Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2004 00:00
Ben bu kadar kendine güvenen bir ikinci insan tanımıyorum çevremde! Bu ne demek? Tam benim zıddım demek. Ä°kimiz de aynı iÅŸi yapıyoruz ama ben ne kadar güvensizlik krizleriyle boÄŸuÅŸuyorsam; o da o kadar, kendine, bilgisine ve duruma hakim biri. Bir aşırı güven hali.Bence ikimizi toplayıp, ikiye bölüp, bir kiÅŸi elde etmek en doÄŸrusu! Ben Nuriye Akman’ı seviyorum, iÅŸlerini çok baÅŸarılı buluyorum. EÄŸri oturup doÄŸru konuÅŸalım: Bu ülkenin en iyi röportajcılarından biri o. Genellikle konuÅŸulan, tartışması hafta içine yayılan röportajların altında onun imzası olur. Titizdir, dersine çok iyi çalışır, hatta bazen cinayet aleti yerine geçebilecek tuÄŸla gibi sorular sorar! Bir de üstüne üstlük DoÄŸan Kitapçılık’tan Nefes adlı bir romanı çıktı. Onunla röportaj yapmak benim için bir keyifti. Ä°ki röportajcı karşı karşıya gelince, ne konuÅŸursa, onları konuÅŸtuk.... Bu ülkenin en iyi röportajcılarından biri olabilmek için kaderinizi, çevrenizi, ailenizi, ÅŸartlarınızı ne kadar zorlamak durumda kaldınız?- Çok. Bana hiçbir ÅŸey gümüş tepsilerde sunulmadı. Her ÅŸey zor oldu. Her an tırnaklarımı çıkarmış, aportta bekliyordum. Ama yenilgiyi hiç kabul etmedim. Ben röportajcı olmadan da donanımlıydım. Hatta, insanları küçümsüyordum. Çünkü ne siyasi tarih biliyorlardı ne de edebiyatın temel eserlerini okumuÅŸlardı. Popüler kültürün kuyruÄŸuna takılmış gidiyorlardı. Ve utanmadan ‘Ben gazeteciyim’ diyorlardı. Ben iyiydim yani. Çok iyiydim. Ve nihayet görüldü...Sizin röportajcı hayatınızda dönemler var mı? Gençlik, olgunluk gibi. Ya da sert röportajlar, yumuÅŸak röportajlar gibi... - Var öyle dönemler. Åžu an 47 yaşındayım. 40 yaşından sonra bende bir iç olgunluk hali oluÅŸtu. Daha yumuÅŸak röportajlarımın sayısı arttı. Röportaj yaparken illa ‘adam dövmek’ gerekmiyormuÅŸ. Bazen de onları sevmek icap ediyormuÅŸ...Yani yumuÅŸak söyleÅŸiler yapabilmek için 40’ınızı geçmeniz mi gerekiyordu?- Evet. Kendimi kanıtlamam gerekiyordu. Belki de bende geç kalmışlık duygusu vardı. 32 yaşında bu meslekte tanındım ben...Siz sorulan soruların, verilen cevaplardan daha önemli olduÄŸunu düşünüyorsunuz...- Evet kesinlikle...Gerekçeniz?- Hayat, baÅŸtan aÅŸağı bir sorudur. Hayat, cevap deÄŸildir...Bir insan, kendi sorduÄŸu soruların karşısındaki insanın vereceÄŸi cevaplardan önemli olduÄŸunu düşünüyorsa, karşısındaki insanı küçümsüyordur...- Hayır, ben onları küçümsemiyorum! Röportaj yaptığım insanlara aslında iyilik yapıyorum. Kendilerine asla sormaya cesaret edemedikleri soruları ben onlara soruyorum. Bedava terapi yapıyorum! Hayatları ellerinden kayıp gidiyor ama kendilerine sual sormuyorlar... Mesela ben, ÅŸu anda soru soranım. Ama özne sizsiniz, ben deÄŸilim! Benim sorularımdan çok, sizin cevaplarınız önemli. Çünkü biz sizi tanımaya çalışıyoruz, sizin dünyanıza girmeye uÄŸraşıyoruz...