Bu sorulara muhatap kalacağı topluluklara karışmamaya çalıştı. Aslında kafasında tek şey vardı: Bir an önce anneliği tatmak.

ÖNCE HEYECAN, SONRA YAS

Gebe kalıyordu ama bilinmeyen nedenlerle bebeklerini kaybediyordu. Her heyecan kısa süre sonra yerini yasa bırakıyordu. Karnında kaybettiği her bebekten sonra 1-1.5 ay eve kapanıyordu. Kimseyle görüşmüyor, konuşmuyor, yemek yemeyi bırakıyordu. Yorganı başına çekip her birinin yasını tutuyordu. Derin bir kuyuya düşüyor, çıkamıyordu.

Zaman zaman psikolojik desteklere, ilaçlara ihtiyaç duydu. Ama her seferinde karanlık ruh halinden sıyrılmayı, kendini onarmayı bildi. Eşi yalvarıyordu, "Bırak artık bu mücadeleyi. Bak perişan oluyorsun. Hayat çocuktan ibaret değil." Bir süre ona hak veriyordu, "Tamam bu son" diye.

YAŞI İLERLİYORİHTİMAL AZALIYOR

Ama düşük yapmasının üzerinden birkaç ay geçmeden, gücünü toplayıp yine harekete geçiyordu. "Sanki beni bir şey dürtüyordu. Niye yaşıyorum ki? diye düşünüyordum." Belki bu deneme farklı olabilir diyerek çocuk için aynı mücadelelere girmekten çekinmiyordu.

Hiç kimsenin bebeğini kucağa alıp sevemiyordu. "İnce düşünüyordum. Olur ya, bebek ağlarsa, ’Çocuğu olmuyor, gözü değdi’ demelerini istemiyordum" diyor. Eşine kalsa Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan çoktan evlatlık alacaklardı. Ama bir kez daha kendine şans vermek istiyordu.

Üst üste kaybedilen o kadar bebekten sonra İstanbul’da, Memorial Hastanesi Yardımla Üreme Merkezi Direktörü Prof. Dr. Semra Kahraman’la tedaviye devam etmek istedi. Çünkü bir yandan da yaşı ilerliyor, gebe kalma ihtimali azalıyordu.

HER KURUŞ BEBEK İÇİN HARCANDI

Eşinin maaşı, kendisinin elişlerinden kazandığı üç-beş kuruşu hep tedavi için biriktirdiler. Tek önceliklerinin çocuk olması nedeniyle hiç tatil yapmadılar. Hatta Kadir Bey çok istediği halde otomobil almayı erteledi. Ellerine geçeni bu uğurda harcadılar. Yetmedi, borçlandılar. Halen de ödenecek borçları var.

Son üç yıl hastaneye daha kolay gidip gelebilmek için İstanbul, Üsküdar’da öğrencilerin kaldığı bir pansiyonda oda tuttular. İçine bir çekyat, yemek hazırlanabilecek birkaç kap dışında eşya alamadılar. Eşi hafta sonları geldi, hafta içi yalnız kaldı evde.

Eşiyle birlikte "Bu artık son deneme" diye başladı 13’üncü tedavisine. Tedavisi sırasında bağışıklık sistemini desteklemek için damardan immünoglobin verildi. Son tedaviden sonra gebelik testini yaptırmak için hastaneye tek başına gitmeyi tercih etti. Üsküdar’da kaldığı evin yakınındaki bir hastaneye kan vermeye gitti. Sonucu beklerken dakikalar geçmek bilmedi. Eli, ayağı buz kesti. Hastane çalışanları heyecanına ortak oldu. Zamanından önce verdiler sonucu: Sonuç pozitifti. Pansiyon odasına dönerken sevinçten uçuyordu.