- Ä°yi ama ancak sorularla bir yere varılabilir. Karşımdaki sormuyorsa kendine, benim görevim ona soru sormak. Bu sayede onu hem kendine hem baÅŸkalarına tanıtmak. Soru sorarak, ben onu açıyorum...Dünyanın en ÅŸahane sorularını sormuÅŸum kaç yazar, karşımdaki bana kendini açmıyorsa! - Bu da senin becerin. Senin mimiklerin, senin kullandığın taktikler, senin soruların, senin kalp gözünün açıklığı... Senin sayende bu hikaye çıkıyor... Sen daha önemlisin!Ya karşımdaki insanın kalp gözü kapalıysa, o ÅŸahane sorularıma raÄŸmen kendini açmıyorsa, ‘N’apalım ben çok iyi sorular sordum ama olmadı’ diye salak salak sevinecek miyim? Soruları bu kadar önemsemek, röportajcının kendini gereÄŸinden fazla önemsemesi deÄŸil midir?- Bu konuda farklı düşünüyoruz....Peki devam edelim o zaman... Sizin röportajlarınızla benimki arasında sizce ne fark var?- Sen çok fazla mültefitsin! Ä°ltifat eden kiÅŸi manasında. Benim sorularım biraz daha kurcalayıcı ve korkutucu...Türkçesi: Ben adam parlatıyorum, siz kafa koparıyorsunuz!- Evet. Böyle de özetleyebiliriz. Çok doÄŸru...O yüzden mi bana röportaj veriyorsunuz! Sizi parlatayım diye mi?- Hayır. Ben herkese röportaj veriyorum...Siz röportaj yaparken, karşınızdakini ezince tatmin ve mutluluk duygusu mu yaşıyorsunuz?- KiÅŸisine baÄŸlı. EÄŸer karşımdaki adam, namussuzsa, kara para aklamışsa, mafya babasıysa ya da yalanla dolanla uÄŸraÅŸan bir politikacıysa, verdiÄŸi hiçbir sözde durmadıysa, tabii ki onu ezmekten mutlu olurum. Bu arada, ben gerilimi bilerek yaratıyorum. Ä°nsanlar bunu benim karakterim zannediyor. Oysa deÄŸil. Bu, seçilmiÅŸ bir davranış biçimi....Bir ‘pazarlama taktiÄŸi’ mi?- Elbette. Uzun yazılar okunmuyor. KuÅŸ kondurmak lazım. O yüzden bile isteye gerilim yaratıyorum.Birinin eksik yanlarını bulmak ve herkese göstermek sizi neden bu kadar mutlu ediyor?- Çünkü bizler eksik yanlarımızla bir bütünüz. Bizler eziÄŸiz. Eksik yanlarımız var ve onlarla yüzleÅŸmek zorundayız. Sen de benim eksik yanlarımı, zaaflarımı bulsan buna hiç itiraz etmem. Ne güzel kendimi tanımama yardımcı olmuÅŸ olursun!Röportaj yaparken kendinizi karşınızdakiyle düello yapar gibi hissettiÄŸiniz oluyor mu?- Tabii ki oluyor. Ben bu heyecanı seviyorum. Adrenalin yükseliyor. DoÄŸa sporu yapmak gibi bir ÅŸey... Peki güç dengelerini elinde bulundurmak için özel bir çaba sarf ettiÄŸiniz oluyor mu?- Ben bütün sorularımı, aynen senin ÅŸu anda yaptığın gibi gülümseyerek soruyorum! Dolayısıyla, özel bir çaba sarf etsem bile karşımdaki hissetmiyor. Hepsi memnun ayrılıyor, teÅŸekkür ediyor. Zaten ben kimsenin kafasını gözünü yarmıyorum, sadece biraz zor soruyorum...Her röportajınızda öğretmen rolü oynamak zorunda mısınız?- ÇoÄŸunlukla öğretmen rolü oynadığım doÄŸru. Çünkü çok ÅŸey biliyorum. Ve insanlara bunu aktarmam gerektiÄŸini düşünüyorum....Çok ÅŸey bilen biri, çok ÅŸey bildiÄŸini söyler mi?- Ben çok ÅŸey bilmeyi, hiçbir ÅŸey bilmemeye eÅŸ deÄŸer olarak söylüyorum!