DÖRT AY HERKESTEN GİZLEDİ

Testi bir gün sonra tekrarladı. Devam ediyordu hamilelik. Ama bu kez ultrasona olabildiğince geç girmeyi planladı. Sanki ne kadar geç girerse, bebek o kadar kök salacaktı rahmine. Tedaviden 9 hafta sonra doktoru Semra Kahraman aradı. "Neden gelip ultrasona girmiyorsun?" diye sordu ve acil hastaneye çağırdı. Ultrason ekranına baktığında, ilk kez bebeğini gördü. Üstelik hareket etmeye de başlamıştı. Doktoru bebeğinin kalp sesini dinletirken, içi içine sığmıyordu.

Eve döndükten birkaç hafta sonra kanaması başladı. Tüm düşükleri böyle başlıyordu. Eşiyle birlikte bir kez daha bebeklerini kaybettiklerini düşünerek ağlamaya başladılar. Hastanede ultrasonla yapılan muayenede bebeğin gayet sağlıklı olduğu, hareket ettiği görüldü. Kanamanın rahim dışında olduğu anlaşılınca içleri biraz rahatladı.

Bu kötü deneyimden sonra da düşük korkusu geçmedi Neriman Kutlu’nun. Dört ay eşi dışında kimseye söylemedi gebeliğini. 9 ay boyunca sürekli yattı. Odasından dışarıya sadece doktora gitmek için çıktı. Gebeliğin son dört ayında eşi her gün Gölcük’ten Üsküdar’a kadar geldi ve yemekleri yaptı. Bu sırada o da bütün gün karnındaki bebeğiyle konuştu. Bütün derdi en azından 7 aylık olana kadar bebeği karnında tutabilmekti. Bu kadar dayansa bile yaşama şansı yüksek olurdu. Geceleri hep aynı kabusu görüyordu: Kabusta karnı yoktu. Uyanıp karnına sarılıyor, ağlamaya başlıyordu.

ÖZÜRLÜ BEBEĞE BİLE RAZIYDI

Rutin testlerini yaptırdı. Ancak amniyosentezi kabul etmedi. Doktoruna şart koştu. "Bu bebeği 29 yıl bekledim. Farz edelim ki bir sakatlığını gördünüz, kıyıp aldıramam onu, doğururum. Bu yüzden amniyosentez istemiyorum."

Nihayet oğlu 2.5 ay önce dünyaya geldi. Bebeğin ilk adı Kadir’i eşi, ikinci adı Engin’i doktoru Semra Kahraman koydu. Şimdi Neriman Hanım gece gündüz bir dakika olsun Kadir Engin’i elinden düşürmüyor. Kelimenin tam anlamıyla gözünden sakınıyor. Kahvaltılarını ve akşam yemeklerini eşi hazırlıyor, sofrayı kuruyor. O da gece oğluyla yatıyor. Uzun uzun seyrediyor oğlunu. Oğlu ağlayınca o da ağlıyor.

Tıp kadar annenin azmi önemli

Prof. Dr. Semra Kahraman: Neriman Hanım’ın anne olma isteği inanılmayacak kadar kuvvetliydi. Her başarısız uygulama veya her kaybedilen gebelik kendisini depresyona taşırken, mücadele gücünü de kamçılıyordu. Yaşı ilerlediği için kendiliğinden gebe kalma şansı azalmıştı. Her seferinde kaybedilen gebelikler için çok geniş ve detaylı inceleme yapıldı. Tekrarlayan düşük probleminin nedenini anlamak için yapılması gereken birçok test var. Ancak bu testlerin düşüğün sebebini tam izah edebilmesi ne yazık ki mümkün değil. Tüm testler yapılsa da düşüklerin ancak yüzde 50’sini izah edebiliyoruz. Geri kalan vakalarda ortaya koyamadığımız bağışıklık sistemi sorunları olabilir. 17 bebek kaybı ve 13 tedaviden sonra, 43 yaşında sağlıklı bir bebek doğurması ender rastlanan bir durum. Bunda tıbbın ileri boyutları kadar annenin azminin rolü büyük.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!