Åžimdi bunu ekliyorsunuz. Çevir kazı yanmasın yapıyorsunuz! Sizin yakın bir arkadaşınız filan yok mu: ‘Gözünü seveyim Nuriye. ‘Çok ÅŸey biliyorum ben’ diye ortalıkta dolaÅŸma komik oluyorsun...’ diyen.- Ä°yi de niye? Bilerek soru soruyorsam... Bilmek için özel çaba gösteriyorsam... Dersimi çalışıyorsam... Gerçekten biliyorsam karşımdaki insanı... Hatta onun kendini bildiÄŸinden bile daha fazla... Niye gizleyeyim bunu? BURNUMU YAPTIRDIM, ÇÜNKÃœ...Burnunuzu neden yaptırdınız?- E çok kötüydü. Röportajcı olunca, fotoÄŸraf da çektirmeye baÅŸlıyorsun. O fotoÄŸraflarda burnumu görünce, halletmem gerektiÄŸini düşündüm.Kendiniz için mi burnunuzu ‘hallettiniz’, erkekler için mi?- Tabii ki kendim için! Ne erkekleri? Ben fotoÄŸraflarda güzel çıkmak için burnumu yaptırdım...Peki sizin erkekler için de yaptığınız bir ÅŸey yok mu!- Nasıl yani? Hangi erkekler için? Böyle genellemelerle bir yere varamayız...Erkekler tarafından müthiÅŸ arzulanan bir kadın olmayı mı, yoksa erkekler dahil herkese hükmeden acayip güç sahibi bir kadın olmayı mı isterdiniz?- Ä°kisi de deÄŸil. Bunlar bana hafif sorular. Ben baÅŸka taraklardayım. Ben makas deÄŸiÅŸtirdim...Pardon siz neredeydiniz?- ‘Varlık nedir? Niye bu dünyadayım? Ne yapabilirim? Bu vahdedi vücud nedir? Nasıl bu kadar her ÅŸey birbirine baÄŸlı, zincirin halkaları gibi.. Nasıl oluyor? Bu kuÅŸ nasıl uçuyor? Aman Allah’ım bu güneÅŸ nasıl böyle güzel batıyor...’ Ä°ÅŸte ben buralardayım. Çok güzel! Sizin için sevindim. DOMÄ°NANT TEYZE OLMANIN BENÄ°M AÇIMDAN BÄ°R SAKINCASI YOK‘Dominant teyze’ gibi durmanın sizin için bir kompleks belirtisi olduÄŸunu birileriyle tartışabilir misiniz? Yoksa kafadan ret mi edersiniz?- Neden dominant teyze? Sorularım baskın diye mi?Yoo, sadece sorular deÄŸil. - Halimde tavrımda da mı var?Evet, bazen... Bunu özellikle mi yapıyorsunuz?- Yooo. Hiç farkında deÄŸilim. Gerçi, benim açımdan bir sakıncası yok. Dünyada bir tane de ‘dominant teyze’ olsun, n’olur ki? Benim tabii öbür anaç yönümü görmediÄŸiniz için... Tam tersine ‘Amma da anaçsın!’ diyenler var... Peki ÅŸu andan itibaren sizin herkesin bilmediÄŸi taraflarınızı konuÅŸalım... Kompleksleriniz neler?- Valla, yok. Tek kompleksim belki de komplekssiz olmam! Ayol, neden kompleksim olsun ki? DoÄŸru ya... ‘Güzelim, akıllıyım, zekiyim, ben her ÅŸeyi biliyorum....’- Evet, inanılmaz nimetlerle doluyum! Dünyada kaç kiÅŸi bize verilen nimetleri yaÅŸayabiliyor?Siz kendinizi gereÄŸinden fazla ciddiye alıyor olabilir misiniz?- Evet, kendimi de, hayatı da gereÄŸinden fazla ciddiye alıyorum. Ama kendimi ciddiye almam hayatı zevkle yaÅŸamama engel deÄŸil ki. Ben çok mutluyum. Gördüğüm her ÅŸeyden aşırı heyecanlanıyorum. Bir kediden, bir dalgadan, bir tepeden....KARÅžIMDAKÄ° ERKEKLERÄ° BÄ°LGÄ°SÄ°Z GÖRÃœNCE KÜÇÜMSÃœYOR MUYUM NEYÄ°M...Röportajlarınızdaki ‘hırçınlık’ erkeklerle iliÅŸkilerinize de yansıyor mu?- Yansıyordur. Bilmiyorum aslında... Bak, buna cevap vermekte zorlandım... Sorudan kaçmaya çalıştığım için deÄŸil... Bunu erkeklere sormak lazım... Sizin erkeklerle iliÅŸkileriniz nasıl?- Çok parlak deÄŸil.Adım atarken çok tereddüt geçirir misiniz: ‘Güveneyim mi, güvenmeyeyim mi?’- Evet, güven konusu önemli...Çok güvenmiyorsunuz erkeklere...- Ne güveniyorum ne güvenmiyorum. Yalnız galiba, ben bilgiye fazla önem veriyorum. Ve karşımdakileri bilgisiz görünce... Artık küçümsüyor muyum.... Bilemiyorum.Evet ama bilgili erkekler de var ÅŸu hayatta! Acaba sizin karşınıza çıkanlar mı bilgisiz?- Kim bilir, belki de. Bana dediler ki: ‘Benden ÅŸu kadar gömlek büyüksün!’ Ben n’apim? Ben nasıl küçülebilirim?Erkekler sizi taşıyamıyorlar, çünkü sizin onlara birkaç gömlek üstün geldiÄŸinizi düşünüyorlar. DoÄŸru mu anlamışım?- Onlar bunu bana söylediler. Yoksa edepsizlik edip, böyle bir ÅŸey söylemem ben. Biri resmen böyle bir cümle kurdu...İçinizden ‘Haklı aslında’ filan mı diyorsunuz?- Ayrılıyor zaten. Ayrılma gerekçesi olarak bunu söylüyor. Belki de adam sıkılıyor, sizi sıkıcı buluyor, vınlayabilmek için böyle havalı bir gerekçe sunuyor...- Beni sıkıcı bulmak mı? Bu söylediÄŸine inanamıyorum! Ben çok renkli bir kiÅŸiyim. Bence mesele onun renksizliÄŸi, onun sıkıcılığı... Bak ÅŸimdi, bir müzik aletinin doÄŸru notalarına basmak lazım, doÄŸru tellerine dokunmak lazım...Sizi bugüne kadar doÄŸru çalan bir adam olmadı...- Olmadı...Åžu son senelerde mi, yoksa hiç mi olmadı...- E hiç olmadı.Oooooo! DURUMA HEP HAKÄ°MÄ°M BÄ°R DE ÅžU RUH EŞİMÄ° BULMA MESELESÄ° OLMASASiz bir kadın olarak hiç mi güvensizlik krizi yaÅŸamazsınız hayatta?- Yoo, niye yaÅŸayayım?Hiç sorgulamazsınız birtakım ÅŸeyleri: Mesela ‘Ben yeteri kadar iyi bir anne miyim, deÄŸil miyim?’- Tabii ki sorguluyorum. Ama çok iyi bir anne olduÄŸumu biliyorum. Ä°ÅŸimi de çok iyi yaptığımı biliyorum...Nedir bunun formülü? Nasıl sürekli kendinizden bu kadar emin oluyorsunuz!- Yapı meselesi herhalde. Her zaman kendinden ve her yaptığı iÅŸten emin olan birisiyim. Hayatınızdaki bütün tablolarda duruma hakim kompozisyondasınız...- Evet öyleyim. Hakim olamadığım bir tek konu var: O da ruh eÅŸimi bulamama konusu. Onun dışında hakikaten, bütün durumlara hakimim. Belki de patalojik bir ÅŸey, bunu da aklımla çözebileceÄŸimi düşündüm. O adamı bulabileceÄŸimi düşündüm. Belki de aramakla bulunamayacağını öğretmek istedi kader bana. Bu da böyle bir sınav. Ruh eÅŸimi bulmak dışında hiçbir problem yaÅŸamadım. Ve hayatla ilgili öğrenmem gereken tek ÅŸeyin bu olduÄŸunu anladım: ‘Her ÅŸeyi mantıkla çözemezsin, her ÅŸeye hakim olamazsın hanımefendi!’ Peki ruh eÅŸinizi bulamamak sizde nasıl bir göçük yaratıyor?- Göçük yaratmıyor. 9 yıl evvel boÅŸandım ben, ondan sonraki birkaç yıl içinde, çok yoÄŸun olarak şöyle ÅŸeyler hissettim: ‘Neden bulamıyorum? Ne oluyor? Fazla mı dominantım? Fazla mı bilmiÅŸim? Çok ÅŸey mi bekliyorum?’ Evet, özgürlük duygusu çok önemli ama ben sadakat da bekliyorum. Hem birbirimizden bağımsız yaÅŸamlarımız olsun, birbirimizin ümüğüne basmayalım hem de birbirimize sadık olalım. Åžu anki iliÅŸkilerde bu ikisi birlikte yürümüyor...Â
button